Paylaş
ABD’de hafta başında yaşanan gelişme dünyadaki her bir insanın geleceğini; havayı, suyu ve toprağı ilgilendiriyor. ABD’li Demokratlar, 34 yıllık çabaların neticesinde küresel ısınmaya karşı hazırlanan en kapsamlı yasa tasarısını senatodan geçirmeyi başardı. En az yüzde 20’lik oranla dünyanın bir numaralı ‘çevre kirleticisi ve iklim bozucusu’ olduğu bilinen ABD’nin harekete geçmesi, gezegenin geri kalanı için çok şey ifade ediyor.
NASA’nın kıdemli yöneticilerinden biliminsanı James Hansen, 1988’de senatoda bir konuşma yapmış ve o güne kadar sadece bir hipotez olan ‘küresel ısınma’nın fiilen ‘başladığı’ yönünde uyarıda bulunmuştu.
7 Ağustos’ta senatodan geçen yasa tasarısının oylama süreci ülkenin karakterini de gözler önüne koydu. 15 saat süren oylama maratonundan çıkan senato, tam anlamıyla ikiye bölündü: Demokrat senatörlerin tamamı ‘evet’ oyu verirken Cumhuriyetçilerin tamamı ret oyu kullandı. Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in oyuyla yüzde 51’lik üstünlüğe ulaşan Biden hükümeti, böylece 2030’da karbon emisyonlarını yarı yarıya düşürme hedefine yönelik önemli bir adım attı.
‘Tehlike abartılıyor’
Yasayla, ABD’de küresel ısınmayı tetikleyen tüm endüstriyel faaliyetler, tüketimler ve sosyal unsurlar kontrol altına alınacak. Karbon ve metan gazı emisyonlarının sınırlanması, vatandaşları elektrikli araçlara teşvik etmek için vergi indirimleri, yenilenebilir enerjiye yönelik yatırımlar, endüstrilerin enerji kaynaklarını dönüştürmesi için destekler içeren tasarının küresel ısınmaya ayrılan bütçesi 364 milyar dolar.
Tüm gezegeni ilgilendiren bu kararın senatodan 34 yılda, ucu ucuna çıkabilmesi ibretlik bir hikâye. Her şey 1988’in bir haziran gününde başlıyor. NASA’nın kıdemli yöneticilerinden biliminsanı James Hansen, o güne kadar sadece bir hipotez olan ‘küresel ısınma’ fikrinin gerçek olmanın ötesinde fiilen ‘başladığı’ yönünde dönemin senato üyelerine uyarıda bulunuyor.
“ABD hükümetinin soruşturması enerji üreticilerinin 50 yıldır küresel ısınmanın farkında olduğunu gösteriyor.”
Hansen’in raporu sera etkisine en başta endüstri ve tüketim bazlı karbon ve metan gazı salımlarının neden olduğunu gün yüzüne çıkarıyor. Rapor tüm ülkede farkındalık yaratıyor, medya konuya büyük ilgi gösteriyor; politikacılar, şirketler, çevre organizasyonları hepsi birden sorunu kabul ediyor. Bundan 4 yıl sonra 165 ülke uluslararası bir anlaşma imzalayarak karbon salımlarını azaltma yönünde kararlılık gösteriyor. Ancak işler umulduğu gibi gitmiyor... Ülkelerin hiçbiri bugüne dek hedeflediği oranları tutturamıyor.
Hükümetlerin eylemsizliğini toplumun küresel ısınma konusunda ikiye bölünmesi etkiliyor. Farklı kaynaklardan doğruladığım bilgiye göre, ABD kamuoyundaki ayrışmanın sebebi, 1990’lardan beri yürütülen bir yanlış bilgilendirme kampanyası. ABD hükümetince başlatılan soruşturmalar, salımların başsorumlusu olan petrol ve enerji sektörü üreticilerinin 1970’lerden beri küresel ısınmanın farkında olduklarını gösteriyor. Yanlış bilgilendirme kampanyasıysa ‘Küresel ısınmanın gerçek olduğu ancak doğal bir sıcaklık trendinden kaynaklanabileceği’ bilgisini yayıyor.
2018’de ABD’de yapılan bir kamuoyu yoklaması, durumun vahametini ortaya koyuyor. Anketlere göre, ‘küresel ısınmayla ilgili büyük bir sorunla yüzleşme endişesi taşıyan’ Demokratların oranı yüzde 91’ken Cumhuriyetçilerde bu oran sadece yüzde 33.
Küresel ısınma tehlikesinin ‘abartıldığı’ fikrine Demokratların yüzde 4’ü katılırken, Cumhuriyetçilerin yüzde 69’u işin ciddiyetinin abartıldığını düşünüyor. Özetle kampanya, muhafazakâr kesim olarak bilinen Cumhuriyetçileri küresel ısınmaya karşı önlem almaya gerek olmadığına inandırıyor.
Bıçak kemiğe dayandı
Yanlış bilgilendirme ve yalan haber dendiğinde şimdilerde aklımıza sosyal medya gelir. Halbuki daha internetin esamesinin okunmadığı yıllarda başlayan bir kampanyanın bugün 330 milyon nüfuslu ABD halkını ikiye bölecek, dünyanın kaderini etkileyecek güce ulaştığını görmek gerçekten korkutucu. Yanlış bilgilendirmenin kitlesel silaha dönüşebileceğini öğretiyor bize...
ABD’de geçen yasa tasarısı tüm dünya ülkelerine örnek olabilecek nitelikte. Başkan Joe Biden ve hükümetinin çabalarıyla gelen başarının gerçek sebebiyse bıçağın kemiğe dayanmış olması. İngiltere’de 40 derecelere ulaşan hava sıcaklığı, Avrupa’da eriyen asfaltlar, ABD’nin her yerinde hissedilen kuraklıklar, susuzluk ve öte yanda dünyayı etkisi altına alan seller, yangınlar, sıcak hava dalgaları... Doğanın işaretlerinin şiddeti artarken, yadsınamaz bir gerçeğin çağrısı duyuluyor.
ABD Senatosu’nda 15 saat süren oylamada Demokratlar Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in oyuyla yüzde 51’lik üstünlüğe ulaşabildi.
Teksaslı kripto madencileri sıcak arası verdi
Termometrelerin 40 derecenin altına düşmediği Teksas’ta sıcak hava dalgalarının enerji şebekelerini çökertebileceği yönünde uyarı yapıldı. Çok fazla enerji harcayan ve ısı yayan bilgisayarları nedeniyle kripto madencileri (blockchain teknolojisi üzerinde sanal para üreten kullanıcılar) tüm eyalete eşdeğer miktarda enerji tüketiyor. Sıcaklıkların aşırı yükselmesiyle madenciler ortak kararla sunucularını bir müddet kapatacaklarını bildirdi.
Suudi Arabistan’da ultra teknolojik şehir inşa ediliyor
Atmosferdeki karbon miktarını azaltmak için yenilenebilir enerjiye ve teknolojiye yatırım yapan başlıca ülkelerden biri Suudi Arabistan. NEOM Mega Şehir projesiyle teknolojiyi çevrenin lehine kullanmayı amaçlayan Suudi Arabistan yeni bir yerleşim projesinin tasarımı The Line (hat, şerit) ismiyle başladı. Tamamen yenilenebilir enerjiden güç alacak şehir, dünyanın sıfır emisyonlu ilk teknolojik yerleşim bölgesi olmayı hedefliyor. 170 km uzunluğunda bir hat üzerine yapılanacak olan The Line’ın yüksekliği 500 metreye ulaşacak, genişliğiyse sadece 200 metre olacak.
Paylaş