Paylaş
ABD tarihinde başkanlık seçimlerini aynı partinin üç kez arka arkaya kazanması çok sık rastlanan bir durum değil. İstatistiklere bakıldığında Cumhuriyetçi Parti adaylarının Demokrat Parti adaylarına oranla bu konuda daha başarılı oldukları görülüyor.
Demokrat adaylar 1836'da ve 1940'ta olmak üzere bu başarıya iki kez ulaşabilmişler. Sonuncusu gerçekten olağanüstü, zira Franklin Roosevelt 1940'ta üçüncü kez başkan seçilerek büyük bir başarıya imza atmış. İkinci dünya savaşı koşullarının bu sonucu doğurduğu anlaşılıyor.
Cumhuriyetçi adaylar ise üçüncü kez seçilmeyi 1868, 1876, 1904 ve 1988'de başarabilmişler. Bu da Cumhuriyetçi adayların bu bakımdan Demokratlara oranla iki misli daha başarılı olduklarını gösteriyor. Bu nedenle, seçimleri salt istatistiki veriler açısından okuyan gözlemciler Hillary Clinton'ın kazanma şansının düşük olduğunu bu bilgiye dayanarak ileri sürüyorlardı.
Cumhuriyetçi Parti'nin seçimleri kazanma şansının daha yüksek olduğuna inananların üzerinde durdukları diğer konuyu da 2008 yılından beri ABD Başkanı olan Obama'nın izlediği politikalar oluşturuyordu. Seçimlerin olası sonucuna özellikle dış politika ve ABD'nin dünya üzerindeki konumu açısından bakanlar son sekiz yıldır ABD'nin "dünya lideri" vasfının aşındığı görüşünü dile getiriyorlardı. Bu görüşte olanların arasında Demokrat Parti seçmenleri dahi vardı.
ABD'nin imajının yıprandığı, Obama'nın pasif bir dış politika izlediği, bu nedenle Rusya'nın fırsatları değerlendirerek uluslararası politikada yeniden ABD ile başat konuma yükselmeye başladığı görüşü zamanla ABD seçmeninin davranışını belirleyen önemli etkenlerden biri oldu. Donald Trump'ın kampanyasında "ABD'yi yeniden büyük devlet yapalım" sloganını kullanmasının işe yaradığı anlaşılıyor.
Üçüncü etken ise dünya sahnesinde uluslararası ilişkilerde yaşanan son gelişmeler. Artan terör olayları, insan hareketleri, göç ve mülteci sorunları ve bunların refah düzeyi yüksek ülkelerdeki paylaşım düzenini olumsuz etkilemesi Cumhuriyetçi aday Trump'in söyleminin kitleler tarafından daha çok dinlenmesine yol açtı.
Trump göçe karşı. Evet, insancıl değil, ama bu yaklaşım ABD toplumunda son yıllarda artan şekilde öne çıkan ırkçı, muhafazakar ve ayırımcı özellikleri yansıtıyor. İlginç olan, Trump'ın bu söylemine rağmen Latin kökenli ABD vatandaşlarından aldığı oyların daha önce Obama'ya karşı yarışan, örneğin Mitt Romney'den daha yüksek olması.
ABD seçmeninin davranışında birçok faktör birden rol oynuyor. Dışarıdan bakıldığında uluslararası kamuoyunun öne çıkardığı, örneğin Trump'ın kadınlar ya da müslümanlar hakkındaki aşağılayıcı ve ayırımcı söylemleri, anlaşıldığı kadarıyla ABD seçmeninin oy davranışında sanıldığı kadar önemli bir rol oynamamış.
Ancak bu söylemler seçim kampanyası retoriğinin ötesine geçer ve yeni Başkan tarafından bir politika uygulaması haline getirilirse o zaman ABD toplumunda bu seçimlerde görülen keskin kutuplaşma sosyal huzursuzluklara yol açabilir. İşte bütün mesele de bu. Trump devlet adamı olabilecek mi, ya da "devlet kurumları" Trump'ın bir devlet adamı sorumluluğu içinde davranmasını sağlayabilecekler mi, yoksa yeni Başkan "başına buyruk" mu olacak?
ABD yeni bir sayfa açıyor. Bu sayfayı tüm dünya ile açıyor. Bu defa seçilen başkan kampanya sırasında öyle bir izlenim yarattı ki, dışarıdan bakanlar yönetimin sadece Demokratlar'dan Cumhuriyetçiler'e geçmekle kalmadığını, aynı zamanda ABD'nin de değişeceğini düşünüyorlar. Bu da ürkütüyor.
Trump'ın farklı bir başkan olacağı belli. Esasen Hillary Clinton'ın seçilememesinin bir sebebi de "sistem"i temsil ediyor olması. Dolayısıyla, sistemden bıkkınlık duyanların Trump'ı seçmesi bir yenilik arayışının göstergesi.
Ancak ABD'deki hukuk devleti yapısı, kuvvetler ayırımı anlayışı ve Kongre'nin denetim yetkileri Trump'ın her istediğini kolaylıkla yapmasının mümkün olamayacağını da düşündürüyor. Bu da "yenilik"in ürkütücü boyutlara varma olasılığını bir ölçüde de olsa sınırlıyor.
Bütün bunlar Trump'ın uygulama ve davranışlarının kampanyasındaki söylemine oranla daha sorumluluk dolu olacağına olan inancı canlı tutuyor. Umarız yanılmayız.
Paylaş