Dış politika ve 'iki normalleşme'

Türkiye'nin dış politikasında tıkanıklığa yol açan bir çok sorun var ancak bunların arasında İsrail ve Rusya ile olan ilişkiler dikkati en fazla çeken konular olarak öne çıkıyor.

Haberin Devamı

Türkiye-İsrail ilişkilerinde Mavi Marmara trajedisi nedeniyle yaşanan durgunluk altıncı yılını geride bıraktı. Türkiye Doğu Akdeniz dengeleri açısından İsrail ile olan ilişkilerinde her zaman dikkatli olmuştur.


Ortadoğu bölgesinde izlediği dış politika ile tarafsız, sorunların tüm aktörlerine eşit mesafede duran ve çözüm önerileriyle barışı kolaylaştırma faaliyetlerinde daima katkısı aranan bir ülke olma özelliği Türkiye'nin hem İslam dünyası ve Arap ülkeleriyle hem İsrail ile ilişkilerini bir arada sürdürebilmesiyle mümkün olmuştur. 2010 yılından beri bu özelliğini kaybeden Türkiye'nin Ortadoğu politikasındaki gediklerden biri İsrail ile ilişkilerin yeniden normalleşmesiyle kapanabilecek.


Bu konuda neredeyse bir yıla yakın bir süredir "oldu olacak" şeklinde bir iyimserlik havası hakim. Söylendiğine göre, Türkiye'nin "özür" koşulu yerine geldi, "tazminat" koşulu neredeyse çözüldü ancak "Gazze ablukasının kaldırılması" konusunda hala Türkiye'nin beklentisi karşılanmadı.

Haberin Devamı


Her iki başkentten yapılan açıklamalara bakılırsa, önümüzdeki hafta Avrupa'da yapılacak heyetler arası görüşmelerin neredeyse son olacağı ve normalleşme konusunda anlaşmaya varılacağı umuluyor.


Her iki ülkede de yaşanan hükümet değişiklikleri normalleşmeyi biraz geciktirdi. Türkiye'de Başbakan Davutoğlu değişirken İsrail'de de eski Dışişleri Bakanı Lieberman hükümete yeniden girdi ve bu defa Savunma Bakanı oldu. Bu iki şahsiyetin bir arada bulunmalarının normalleşmenin önündeki en büyük engel olduğunu iddia edenler şimdi bu yeni parametreler çerçevesinde sürecin daha kolay sonuçlanabileceğini varsayıyorlar.


Hala sorunların tam olarak giderilemediğini dile getirenler ise "Gazze ablukası" diye bir durumun artık söz konusu olmadığını, asıl sorunun Türkiye'nin Gazze'ye yapmak istediği "yardım" içinde özellikle bölgeye ihraç edilmesi öngörülen ürünler arasında yer alan bazı mal ve malzemelerden kaynaklandığını, İsrail açısından bu konunun "duyarlılık" oluşturduğunu ileri sürüyorlar.


Çözümlenmesi gerektiği söylenen engellerden biri de Türkiye'nin Hamas'a vermekte olduğu destek. İsrail'in bir terörist örgüt olarak kabul ettiği Hamas'ı Türkiye'nin öyle görmediği biliniyor. İsrail Hamas'ın Türkiye tarafından himaye edildiğini, bunun yarattığı duyarlılığın bir şekilde giderilmesi gerektiğini belirtiyor.

Haberin Devamı


Dış politika birbirine benzer sorunlar nedeniyle her zaman tıkanıklıklarla karşılaşabiliyor. İsrail-Hamas-Türkiye sorunsalı adeta Türkiye-PYD-ABD sorunsalını hatırlatıyor. İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşmesi sürecinin son aşamasında bu "Hamas engeli" de herhalde bir şekilde aşılacak. Böylelikle, Türkiye Ortadoğu politikasındaki tıkanıklıkların hiç olmazsa birinden kurtulabilecek. Darısı "PYD engeli"nin başına.


İkinci normalleşme sürecinin Rusya ile olan ilişkilerde yaşanması gerekiyor. Burada da bir kıpırdanma olduğu söylenmekle birlikte, Türkiye-Rusya dosyası Türkiye-İsrail dosyasından daha kalın, daha kallavi.


Karadeniz güvenliği elbette Türkiye-Rusya ilişkilerinde NATO'yu da ister istemez devreye sokuyor. Türkiye'den "Karadeniz Rus gölü haline geldi, NATO nerede?" şeklinde yükselen serzenişlere Rusya'dan da "Karadeniz'in NATO gölü haline gelmesine izin vermeyeceğiz" şeklinde bir tepki geldi. İki taraf da yanlış varsayımlardan hareket ediyorlar zira Karadeniz bir göl değildir.

Haberin Devamı


Daha da önemlisi, Karadeniz güvenliği son yirmi yıldır Türkiye ile Rusya arasındaki dengeli, karşılıklı saygıya dayalı, bölgesel sahiplenmeyi gözeten ve Karadeniz Güvenliği'nin Karadeniz'e sahildar ülkeler tarafından üstlenilmesini önemseyen bir ortaklık mutabakatına dayalı olarak sürdürülmüş olmasıdır. Bir NATO üyesi olan Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin normalleşmesi en çok bu statünün yeniden hayata geçirilmesi bakımından önem taşıyor.


Türkiye-İsrail normalleşmesindeki koşulların aksine, Türkiye-Rusya ilişkilerindeki normalleşme için Rusya tarafından dayatılan üç koşulun hiç biri henüz yerine getirilmedi. "Özür" söz konusu değil. "Tazminat" belli değil. "Cezalandırma"nın ise akıbeti meçhul.

Haberin Devamı


Rusya açısından bakıldığında, düşürülen bir uçaktan sağ olarak paraşütle atlayan bir pilotun havada süzülürken yerden ateş açılarak öldürülmesi bir "savaş suçu" olarak yorumlanıyor. Bu anlayışa göre de, bu suçun mutlaka cezalandırılması gerekiyor.


Bu suçu işlediği iddia edilen kişinin bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması işleri çok karmaşık bir hale getiriyor. Böyle bir suç varsa, bunun Türkiye sınırları dışında işlenmiş olması da ayrı bir sorun. Ancak ölümle sonuçlanan bu fiil nedeniyle dile getirilecek üzüntünün bir tür "özür" şeklinde formüle edilmesi imkanı araştırılabilir. Bir başka ifadeyle, "ceza" ve "özür" beklentilerinin birlikte karşılanabilmesinin mümkün olup olmadığı incelenebilir.

Haberin Devamı


Bu elbette uçağın düşürülmesi fiilinden dolayı özür dilenmesinden farklı bir durum. İlginç olan, bu konunun Türkiye-İsrail sorunsalında karşılaşılan duruma olan benzerliği. Belki de bu benzerliğin tıkanıklığın aşılmasına yardımcı olabilecek bir kararlılıkla incelenmesi ve bazı çıkarsamalar yapılması gerekiyor.


Türkiye-İsrail ve Türkiye-Rusya ilişkilerinin normalleşmesi Türkiye'nin dış politikasının da normalleşmesi bakımından önemli ilerleme sağlayacak. Bu gelişme hem Doğu Akdeniz hem Karadeniz güvenliği açısından Türkiye'nin yeniden güvenceye kavuşmasına yardımcı olacak. Bu iki normalleşme süreci dolaylı da olsa Suriye sorununun çözümünde Türkiye'nin önünü açabilecek.


Türkiye'nin dış politikasında son yıllarda hakim olan "sırf sorun" ya da "sıfır çözüm" yaklaşımından uzaklaşılması yolunda bir süreç başlayacaksa yol bu iki normalleşmeden geçiyor.

Yazarın Tüm Yazıları