Artİstanbul’a 80 bin kişi geldi, Art Banking’i düşünelim
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
DREAM Design Factory (DDF) ve International Design Fairs’in (IDF) ortaklarından Esra Ekmekçi ısrarla aramasaydı, kaçırmış olacaktım.
Esra Ekmekçi ısrarla arayıp, mesajlar gönderince geçen pazar 3-4 saatimi İstanbul Salıpazarı’ndaki antrepolarda gerçekleştirilen Artİstanbul’da geçirdim.
Ekmekçi, Fransa’da Dice Kayek markasını yaratan, daha sonra İpekyol’la Machka markasında buluşan Ece Ege-Ayşe Ege kardeşler ile Filiz Akın-Sönmez Köksal çiftini de bizimle aynı saatlerde çağırmıştı.
Öncelikle Artİstanbul’a ilgi çok dikkatimi çekti. Belki de son günü olduğu için otoparkta yer kalmamış, uzun kuyruklar oluşmuştu. Sergiye giriş ücreti 3-7 YTL’ydi.
Bugüne kadar 4 kez düzenlenen Artİstanbul’u beşincisinde devralıp, daha da büyüten IDF ekibi, antrepoları sergi alanına dönüştürebilmek için 250 bin Euro harcamıştı.
Sergiye girer girmez Esra Ekmekçi, bizi Sanat Galericileri Derneği Başkanı Doğan Paksoy’la tanıştırdı. Paksoy’un başında bulunduğu bölüm çok ilginçti. Bu bölümde Osman Hamdi’nin ünlü "Kaplumbağa Terbiyecisi" tablosu "ti"ye alınmış, her ressam farklı bir bakışla tablo yapmıştı. Örneğin Doğan Paksoy, kaplumbağaların yerine Volkswagen otomobiller oturtmuştu. Bir başka ressam, "Kaplumbağa Terbiyecisi"nin başına "çuval" geçirmişti.
Paksoy, yarattıkları bölümün çok dikkat çekmesine sevinmişti. Tablolardan 4-5’ine birden alıcı çıkmış, ancak o Osman Hamdi’nin "Kaplumbağa Terbiyecisi"nin şimdiki sahibinin Pera Müzesi olduğunu dikkate alarak, yarattıkları seriyle de onların ilgilenebileceğini düşünmüş, görüşmelere başlamıştı.
Sergiyi gezerken Esra Ekmekçi’yle sanatseverlerin ilgisini konuştuk. Aslında "sanat fuarı" gibi nitelenebilecek sergi, 80 bin ziyaretçiyle rekor kırmıştı.
Ekmekçi, biraz da bu ilgiden aldığı güçle, konunun yatırım bölümüne vurgu yaptı: "Dünyada bazı bannkaların ’Art Banking’ bölümleri var. Sanat koleksiyonerliğine kabul gören bir yatırım aracı olarak bakıyorlar. Türkiye’de de işin yatırım yönü, öne çıkmalı."
Artİstanbul’da Ömer Koç, Oya-Bülent Eczacıbaşı ve Füsun-Faruk Eczacıbaşı gibi önemli koleksiyonerlerin ellerindeki bazı eserler de özel bir bölümde sergilenmiş, bu bölüm 2 milyon Euro’ya Genel Sigorta tarafından sigortalanmıştı.
Soruşturdum, Artİstanbul’da toplam 200’e yakın sanatçının 1000’den fazla eseri satılmıştı. Baktım galericiler Ekmekçi’yi gördükçe teşekkür ediyor, aynı organizasyonun tekrarını istiyorlardı.
80 bin ziyaretçi, 1000’den fazla eser satışı...
Art Banking için zemin oluşuyor mu dersiniz?
Pergeli vilayete koyalım cam müzesi yeri bulalım
GEÇEN akşam Tophane-i Amire’ye girdiğimde Şişecam Genel Müdürü Doğan Arıkan’la Şişecam Cam Ev Eşyası Grubu Başkanı Gülsüm Azeri, konuklara tek tek eserleri anlatmak için oradan oraya koşturuyordu.
Önce Gülsüm Azeri’yi dinledim: "Paşabahçe Tarih Kültür Cam Koleksiyonları ile bir ’Kültür Ar-Ge’si’ yaratıldı. Kültürümüzü araştırıyoruz. Bulduklarımızı bugüne taşımak üzere tasarım yapıyor ve yeni koleksiyon parçalarımızı geliştiriyoruz."
Gülsüm Azeri, Paşabahçe Tarih Kültür Cam Koleksiyonlarının hem "Kültür Köprüsü" rolü üstlendiğini, hem de "Medeniyetler İttifakı"na katkı sağladığını düşünüyor. 230 kadar eserin yer aldığı salonu turlayınca, Azeri’nin sözleri daha iyi anlaşılıyor.
Bir tarafta "Anadolu Medeniyetleri Koleksiyonu", diğer tarafta "Osmanlı Koleksiyonu" sıralanıyor. "Kargamış Kraliçesi"nden "Yaşam Tası"na, "Yavuz Sultan Selim"den "Maaşallah"a kadar değişik isimler taşıyan eserler, insanı büyülüyor. Sınırlı sayıda yapılan eserler, Paşabahçe Mağazaları’nın vitrinlerine de çıkıyor. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Papa 16’ncı Benedikt’e verdiği hediye de, Paşabahçe’nin bu koleksiyonunda yer alıyor.
Sonra Doğan Arıkan’la konuşuyoruz. İstanbul Valisi Muammer Güler’e bir öneride bulunmuş: "Uygun yer gösterin ’Cam Müzesi’ kuralım. Cumhuriyetimizin 100’üncü yıldönümüne kadar 1000’e yakın, belki de fazla eser üretiriz."
Vali Güler, Arıkan’dan daha kısa vadeli bir istekte bulunmuş: "İstanbul 2010 Kültür Başkenti kabul edildi. 2010’daki etkinliklerimiz için bir çalışma yapın."
Doğan Arıkan, Güler’in isteğine sıcak bakmış ama kalıcı müze için ısrarcı olmuş: "Valilik, Belediye ve Şişecam olarak kafa kafaya verelim, ilgili kurumları yanımıza alalım. ’Cam Müzesi’ni hayata geçirelim."
Tophane-i Amire’den ayrıldığımda aklıma takıldı: "Şişecam’ın Paşabahçe’deki kapattığı fabrika boş duruyor. Orada ne yapılacağı merakla bekleniyor. Acaba ’Cam Müzesi’ orada oluşturulamaz mı?"
Bu soruyu daha sonra Şişecam yönetimine sordum, yanıt düşündüğüm gibi olmadı: "Böyle bir müze için Paşabahçe uzak kalır. Tabiri caizse pergelin bir bacağını İstanbul Valiliği binasına koyup, 1 kilometre yarı çapında daire çizip, oralara denk düşen bir yeri ’Cam Müzesi’ için düşünmek gerek."
Şişecam Grubu, "Cam Müzesi, tarihi dokunun yoğun olduğu bölgede bulunmalı" diye düşünüyor...
İstanbul güzel bir vitrin daha kazansın diye denemekte yarar var...