Paylaş
Önümüzde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları var. New York'a gitmeden önce Türkiye'nin gündeminde öne çıkan konuların ne olduğunu gözden geçirdiğimizde yine güney sınırlarımız ve Suriye ile Irak'ta beklenen gelişmeler öne çıkıyor.
Irak'ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) 25 Eylül tarihinde düzenleyeceği belirtilen referandum bölgenin zaten karışık ortamını sarsmaya aday. Referandumun gerçekleşmesi hemen bağımsız bir Kürdistan devletinin ortaya çıkmasına yol açacak olmasa dahi, Irak'ta yeni bir gerginliğe yol açabilecek bir sebep olarak görülüyor.
Referanduma öncelikle Irak yönetimi karşı. Irak'ın toprak bütünlüğüne yönelik olarak ciddi bir tehdit oluşturacağı belirtilen bu gelişmenin Irak'ta tam IŞİD'e karşı sürdürülen mücadelenin olumlu bir sonuca ulaşacağı sırada gelmesi Bağdat yönetimini ciddi biçimde tedirgin ediyor.
Musul ve Telafer'de Irak ordusunun elde ettiği kazanımlar Irak'ın bütünlüğünü tehdit eden en önemli unsur olan IŞİD'in uzun yıllardan sonra nihayet geriletilmesine ve Irak yönetiminin ülke toprakları üzerinde önemli bir kontrol sağlayabilmesine zemin hazırlamış idi. Hal böyle iken, Bağdat'ın karşısında bu defa ülkenin siyasi birliğini tehdit eden bir Kürt-Arap gerginliği, Kerkük'te buna eklenen bir Kürt-Türkmen gerginliği belirmek üzere. Üstelik, böyle bir gelişme sadece Irak yönetimini değil, bölgede başta Tahran ve Ankara olmak üzere diğer komşuları da tedirgin ediyor.
Suriye'de ise Rakka etrafında sürdürülen terörle mücadelede de önemli kazanımların elde edildiği belirtiliyor. Ancak bu defa da Türkiye'nin Suriye'ye karşı yeni bir askeri harekat hazırlığına girdiği söylentileri yayılıyor. Bu söylentiler ilkbahar aylarından beri duyuluyordu. Son günlerde hız kazanmasının nedeninin Türkiye'nin gereken hazırlıkları nihayet tamamlamasına bağlandığı dile getiriliyor.
Türkiye'nin Suriye'de yeni bir askeri harekata girişmesi halinde bu harekatın askeri ve siyasi hedefinin ne olacağı konusunda tam bir açıklık olduğunu belirtmek güç. Bir yandan Türkiye'nin kendi ulusal güvenliğine tehdit olarak algıladığı PYD unsurlarıyla mücadele başlatacağı ve Afrin'e yönelik bir harekata hazırlandığı söyleniyor. Diğer yandan ise, harekatın İdlib'e yönelik olacağı ve Türkiye'nin burada Rusya ile birlikte sorumluluk üstlendiği çatışmasızlık alanında, sahada askeri varlık bulundurarak, bir gayret içine gireceği ileri sürülüyor.
PYD unsurlarıyla mücadele ve Afrin'e yönelik bir harekat planlandığı takdirde, Suriye'de Türkiye'nin Kürt unsurlarla karşı karşıya gelmesinin Irak'ta yaşanacak olan referandum ile zamanlama açısından örtüşecek olmasının ne gibi sonuçlar doğurabileceğini kestirmek mümkün değil. Böyle bir senaryo Irak ve Suriye coğrafyasında terörle mücadelede birlikte hareket etme gayreti içinde olan ABD'yi de Rusya'yı da tedirgin ediyor. Bu iki küresel güç, tıpkı Irak'taki referandum konusunda olduğu gibi, Türkiye'den Suriye'ye yönelik olarak başlatılacak yeni bir askeri harekat için de zamanlamanın doğru olmadığı görüşündeler.
Bir yandan bu tedirginlikler ve endişeler artarken, bir yandan da Türkiye'nin Batı'lı dostları ile ilişkilerinin gerginliklerle dolu olması uluslararası toplumun gözündeki Türkiye algısını da giderek olumsuzlaştırmaya devam ediyor. Almanya'nın Türkiye'ye silah satmayı durdurmaya yönelik bir hazırlık içinde olduğu söylentilerinin de bu sırada çıkmasının sadece Türkiye-Almanya ilişkilerinin içinde bulunduğu duruma bağlanması güç görünüyor. Böyle bir sınırlama ile karşı karşıya kalması halinde, Türkiye'nin Suriye'de sınır ötesi askeri harekat başlatmasının maliyetlerinin ne olacağı sorusu da durumun karmaşıklığını artırıyor.
Türkiye'nin son yıllarda uluslararası platformlardaki imajının ciddi olarak yıprandığı konusunda hiç bir kuşku yok. Bu imaj kaybının düzelmesi için Türkiye'nin dış politikasında yapıcı adımlar atabilmesi ve sorunların çözümüne katkıda bulunacak hamleler yapması beklenirken, yeni gerginliklere yol açabilecek bir yaklaşım içine girmesinden ne gibi bir yarar sağlayacağını kestirmek güç.
Eylül ayı bütün bu belirsizlikleriyle birlikte Türkiye'nin dış politikasındaki sonbahar esintilerine hız kazandırıyor. İklim değişikliği tüm dünyayı olduğu gibi artık Türkiye'yi de etkiliyor.
Paylaş