Paylaş
Bu ilk iki ziyaret artık kanıksanan bir uygulama olduğu için Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikasındaki genel eğilim hakkında en önemli işareti veren üçüncü ziyarettir. Bu ziyaretin hangi ülkeye yapılmış olduğu siyasi mesaj içerir.
Başbakan Binali Yıldırım'ın üçüncü ziyaretini Rusya Federasyonu'na yapması sadece Türkiye-Rusya ilişkileri bakımından değil Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikasının önümüzdeki dönemde izleyebileceği yönelim açısından da böyle bir mesaj içerdiği algısı yaratıyor.
Aslında şu sırada Türkiye'nin ilişkilerini en iyi ve en canlı tutması gereken ülkelerin başında doğal olarak Rusya geliyor. Bundan bir yıl önce bir Rus uçağının hava kuvvetlerimiz tarafından düşürülmesi nedeniyle soğuyan ikili ilişkilerin bu yazın başlarından itibaren yeniden normalleştirilmesi çabaları sürüyor.
Türkiye'nin dış ticaretinde yaşanan daralma ve ekonominin karşı karşıya olduğu sıkıntılar da önemli bir ihracat pazarımız olan Rusya ile ticaret hacmini yeniden yükseltmemizi gerekli kılıyor. 2016 yılında tam bir çöküş yaşayan Türkiye turizmi 2017'de Rus turistlerin yeniden Akdeniz sahillerimize akın etmesini dört gözle bekliyor.
Enerji bakımından tamamen dışa, ağırlıklı olarak da Rusya'ya bağımlı olan Türkiye'nin bu ülke ile ilişkilerini iyi tutması bu nedenle de önem taşıyor.
Rusya için ise Türk Akımı isimli doğal gaz boru hattı projesi Türkiye ile olan ilişkilerin en önemli boyutunu oluşturuyor. Başbakan Yıldırım'ın ziyareti sırasında Rusya Devlet Başkanı Putin bu konuda varılan mutabakat ve imzalanan anlaşma nedeniyle Türkiye'ye olan minnettarlığını açıklık ve samimiyetle dile getirdi.
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin bu denli samimi bir havaya bürünmesi tüm dünyada hayretle izleniyor. Bu hayret Türkiye'nin NATO üyesi olmasından, iyi ilişkiler sürdürmeyi ve tam üyelik dışında bir formülü asla kabul etmeyeceğini açıkladığı Avrupa Birliği'nin Rusya'ya yaptırım uygulamakta olmasından ve Türkiye'nin Suriye'de Rusya'nın desteklediği Esad rejimine karşı olmasından kaynaklanıyor.
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin bu şekilde hızlı bir ivme yakalaması ve karşılıklı ziyaretlerin artması elbette Türkiye'nin NATO üyeliğinden uzaklaştığı anlamına gelmiyor. Öte yandan, AB Bakanı Brüksel'e daha yeni ziyaret yapmış ve Türkiye'nin AB ile olan ilişkilerini ne kadar önemsediğimizi anlatmış iken, kimse Türkiye'nin apar topar Şanghay İşbirliği Örgütü'ne üye olacağını da beklemiyor.
Halep'teki durum ise bunların tümünden farklı bir şekilde gelişiyor. Suriye'deki savaşın, rejim açısından bakıldığında, artık sonuna doğru yaklaşıldığı düşüncesi giderek artıyor. Esad Şam ve Humus'tan sonra rejime karşı direnişin ayakta kaldığı yegane büyük kentin Halep olduğunu, bir yıldır bu kentin etrafında sürdürülen kuşatmanın artık sonuna gelindiğini, Halep'in düşmesiyle birlikte Suriye'deki iç savaşın önemli bir dönüşüm geçireceğini açıkladı.
Halep'te sıkışmış bulunan 200.000 kişinin gıda, ilaç ve her türlü yardıma muhtaç şekilde tam bir insani trajedi ile karşı karşıya bulunduğu bir sırada ABD, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere liderleri ortak bildiri yayınlayarak bu durumdan Esad rejimi, Rusya ve İran'ın sorumlu olduklarını tüm dünyaya duyurdular.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri daha da ileri giderek Halep'te "savaş suçu işlendiği" ifadesini kullandı. Birkaç gün önce Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne sunulan ve Halep'te ateşkesin sağlanması çağrısında bulunan karar tasarısı ise Rusya ve Çin tarafında veto edildi.
İşte tüm dünyanın gözleri önünde Halep'te devam eden bu trajediye rağmen Türkiye ile Rusya arasında bu denli bir sıcak ilişkinin sürüyor olmasına sadece müttefikler değil Arap alemi ve Suriye'deki muhalifler de gerçekten hayret ediyor. Muhtemelen Türkiye içinde de hayret edenler vardır.
Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerinin önemsenmesini gerektiren ihtiyaçlar Halep'te yaşanan trajedi karşısında sesimizi fazla yükseltemememize yol açıyor. Bununla beraber, Başbakan Yıldırım'ın Rusya ziyareti sırasında ikili ilişkiler kadar bölgesel meseleler ve dünya meselelerinin de ele alındığı belirtildiğine göre, Suriye'deki durumun da kapalı kapılar ardında konuşulduğunu ve bu konuşma sırasında kamuya açık olarak söylenemeyenlerin Rus muhataplara iletildiğini ummak gerekiyor.
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerde yeniden kurgulama harekatı özenle sürdürülüyor. Ancak Türkiye'nin dış politikasının yeniden başarılı bir grafik yakalaması için dış ilişkilerin bir o yana bir bu yana yalpalanarak sürdürülmesi yerine atılan adımların başkalarına mesaj vermek için olmadığını güçlü biçimde kanıtlamak gerekiyor. Dış politikada inanılırlık ve güvenilirlik ancak bu şekilde sağlanabiliyor.
Paylaş