100 günde "Fırat Kalkanı"ndan "Şam Kılıcı"na nasıl geldik?

Türkiye'nin Suriye topraklarına asker sokarak bir harekat başlatmasından itibaren geçen süre bugün 100. gününde. Harekatın adı "Fırat Kalkanı". Bundan da anlaşılan, harekatın aslında Türkiye'nin güvenliğini güçlendirecek bir savunma  hamlesi, bir kalkan olma girişimi olarak görülmesiydi.

Haberin Devamı

Türkiye'nin bu harekatı başlatmasının elbette uluslararası hukuk açısından meşruiyeti olduğu kabul edilmeliydi. Türkiye IŞİD'in kendi topraklarına roket saldırısında bulunmasını, Türkiye'de terör eylemleri yapmasını ve Türkiye-Suriye sınırını bu terör eylemlerine girişmek için kullanmasını meşru müdafaa hakkı doğmasına sebep olarak görüyordu.

 

Uluslararası toplum da bu görüşü kabullendi. Bu harekatın başlamasına en önemli tepkinin Suriye devletinden gelmesi beklenirdi. Rusya, Türkiye'nin IŞİD'e karşı mücadelesini haklı gördüğünden Şam rejimini bu konuda sessiz kalması için ikna etti.

 

ABD Türkiye'nin Suriye'de terörle mücadeleye bu şekilde aktif olarak katılmasından memnuniyet duydu, zira ortak düşman IŞİD'e karşı sahada fiilen elini taşın altına koyan bir müttefik daha bulmuştu. Türkiye ile PYD arasında uyuşmazlıklar olsa da, sonuçta herkes IŞİD ile savaşıyordu.

 

Haberin Devamı

İran da benzer bir yaklaşım içinde oldu. Önce Suriye topraklarına TSK'nın fiilen müdahalede bulunmasına alçak tonlu serzenişlerle tepki gösterdiyse de, bu itirazları çok uzatmadı. Ne de olsa kendi de Suriye topraklarında kah IŞİD'e karşı kah Suriye muhalefetine karşı savaşan silahlı unsurlar bulunduran ülkelerden biriydi.

 

Bir süre sonra Türkiye'nin doğuda Cerablus'tan başlayan harekatı batıda Çobanbeyli üzerinden desteklenerek genişletildi. Artık Türkiye Suriye topraklarının kuzeyinde kendi sınırı boyunca kesintisiz ve IŞİD'den arındırılmış bir bölge oluşturmak maksadıyla hareket ettiği konusunda uluslararası kamuoyunun güçlü desteğine sahipti.

 

Zaman geçti, Türkiye hedef büyüttü. Türkiye için Suriye'de savaşılan tek düşman IŞİD değildi. Aynı zamanda PYD/YPG de Türkiye'nin kendine güvenlik tehdidi oluşturduğunu düşündüğü bir oluşumdu ve bu tehdide karşı Türkiye önlem almalıydı.

 

Haberin Devamı

Suriye'nin kuzeyinde bu tehdidi kalıcı hale getirecek bir "Kürt bölgesi" oluşumuna izin vermemek için Türkiye Suriye'de ikinci düşmana karşı da savaşmaya başlamıştı. Doğu'da Membiç, batıda Afrin bölgelerinde konum edinen Kürt unsurların birbirleriyle birleşmelerinin engellenmesi, Kürt unsurların Membiç'i terk etmesi tanımlanan yeni hedef olmuştu.

 

Zaman içinde harekat daha da genişledi. Halep'in yakınlarındaki El-Bab Türkiye'nin bu PYD odaklı hedefini engellemek için önemli bir konum oluşturuyordu. TSK hedefi daha da güneye doğru genişleterek El-Bab'a girmeye odaklandı.

 

El-Bab IŞİD'in güçlü bir savunma hattı oluşturduğu yerdi. Türkiye'nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu, diğer Suriye'li muhalif unsurlar ve TSK El-Bab'a yaklaştıkça Fırat Kalkanı harekatında can kayıpları da artmaya başladı.

 

Haberin Devamı

Türkiye'nin hedefleri büyüyüp, derinleşip, genişleyip yaygınlaştıkça Türkiye'nin haklılığına duyulan saygı da azalmaya başladı. ABD Türkiye'nin PYD ile savaşmasını istemiyordu, zira bu durum IŞİD'e karşı oluşan ittifakı zayıflatacaktı.

 

Rusya Türkiye'nin desteklediği muhalif unsurların Halep'e çok yaklaşmasını istemiyordu, zira bu durum rejim güçleriyle muhalefet unsurlarını karşı karşıya getirme riski taşıyordu.

 

İran Türkiye'nin hedefleri dallanıp budaklandıkça Suriye'deki dengelerin değişeceğinden endişe duymaya başlamıştı.

 

Son günlerde yaşanan bazı gelişmeler Suriye'deki durumu artık iyice kontrolden çıkardı. Rejim, Rusya'nın da hava desteğiyle, Halep'in doğusunda uzun süredir delemediği muhalefet duvarını aşarak önemli bir hamle yaptı. Bu durum 200.000 rejim muhalifinin birdenbire yeni bir insani trajediyle karşılaşacak şekilde sıkışmasına yol açtı.

 

Haberin Devamı

Rejimin bu hamlesi aslında ABD'de yeni yönetimin göreve başlamasıyla birlikte uluslararası toplumun ateşkesi zorlayacağı ve Cenevre'de barış görüşmeleri için yeniden masaya oturmaya yaklaşıldığı düşüncesinden kaynaklanıyor. Rejim masaya daha fazla toprak kontrol eder konumda oturmak istiyor.

 

Türkiye'nin desteklediği unsurların Halep'in doğusuna ve El-Bab'a bu kadar yaklaşmasından duyduğu rahatsızlığı da 24 Kasım'da dört askerimizin şehit düşmesine yol açan hava saldırısıyla gösterdi.

 

İki gün önce Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekatı'nın asıl hedefinin Suriye'deki Esad rejimini yıkmak olduğunu tüm dünya ile birlikte  öğrendik.

 

Aslında tüm dünya böyle gizli bir hedeften hep kuşkulanıyordu da, bir türlü konduramıyordu. Şimdi eteklerde dökülmeyen taş kalmadı. Fırat Kalkanı "Şam Kılıcı"na dönüşmüş durumda. Yani, bir savunma, korunma ve kalkan harekatı değil, bir saldırı, rejim değiştirme ve toprak kazanma harekatı.

 

Haberin Devamı

Reuters Türkiye'nin bu yeni hedefi hakkında Rusya'nın bir açıklama beklediğini duyurdu bile.

 

Türkiye artık yalnız. Hatta, hem IŞİD'le, hem PYD ile, hem de Şam'la savaşması yetmiyormuş gibi, hem Rusya'yı, hem ABD'yi hem de İran'ı karşısına almış durumda.

 

Rusya ve İran görünür bir gelecekte Suriye'de geçiş döneminin Esad'la olması gerektiği konusunda hemfikir. Donald Trump da ABD'nin bu görüşte olduğunu açıkladı. Demek ki, IŞİD'le mücadeleyi önceleyen, geçiş döneminde Esad'ın bir muhatap olarak kalmasını öngören Rusya, İran ve ABD'ye karşı Esad'ı devirmek için yola çıkan bir Türkiye!

 

Suriye'de işler iyice karıştı. Hepimize kolay gelsin.

Yazarın Tüm Yazıları