Paylaş
En son ne zaman aynı anda iki duyguyu birden hissettiniz? Veya sürekli karışık duygularla yaşayan biri misiniz? Aynı anda hem sevinçli hem hüzünlü hissettiğimiz o dakikalar, belki de üzerinde en az düşündüğümüz ve fakat benliğimize en çok tesir eden anlardandır... Yaşadığımız bir duyguyu, aldığımız bir hissiyatı net bir şekilde düşünüp şu an ben ne hissediyorum diye sorguladığımızda, şuur alanımızda kendini fark eden bir idrak oluşur. Karışık bir duygu hissettiğimizdeyse algının kapıları iki yönden açılır ve benlik kendine dair ilginç bir şeyi keşfeder: Her zaman, aynı anda, tek bir şey olması gerekmediğini...
Duyguların doğası üzerine yeni bir araştırma, sevdiğim popüler bilim sitelerinden birinde karşıma geldiğinde, her hafta taşıdığım heyecan ve merak duygusuyla yüklüydüm. ‘Mutlu ve üzgün mü hissediyorsunuz? İşte beynimizin karışık duyguları nasıl yönettiği...’ başlığıyla ilgimi çeken makalenin kancasıysa gündeme atılmıştı.
Beyinde neler oluyor?
Şu sıralar tüm dünyada okullar açılıyor ya; küçük çocuklarını yeni yeni okula gönderen ebeveynlerin hissettikleri, karmaşık duyguların en iyi örneği. Duygu karmaşalarının doğası nasıl işliyor acaba? Science Alert blog’una The Conversation’dan aktarılan makalenin yazarı nörolog Anthony Gianni Vaccaro. Ona göre bilim dünyası, duyguları genelde insanı harekete geçiren bir etki, bir beyin durumu olarak yorumluyor. İnsanlar çoğunlukla duyguları olumlu veya olumsuz olarak nitelendiriyor.
Vaccaro’nun ifadesi bana yıllardır maneviyat ve kişisel gelişim eğitimlerimde kullandığım bir tasviri anımsatıyor. Beden ve bilinç arasındaki ilişkiyi teknolojik açıdan yorumlayacak olursak, duyguları yazılımlara ve bildirimlere benzetirim. Bir olay karşısında nasıl davranmamız gerektiğini bize bildiren sinyaller. Geçmişte yüklenmiş deneyimlerin verisini işleyerek benzer bir olay karşısında ‘en uygun’ nasıl davranmamız gerektiğini bildirirler. Bildirime sorgusuz sualsiz uyarsak, duygunun kendi gerçekliğimiz haline gelmesine izin veririz. Neticeleriyse daha az öngörülebilir olur; öfkeyle kalkanın zararla oturabildiği gibi. Heyecanla, şuursuz bir sevinçle bazı işlere kalkışanların da zararla oturduğu bir gerçektir. Duyguların kıskacında kalmak fayda etmiyorsa, bir de aynı anda iki duygu birden gelirse ne yapacağız?
Kısa yanıt; bir şey yapmamız gerekmiyor. Özenle, sevgiyle büyüttüğünüz ve sizden ayrı kalmaya pek alışık olmayan yavrunuz, hayata doğru ilk adımlarını atarken, sizin tam da hiçbir şey yapmadan öylece duracağınız an gelir. Orası, hayatın içindeki bir dönüşüm spotudur ve durup sadece izlemek en hayırlı şeylerden biridir. Duyguların birbirine karıştığı o an, aynı zamanda bilincin genişlemesine de yer açar.
Farklı duyguların tetiklendiği sırada beyinde neler olduğunu merak eden biliminsanları, bir grup insana MRI cihazına bağlı oldukları sırada tatlı-buruk bir kısa film izletmiş. Taramadan sonra denekler filmi tekrar izleyerek hangi sahnede hangi duyguları hissettiklerini işaretlemiş. Beyin dalgalarının yoğunlaştığı bölgelere bakılarak, ‘amigdala’ ve ‘insular korteks’ bölgelerinin olumlu ve olumsuz duyguları tek başlarına, özel olarak işledikleri görülmüş.
Karışık duyguların belirdiği anlarda beynin çatışma ve belirsizlik durumlarında aktif olan ‘anterior cingulate’ bölgesi ve kendi kendini düzenlemeyle karmaşık düşünme sürecinde önemi olan ‘prefrontal korkets’in aktif olduğu gözlenmiş.
Her iki bölgenin, beynin ve benliğin kendi kendisinin farkında olmak istediği anlarla ilişkili olması ilgi çekici. Dahası iki süreç de tam olarak ‘an’da olmayı gerektiriyor. Anda kalabilmek, sağlıklı zihin ve ruh bütünlüğünün anahtarı sayılır. Ebeveynle çocuğun hallerinde olduğu gibi, evladının kendisini arayan bakışlarına rağmen gözden kaybolmasına izin vermek, insan ruhunu muhakkak ki evrilten, tekâmül ettiren anlardan olmalı. Öylesi anların içinde kalmak ve farkındalık geliştirmek, olgunlaşmaya ve hayatı daha iyi özümsemeye imkân veriyor. Anthony Gianni, karmaşık duyguların hayattaki büyük olaylarda yaşanan değişimlerle baş etmekte önemli rol oynadığını da ifade ediyor. Karmaşık duyguları benimsemek, yaşanan olayın değerli bir anı olarak yerleşmesine izin verebiliyor. Öte yandan karışık duygular, dengeyi bulmamıza da yardımcı olabiliyor. Örneğin bir ayrılık yaşandığı sırada, kırgın duygular içinde olsa da insan, ayrıldığı kişiye karşı geçmişte ve halen taşıdığı olumlu duyguları hatırlayarak kırıcı olmaktan sakınabilir. Vaccaro, karışık duyguların olumlu olayları pekiştirmeye de fayda edebildiğini söylüyor. Hayalindeki işe başlamak için başka bir şehre taşınan insanın, en sevdiklerinin verdiği veda partisindeki hisleri örneğin... Ana ait o karmakarışık duygu, tam da anın hakikatini hissetmemiz ve sahip olduklarımızın kıymetini anlamamız için güçlü bir bildirim olabilir!
Çocuklar sonradan anlamaya başlıyor
İnsanların duygularına karşılık yaydığı beyin dalgalarını tespit etmek için izletilen tatlı-buruk kısa filmde, astronot olmak isteyen genç bir kızın babasıyla yaşadığı ve sonu yarı mutlu, yarı acıklı biten hikâye anlatılıyor. Filmi 5 ila 12 yaş arasındaki çocuklara izleten araştırmacılar, yaşı büyük olanların karmaşık duyguları küçük olanlara göre daha fazla ifade ettiklerini gözlemlemiş. Çocukların karışık duyguları çok fazla tanımadıkları, ileri yaşlarda daha iyi idrak etmeye başladıkları düşünülüyor.
Paylaş