Paylaş
D-8 gelişmekte olan sekiz ülkenin bir araya gelmesiyle 1997 yılında kurulan bir uluslararası kuruluş. Üyeleri, Türkiye, İran, Pakistan, Endonezya, Malezya, Bangladeş, Mısır ve Nijerya. Bu ülkeler arasında Türkiye ve Endonezya aynı zamanda dünyanın en büyük yirmi ekonomisini bir araya getiren G-20'nin de üyesi.
Bütün bu ülkeler arasında Türkiye'nin yerini biraz daha farklı bir konuma oturtmak gerekir. Zira, bir yandan G-20 üyesi olan, bir yandan da son yıllarda sanayileşmesini ve dış ticaretindeki sınai üretimin payını artıran Türkiye'yi hala "Gelişmekte olan ekonomi" kategorisinde görmek pek kolay değil. Yine de, D-8'in kuruluş fikri Türkiye'den çıktığı için duygusal bir yükümlülük Türkiye'yi bu kuruluşa sahip çıkmaya sevk etti.
D-8 Zirveleri başlangıçta her iki yılda bir düzenleniyordu. Arada bazı aksamalar olup birkaç kez bu ara üç yıla çıktıysa da, şimdiye dek sekiz üye ülkenin de birer kez ev sahipliği yaptıkları sekiz zirve geride kaldı. Sekizinci zirve 2012 yılında Pakistan'da düzenlemişti. D-8'in kuruluşunu pekiştiren ve kuruluşun bir tür anayasası olarak kabul edilen "Şart"ı da bu zirvede kabul edildi. Türkiye D-8 Şartı'nı Şubat 2017'de TBMM'de onayladı.
Son beş yıldır D-8 zirve toplantısı gerçekleştirilemiyordu. Düzenli gitseydi, bu yıl onbirinci zirvenin yapılması gerekirdi. Türkiye yeniden dönem başkanlığını alarak D-8'e canlılık kazandırdı ve dokuzuncu zirveye ev sahipliği yaptı. Bakalım bundan sonra D-8'in akıbeti ne olacak...
D-8 ülkelerinin toplam nüfusu bir milyarın üzerinde ve dünya nüfusunun yüzde onbeşini oluşturuyorlar. Bu sekiz ülkenin kendileri dışındaki ülkelerle ticaret hacminin toplamı 1,5 trilyon doları buluyor. Bu ticaretin 700 milyar doları D-8'in ihracatını oluşturuyor. Kendi aralarındaki iç ticaret hacmi ise ancak 120 milyar dolar civarında. Dolayısıyla, D-8'in dünya ekonomisinde kendi içlerinde bir bütünlük oluşturmadıkları, daha çok kendileri dışındaki ülkelerle ticaret yaptıkları anlaşılıyor. Yaklaşık 3,7 trilyon dolar ile dünya gayrisafi hasılasının yüzde 3,5 kadarına sahip olan D-8 ülkelerinin küresel ekonomi içindeki payının da çok büyük olmadığı görülüyor.
Öte yandan, Türkiye'nin de içinde bulunduğu G-20 ülkeleri dünya nüfusunun toplamının üçte ikisini oluşturuyorlar. Toplamda dünya gayrisafi hasılasının yüzde 85'ini kapsayan ekonomileri küresel ekonomik faaliyetin lokomotifi gibi işliyor. Dünya ticaretinin yüzde 80'i G-20 ülkeleri tarafından gerçekleştiriliyor. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin kendi aralarındaki ticaret çıkarıldığında dahi, bu oran yüzde 75'i buluyor. Dolayısıyla, Türkiye G-20 üyesi olmakla küresel düzeyde daha etkin bir ekonomik faaliyet içinde olan bir grupta yer alıyor.
Türkiye'nin dış ticaretinde en önemli ortağı ise Avrupa Birliği. Genel olarak Türkiye'nin dış ticaret hacminin yüzde 45 civarındaki bölümü AB ülkeleriyle sürüyor. Bu rakam, nominal olarak ticaret hacminin rakamları yükselse de, oransal olarak hem ithalatta hem ihracatta küçük de olsa istikrarlı bir azalma gösteriyor. Bu da Türkiye'nin dış ticaretinin çeşitlenmekte olduğunu, başka coğrafyalarla olan ticaretinin arttığını gösteriyor. Bu bağlamda elbette ön sırayı Rusya alıyor, zira Rusya'ya enerji ithalatımız açısından bağımlıyız. Ancak son yıllarda ticaretimizin arttığı ülkelerden biri olarak Çin de dikkati çekiyor.
D-8 ülkeleri Türkiye'nin dış ticaretinde ağırlıklı bir yer tutmuyor. Bu gruptaki ülkeler arasında en sıkı ticaret ilişkisi sürdürdüğümüz ülke İran. O da sınır komşumuz, aynı zamanda enerji ithalatı yaptığımız bir ülke.
Küreselleşme ne kadar yaygınlaşırsa yaygınlaşsın, ülkeler ticaret ortakları olarak daha çok yakın coğrafyalarını ve komşularını hedefliyorlar. Türkiye'nin dış ticaretinde Rusya, Irak, İran gibi ülkelerin ön sıralarda yer almaları da bunu gösteriyor. Türkiye'nin dış ticaretinde AB ile ilişkilerin oransal düşüşüne paralel gelişmeyi de bölge ve komşu ülkelerle olan ticaretinin artması oluşturuyor. Ancak Irak ve Suriye'deki siyasi ortam ve karışıklıklar Türkiye'nin bölgedeki ticaretini olumsuz etkiledi. Siyasi ilişkilerimizin iyi bir düzeyde olmadığı Mısır da Türkiye'yi artık eskisi gibi önemli bir ticaret ortağı olarak dikkate almıyor. Libya ise zaten tam bir keşmekeş içinde.
Türkiye'nin, sanayileşmenin ve teknolojik ilerlemenin giderek daha hızlandığı bir ortamda gelişmeyi kaçırmamasının yolu Avrupa Birliği ile ekonomik ve ticari ilişkilerinin canlı kalmasından geçmektedir. Ne var ki, son zamanlarda AB ülkeleri ile hem ikili düzeyde hem kurumsal düzeyde siyasi ilişkilerimizin geçirmekte olduğu sarsıntılar bu konuda güvence vermiyor. AB ülkelerinin son zirve toplantısında Türkiye ile üyelik müzakerelerinin kopmaması içimizi ferahlatsa da, Türkiye'ye katılım öncesi mali yardımların azaltılması yönündeki görüşün destek görmesi endişeleri artırıyor.
Türkiye D-8 ülkeleri içinde en ileri düzeyde ekonomik altyapı ve gelişmişliğe sahip ülke. D-8'in lokomotifi olmasının yolu hem G-20 ülkeleriyle hem AB ile güçlü ekonomik ve siyasi ilişkileri bozmadan sürdürmekten geçiyor. Ekonominin başarısının ardında da bizde son yıllarda iyice ihmal edilen diplomasi yatıyor.
Paylaş