Paylaş
Nerede kentin tarihi ya da kültürel bir değerini görsem bu dörtlüğün kahramanı Mimar Sinan ve eserleri aklıma gelir;
“Gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen
İki kazma kürek iki de ırgat gerek
Hadi gel yapalım geri şunu desen
Bir Sinan bir de Süleyman gerek.”
Mimar Sinan’ın eserleri denilince Süleymaniye’yi, Edirne’yi bilirdim de Ankara’da bir eseri olduğunu hiç duymamıştım. Başkentteki tek eseri Cenabı Ahmet Paşa Camii Ankara’da inanç turizmi açısından önemli bir mekândır.
Yerli ve yabancı turisti kafileler halinde kapısında görmek mümkündür. 1562 yılında inşa edilmiş içinde tarihi saklayan bu cami, vakıf eserleri kayıtlarında görülmekte. Cami, Anadolu Beylerbeyi Cenabı Ahmet Paşa’nın ismini taşımaktadır. İbadete açık olan cami aynı zamanda tarihi bir müze gibi. Osmanlı tarihinden bir sayfanın Ankara’ya yansıması gibi. Caminin duvarlarında, minberinde, avlusunda bunu görmek mümkün. Cenabı Ahmet Paşa, Osmanlı döneminde ‘Anadolu Beylerbeyi’dir. Bugünkü adıyla ‘Osmanlı döneminin Ankara Valisi’dir. Kanuni Sultan Süleyman’a çok yakındır. Birçok savaşa katılmıştır.
‘BU CAMİ SONSUZA KADAR YAŞAYACAKTIR’
Bu kısa bilgiden sonra ‘Kentimle Baş Başa’ okurları için camiyi görmek üzere yola çıktım. Camiye ulaşmak için başkentin eski mahallelerinden Cebeci’den geçip tarihi Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nin bulunduğu caddeye gelmek yeterli. Ankara’da Cumhuriyet dönemi ilk yerleşim yerlerinden olan Hacettepe Mahallesi’nin içindeki Kestane Caddesi’ne geldiğinizde cami hemen göze çarpar. Camiye girişte sizi Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir’de anlattığı dede, baba heybetindeki çınar ağaçları karşılıyor. Tıpkı Hacı Bayram Camii avlusundakiler gibi. Önce cami imamı Hüseyin Hoca’yı aradım, konuştum... Ankara’da 1562-1563 yıllarında inşası bitmiş. Yapımı tam dört yıl sürmüş. Cenabı Ahmet Paşa Camii iç ve dış mimari özellikleriyle klasik Osmanlı mimarisi özelliği taşıyor. Mimar Sinan’ın alın teri, emeği ve göz nuru bir bakışta ortaya çıkıyor. Bu eserin kaydını ve bilgisini Mimar Sinan’ın hayat hikâyesinin, biyografisinin anlatıldığı kitaplarda ve birçok kaynakta görmekteyiz. Mimar Sinan’ın Cenabı Ahmet Camii için, “Bu cami sonsuza kadar yaşayacaktır” sözü bugüne kadar gelmiştir. Anadolu Beylerbeyi Cenabı Ahmet Paşa, vefat ettikten sonra cami bahçesine defin edilmiştir. Daha sonra türbe haline getirilmiştir. Bahçede sekiz pencereli, sekiz köşeli taş bir yapı göze çarpar burası Cenabı Ahmet Paşa’nın kabri ve sandukasının olduğu bölümdür. Türbe de Mimar Sinan tarafından Ankara taşından yapılmıştır. Türbe de Osmanlı klasik mimarisiyle hemen göze çarpar.
EL EMEĞİ GÖZ NURU HEMEN ANLAŞILIYOR
Caminin bazı yerlerinde ahşap kapı ve altıgen Ankara taşları dikkat çeker. Cenabı Ahmet Paşa Türbesi cami avlusunun sol tarafında bulunmaktadır. İlk inşasında Cenabı Ahmet Camii’nin bahçesinde Ankara Mevlevihanesi, hamam, bir de çeşme bulunmaktaymış. Şimdilerde o dönemden kalma sadece bir şadırvan bahçe içinde bulunmakta. Caminin geniş bir bahçesi var. ‘Azizi Esat Türbesi’ olarak bildiğimiz Hasan Esad’ın sandukası (kabri) (Bu kişi Osmanlı döneminde 13 yıl Hac Emirliği yapmış) cami bahçesinde türbe olarak bulunmaktadır. Yani bahçede iki adet türbe bulunmakta... Vakıf mimari eseri olarak kayıtlarda geçmiştir. Bahçesinde onlarca mezar var. Mezar taşlarında Osmanlıca yazılar bulunmakta. Mevlevi Şeyhi Süleyman Efendi’nin kabri ilk göze çarpanlardan. Bu mezarların Ankara mevlevilerine ait olduğu biliniyor. Mezar taşları, kırmızı Ankara taşından yapılmış. Cenabı Ahmet Paşa’nın ailesi ve arkadaşlarına ait olan mezarlar da burada var. Camiye girişte Ankara taşı ile yapılmış, şekillendirilmiş, Mimar Sinan’ın el emeği göz nuru hemen anlaşılıyor. Bezemeleri, taş işçiliği, ahşap kapıları hemen göze çarpıyor. Kurşun kubbeleri, tarihi kemerli kolonları var. Ankara’da bu benzerlik yeni restore edilen Kurşunlu Camii’nde de göze çarpar. Tarih olarak da aynı dönem içinde yapılmışlar ancak mimarları farklıdır. Kapısının üzerine ahşap işlemeli demir halkalar takılmış. ‘Taç kapı’ diye adlandırılıyor. Girişteki kitabede cami yapımının aşamalarının izlerini görürüz. Bu bölüme bir mihrap yapılmış büyük bir ustalıkla. Bayram namazı ya da cuma namazında cemaat bir kalabalık halinde dışarıda ibadetini yaparken bir korunak olsun diye düşünülerek yapılmış.
ÖDEVLERİ İÇİN CAMİYE GELEN ÖĞRENCİLER
Çınar ağaçlarının altında bir bankta otururken tanıştığım, Nükhet Biçen ve kızı Defne Biçen’in de camiyi ziyarete geldiklerini öğrendim. Anne Nükhet Biçen mimar. Kızı Defne Biçen TOBB Üniversitesi mimarlık öğrencisi, mimarlık tarihi ödevi için gelmişler. Onlar ile camiyi gezdik. Caminin her yerinde Mimar Sinan’ın ustalığını görmek mümkün, zaman zaman onlara sordum, cevapladılar. “Mimari terimlere boğmadan anlatalım” dediler ve anlattılar. “Girişteki mihrap caminin içinde de var. Tabii Ankara taşından yapılmış minber, hutbenin aktarıldığı bölüm, basamaklarıyla, bölüm işlemleriyle, yazmalarıyla ortada. Bir vaaz kürsüsü var ahşap o sonradan eklenmiş caminin içine. Tavanındaki rengârenk el işlemeleri, cam işçiliği, renklendirilmesi bir büyük ustalık, kubbe motifleri, iç dizayn ve minber ve kitabeler... Pencerelere ahşap pervazlar konulmuş. Sahte pencereler ve demir lokmalar yapılmış. Pencerelerde kanatlı ahşaplar var. Mermer taşlardan oluşmakta. Pencere bölmelerinde rahlelerde Kuran-ı Kerim’ler var. Tabii mum tarzı avizeler yukarıdan aşağıya sarkıtılmış camiyi görkemli bir şekilde aydınlatıyor. Tavanda büyük bir hat işçiliği görülmekte. Bunlar Esmaül Hüsna’lar büyük bir ustalıkla işlenmiş. Cami içine girince sağda kadınların ibadeti için ayrı bir bölüm var. Müezzin bölümü de bulunmakta.” Caminin iki gönüllü görevlisi Sıdıka Hanım ve Fikri Bey temizliğine ve bakımına yardımcı oluyorlar.
Camiye ibadet için gelen Adem Çiçek ve ailesi “Burada bir tarih var, huzur buluyoruz” diyorlar. Camiye ibadet için gelen Fahri Şener, Yozgat Akdağmadeni’nden geldiğini söyledi. Hacı Bayram Camii ve burasının tarih koktuğunu anlattı. Hüseyin Ünal ve Ali Coşkun ise camiyi merak edip ziyarete geldiklerini söylediler. l969’dan beri Cenabı Ahmet Camii’ne ibadet için geldiğini belirten Celal Koyuncu, “Bu cami tarihiyle, mütevazı bu haliyle çok güzel. Doğa ile iç içe, bakın çınarlara hışırtısına” diye anlattı. Ali Öcal ve oğlu Kerem okuldan verilen dönem ödevi için gelmişler. Öğretmen Neşvet Hanım ve eşi ilk kez gelmişler. Cami 1887 yılında ve Ankara Valisi Abidin Paşa döneminde restore edilmiş ve tamirattan geçmiş. Yine seksenli ve doksanlı yıllarda değişik tamiratlar ve restorasyon görmüş. Ankaralıların Mimar Sinan’ın tek eseri Cenabı Ahmet Camii’ni görmeleri çok iyi olur. Tarihimizin ve kültürümüzün izleri burada. Gidin, gezin ve görün...
Paylaş