×
İşinden olacağı haberleri gündemi çalkalayan koç T.J. Parker’ın İstanbul’a galibiyetsiz gelen, ligin dibine demirlemiş takımı ASVEL maçına düşük enerjiyle başladığımızdan son çeyreğe kadar öldük öldük dirildik. Lee ve Jackson pilotajında Kahudi, Fall ve Lauvergne’den oluşan uzun beşleriyle alan savunması yapmak oldu oyuna koydukları akıl. Böylece kısa kalan beşimizi boyalıda ezerek hücum ribaundlarına sahip olurlarken, bizim hücum kurma şaşkınlığımızdan yararlanarak pota altı hâkimiyetiyle öne geçtiler. Üçlüklerde bermutat isabet sağlayamadık. Neyseki koç Parker kısalarak adam adama savunmaya döndü de maça tutunabildik.
BIBEROVIC'İN KARİYER MAÇIYDI
İkinci çeyrekte altıncı adam taraftar desteğiyle rüzgarı yakalayarak önce Wilbekin’le reaksiyon verdik. Ama 18’de 5 isabet bulabildiğimiz fazda silahımız sadece yay dışı şut sıkmak olduğundan 13 sayı geride gittik devre arasına. İkinci yarı başlar başlamaz emektar, neredeyse vazgeçmek üzere olduğumuz Calathes’le başlayıp Guduric’in üçlükleriyle yangın yerine çevirdik ortalığı. Motley de pivotta etrafı dağıtınca son çeyreğe rakibi yakalamış halde girdik. Maç sonundaki kaos ortamında onlar uzunlarıyla canhıraş potamıza yüklenirken, 8’de 5 üçlükle oynayarak en fazla sayı attığı (17) maçını Tarık Biberovic’in sıcak ellerine şükrederek ASVEL’in yoğun bakım sürecini uzattık.
Ergin Ataman’ın Panathinaikos’unun enerjisi düşüktü dün akşam Fenerbahçe karşısında. Yunan ekibi henüz kadro kapasitesini oyuna yansıtamıyor. O kadar yatırımın karşılığı bu oyun olamaz. Belli ki Ataman kartları henüz karmamış. An itibariyle hatalara açık ve yavaş bir takım olan Pana’da işlerin zamanla rayına oturmasını umuyoruz.
Fenerbahçe ise salonun enerjisini sahaya yansıtıp yıldırım gibi başladı maça. Takımın skor gücünü taşıyan Tyler Dorsey’in sakat olduğu gece üçlüklerini ve oyun aklını beraberinde getiren Nick Calathes’e çok iş düştü.
HÜCUMLAR TIKIR TIKIR iŞLEDi
Tıkır tıkır işleyen içeri dışarı hücumlarda Motley’i etkin kullanarak ilk çeyrekte 18 farkı cebine koydu sarı lacivertli takım. İyi de yaptı ve bir daha skoru vermedi. Aynı rotasyonla oynamanın getirdiği yorgunluk nedeniyle rakip Panathinaikos üçlüklerde yaklaşır gibi oldu ama 15 farkı ikinci yarıya taşımayı başardık. Savunma sertliğini bırakmadan rakibin kafasını kaldırmasına müsaade etmedik. Bizimkiler performanslarını yukarı çekerken, bekleneni veremeyen Pana’nın yıldızlar Lessort, Vildoza ve Guy kendilerince makul bir skorla teslim ettiler maçımızı.
EFES GECEYi KURTARDI
Anadolu Efes ise, veteran yaşlı oyunculardan oluşan Asvel karşısında, pardon(!) tek başına oynayan Nando De Colo’ya çözüm üretmekte zorlanmasına rağmen önemli bir galibiyet alarak, cuma günkü Valencia maçına daha yüksek öz güvenle çıkma şansı yakaladı. Tebrikler...
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/8c2zQQkwGhI" title="'The Godfather' Montella | Fit bir Arda Güler ile şampiyon oluruz | Kerem, atletizmde derece yapar" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Bu kez evinde Real Madrid karşısında gönülleri kırdı Efes. Belirgin özelliği üçlüğe geçit vermeyen sert yay dışı savunması ve üçlüklerine yaslanarak maç kazanması olan İspanyol devine karşı dirençli başlayamadık.
Maçın oyuncusu Campazzo ve gecemizi karartan Yabusele ikili oyunlarıyla maça hızlı giren Real’e karşı, Thompson inisiyatifli hızlı hücumlar yaparak, 17 farktan geri gelip ilk çeyrekte maçı kafa kafaya getirdik. Ancak anlaşılmaz şekilde farkı kapatan beşi ve eli sıcak adamları değiştirince oyun kontrolünü devre arasına gitmeden Real Madrid’e 14 farkla geri verdi Erdem Can.
DİKKATSİZCE ŞUT SEÇİMLERİ
Savunmada yediğimiz sayıların üstüne çıkabilecek kapasitede bir takım olmadığımız için daha ilk yarıdan geceyi kurtaramayacağımız belli oldu.
Dikkatsiz şut seçimlerimiz de onların maçı kaçırmasına neden oldu. Yüzde 47’lik yüksek isabetle hücum eden rakip farkı açarken kopmuş maçta tamamen oyundan düştük. Takımın gediklileri ile yeni transferler arasındaki seviye farkı göle maya çalmaya çalışan Nasrettin Hoca fıkrası gibi görüntüler seyrettirdi taraftara.
Taraftarlar da ‘İstanbul’u rakiplere cehenneme çevirdiğimiz eski güzel günlerin hasreti bitsin’ istiyor. Kapasitesi yüksek uzun adamlar Sertaç, Papagiannis ve Sestina’nın yanı sıra Partizan’dan yükselen değer Madar’ı oyun kurucuya takviye alarak koçun elini zenginleştirdi sarı lacivertli yönetim. Otoritelerce Fenerbahçe’nin ardı sıra güç sıralamasında 8. sıradaki Milano, İstanbul’a üç önemli kısasından yoksun geldi. Pangos’un yalnız kalacağı endişesiyle sahayı ve ribaundları iyi paylaştığı ‘uzun beş’le oynamayı tercih etti koçları Messina. Dışarı çıkartılan topları da isabetli değerlendirdiler. Biz sadece Papagiannis’i oyunda tek kullanarak iki kısalı beş ile karşılık verdik.
UZADI AMA BİZİM OLDU
Itoudis, yan yana oynayan kısaları sürekli değiştirerek, kaçan Milano’yu Guduric, Wilbekin ve Dorsey’in gayretleriyle devre bitmeden yakaladı. Milano’yu sıkıntıya sokan sert ve baskılı savunma stratejisini ikinci yarıda sürdürdü Fenerbahçe. Kaostan kapılan toplar hızlı hücuma dönüştürüldü. Savunmadan enerji alan şok hücumlar rakibin direncini kırdı. Dolu dolu top paylaşarak hücum edip verimimizi maksimumda tuttuk. Maç sonunda sazı alan Wilbekin ve oyunu çevirecek oyuncuyu bulmada akıllı seçimler yapan, uzatmada dinginliğini kaybetmeyen İtioudis gecenin kazandıranları oldular.
Yıllarca gerilimli maçlarla zirve rekabetinin parçası olmuş ev sahibi Barcelona ve Anadolu Efes ilk geceden sert bir güç tokuşması yaptılar.
Barça, kaliteyi atırmak için Willy Hernangomez, Brizuela, Parra ve Parker’ı kadroya katmıştı. Yılların ‘kontrollü hücum eden yarı sahanın efendisi’ Efes ise ‘açık alanda koşarak fazla atan’ takıma dönüşmek için asist sihirbazı Thompson ve faydalı forvet Willis’i renklerine bağlamıştı.
KEYFİNCE KOŞTURMUYORLAR ADAMI
Micic'in yerini dolduramamak endişesiyle tek adam yerine takımca topları yönlendirmeyi tercih etti ama takımın eskileri ile onların ayarında olmayan yeniler uyuşamayınca maya tutmadı. Barça evinde atıp sokmasa, bu seviye için bir hayli romantik olan koşmaca planı tutacaktı belki de ama, ufak 6’şar sayılık (pop out) seriler atıp kaçtı maç boyu ev sahibi.
Yıllar içinde maalesef edinilmiş savunma zafiyetimiz sürdüğünden karşı duramadık. Rahat ve boş atış verdik. Pota altını koruyamadık. İçeride uçan pivot Jones verimli olurken, Pleiss dış isabetleriyle katkı vererek son çeyreğe kadar oyunda tuttular takımı. Son çeyrekte bildiğinden şaşmayan koçumuz hatalar sarmalında elden kaçıp giden maçı çeviremedi. Haftaya bir başka İspanyol Real Madrid var. Toparlanalım bir an evvel.
Rahmetli demeye dilimin bir türlü varmadığı Hıncal Uluç Ağabey’in yoğun kullandığı bağlaç cümlelerinden biriydi ‘Aralarında Himalayalar kadar fark var’... Tam olarak Dünya Kupası’nda oynanan sert ve katı basketbolla Avrupa’da seyrede geldiğimiz naif ve yumuşak basketbol arasındaki farkı anlatacak bir laf. ‘Onlarınki basketbol ise bizimki ne?’ bile denebilir. Rahmetli Mehmet Ali Yalım hoca ‘Faul yapacaksanız adam gibi yapın, vurduğunuz yer yarım saat elektrik çarpmış gibi olmalı’ derdi.
BAKIN BEYLER BU BİR BASKETBOL TOPU
Alttan yukarı ABD, Kanada, Sırbistan ve şampiyon Almanya’nın maçlarında kemik sesleri spikerleri bastırıyordu. Dünya Şampiyonu Almanya derken... Çok değil yarım asır önce bizden biri, Yakovas Bilek’in ‘Bakın beyler bu bir basketbol topudur’ diye Hans’lara öğrettiği takım sporunu zirveye taşıyan bir sıfırdan yaratılmış ekolden bahsediyoruz. 2005’de Atina’da ölen, 1917 İzmir doğumlu eski milli basketbolcu, basketbol hakemi ve antrenörü yurttaşımız Yakovas Bilek 60’larda Batı Almanya’ya gitmiş bir isim.
İSİMSİZ BİR KAHRAMAN: GORDON HERBERT
Bilek, basketbolun hemen hemen hiç bilinmediği bu ülkede bu sporun temellerini önce okullara yayarak atmıştır. Dirk Nowitzki denen bir adam etrafında, laboratuvarda üretilmişçesine doğrusunu makina intizamında oynayarak çıktılar dünya basketbol vitrinine. Süper Nowitzki nasıl yetişti de NBA yıldızı oldu hiç fark etmedik. Tıpkı 2002 FIBA Dünya Şampiyonası’nda bronz madalya kazandıran Finli Henrik Dettmann gibi. 64 yaşındaki Fin asıllı Kanadalı Gordon Walter Herbert da kelimenin tam anlamıyla isimsiz kahraman.
SEN MİSİN DENNİS SCHRÖDER’LE TARTIŞAN
Herbert 2021’de takımın başına geldi ve 2022’de Avrupa üçüncüsü yaptığı takımı 2023’de dünya şampiyonluğuna taşıdı. Kulüp takımlarına dağılmış Alman basketbolcuları ‘Uber Alles’ çatısı altında toplayıp ‘Kolej takımı kıvamında, saat gibi işleyen uyumlu bir takım yarattı. 2023 FIBA Dünya Kupası hazırlık sürecinde çok radikal bir hamleye imza atarak, Dennis Schröder’le münakaşa eden Maxi Kleber, Oscar Da Silva ve Leon Kratzer’i kestiler. Açıklanan 12 kişi şampiyonluğa ulaşırken biz de izledik.
12 Dev Adam ruhu, tuz ruhu olmaktan çıktı. Koşarak mükemmel basketbol oynayan Genç Devlerin ayakları altında dün akşam da İsveç kaldı. 2001’de TRT’de maçları yorumlarken pes etmez, katiyen vazgeçmez 12 Dev Adam’ın doğuşuna tanık olmuştum.
Efsanenin baş yazarı Hidayet Türkoğlu şimdi TBF Başkanı olarak milli formanın ona sağladığı manevi kazanımları Genç Devlere gereken ortam ve olanakları sağlayarak geri ödüyor. Verirsen bağ vermezsen dağ olur hesabı onlar da her maç üstüne koyarak mükemmele koşuyorlar...
TAKIMIN HAVASI YERİNDE
Dış atışları bıkmadan usanmadan isabetli kullanan, pırpır kısaları uzunlarımızın ayağına atak eden, koşan ve yoran takım İsveç’i baştan havaya sokmadık. Alan savunmalarını da çembere giderek yardık. İçeri dalıp köşeye çıkararak üçlüklerle kontrolü elde tuttuk. Gevşek ve yanlış seçim gömük alan savunmamız çok açık vermese erken kırardık maçı.
KABUĞU SERT OLAN KAZANACAK
2. yarıya fırtına gibi girdik. Ömer, Alperen ve Furkan suskunluğa son verip, NBA kazanımlarını sergileyerek farkı olması gereken yere ve takımı finale taşıdılar. Sıra geldi tıpatıp benzer özelliklere sahip iki takımın, iyi pişmiş paskalya yumurtası gibi finalde kafa kafaya tokuşmasına.
Bu maçtaki savunma hatalarını kesinlikle yapmamalıyız. Hırvatlar, Ukrayna karşısında baskıyı yiyince zorlandı. Savunması iyi olan Olimpiyat elemelerine gidecek. Seyircimizin enerji yüklemesiyle bu biz olalım. “Bekle Paris 2024 bir şekilde geleceğiz” demek istiyoruz.
Tahtalara vuralım... FiBA Olimpiyat Ön Eleme Turnuvası’nda eski toplama çıkarma aleti abaküste boncuk çeker gibi önce İzlanda’yı, peşinden Bulgaristan’ı ve dün akşam Ukrayna’yı ipe dizdik. Yadırganacak bir şey değil aslında çünkü onlara bunu hep yapıyoruz. Türkiye ile Ukrayna arasında daha önce oynanan 17 müsabakadan 13’ünü biz kazanmıştık. Dış isabetleri yüksek, uzun kuleleriyle pota altımızı zorlayan genç ve atletik Ukraynalılar aldıkları ribaundlarla geçiş hücumları yaparak ilk yarı boyu kök söktürdüler millilerimize. Savunma hatalarımız sonucu dış atıştan dünyanın sayısını buldular.
KEMiK 5’iMiZ ÇOK iYiYDi
Neyse ki artık iyice netleşen Alperen, Ömer, Furkan, Kenan ve Şehmuz’lu kemik 5’imiz bu tsunamiye kendi dengeli ve hızlı hücumuyla karşılık vererek tatsızlığa meydan vermedi.
Ergin Ataman tamamen ilk 5’i değiştirdiikinci çeyrekte. Olağan başarılılara ilaveten kenardan gelen isabeti yüksek Okben ve son saniye sahra üçlükleri kralı Onuralp enerjileriyle oyunun havasını olumlu yönde değiştirdiler.
İkinci yarıda Alperen’in sayılarıyla coşarak kaçmaya başladı bizimkiler. Pes etmeyen Ukraynalıların alan savunmaları da hızımızı kesemedi. Ekmeğini taştan çıkaran takibin efendisi Ömer Faruk potayı kararttı rakibe. Çocuklar her maçın hakkını vererek ve sürekli kalitelerine katma değer ekleyerek oynuyorlar ve kazanıyorlar.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/kAXpD6a5fMM" title="Nicolo Zaniolo, rekor bedelle gidiyor | Sergio Ramos'a teklif edilen rakam | Matteo Guendouzi" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>