Paylaş
Neredeyse hareket eden her şeye teknolojinin dahil olmaya başladığı bir çağda, spor ve atletizmin dışarıda kalması elbette düşünülemez. Sporcuların performansını iyileştirmeye, konforlarını arttırmaya ve bedenlerini korumaya yönelik cihazlar, gelişmiş materyaller ve kıyafetler artık spor dünyasının vazgeçilmezi. Fakat bir sorun var ki; atletler için teknoloji fazla ilerlemeye başladı. Atletik müsabakalarda performansı geliştirmeye yönelik ekipman ve kıyafet kullanımı için artık revaçta bir terim var: Teknolojik doping veya kısaca tekno-doping. Yapay zekâ hayatımıza yerleşmeye başladığından beri ilk olimpiyat, bu yılki. Son dört yılda teknoloji şahlandığı için Paris Olimpiyatları’nda da ‘tekno-doping’ konusu epey gündemde.
Önce 2008’de Speedo’nun LZR Racer adlı, gövdeyi kaplayan yüzme kıyafeti yüzücüler arasında rekabet farkı yaratmıştı. Altın madalyaların yüzde 90’dan fazlası LZR Racer giyen yüzücüler tarafından toplanınca ürün bir sonraki sene federasyon tarafından yasaklanmıştı. Bu yılın en çok konuşulan ekipmanıysa performansı gözle görülür biçimde arttıran süper koşu ayakkabıları. Segmentin en popüler markası Nike; Vaporfly ve Alphafly modelleriyle çok rağbet görüyor. Scientific American dergisinin incelemeye aldığı ayakkabıların uzun mesafede koşu ekonomisini yüzde 4 oranında iyileştirdiği belirtiliyor. Hafiflik, enerjiyi geri döndüren topuk köpüğü ve kıvrımlı taban yapısı, genel olarak tüm süper ayakkabıların karakteristiğini belirliyor ve koşu ekonomisini, yani enerji dağılımını düzenliyor. Hıza ve performansa etkisiyse atletten atlete değişiyor. Araştırmalara göre yüzde 4’lük fark, kimi atletleri yüzde 10 oranında hızlandırabiliyor. Bu da rakipler aleyhine ciddi bir fark demek.
‘Süper ayakkabılar’ yüzde 4’lük bir iyileştirme sağlıyor. Kimi atletleriyse yüzde 10 hızlandırabiliyor.
Normal ayakkabılara göre daha narin olan Vaporfly gibi süper ayakkabılar için uzmanlar 450 km’de bir değişim öneriyor. Ama çiftinin 10 bin lira (250 dolar) olması, profesyonel sporcular için ciddi bir maliyet. Dolayısıyla bu pahalı ekipmanı kullanan sporcular için ‘elit atlet’ tabiri kullanılıyor. Sponsorlar tarafından desteklenmek elit atlet olmanın iyi bir yolu... Öte yandan Scientific American’da, daha gelişmiş markaları kullanabilmek için mevcut sponsorlarını bırakan atletlerin olduğu anlatılıyor.
Tekno-doping tıbbi dopingler gibi olimpiyatlarda merkez bir komite tarafından kontrol edilmiyor. Her spor dalının kendi regülasyonları var. Çünkü kullanılan materyaller kiminde bireysel dopinge, kimindeyse sporu iyileştiren bir katkıya dönüşebiliyor.
KISA KISA
TEKNOLOJİNİN NİMETLERİ SAYMAKLA BİTMİYOR
◊ Gelişmiş materyal teknolojisi, sensörler ve yapay zekâ birçok spor dalında sınırların aşılmasına katkı sunuyor. Biyosensörler sayesinde sakatlanmaları önleyebiliyor ve iyileşme süreçlerini kısaltabiliyor. Teknoloji kimi zaman müsabakaların sonuçlarını bile etkiliyor. Alıcılarla donatılmış kıyafetler sayesinde örneğin eskrim veya Uzakdoğu sporlarında temaslar ve vuruşlar artık çok daha ince hassasiyetle tespit edilebiliyor. Kareleme oranı çok yüksek ağır çekim kameralar sayesinde finişi kimin göğüslediği milisaniyelerle ölçülebiliyor. Ayrıca yapay zekâ performans monitörleri sayesinde sporcuların hareketlerini, duruşlarını, hamlelerini ve başarı oranlarını gözlemleyip iyileştirmek mümkün hale geliyor.
◊ Yakın geçmişte yüzücülerin yalnızca tepeden görüntüleriyle analiz yapılıyordu. Şimdiyse gelişmiş sensörler sayesinde yüzücünün suya bedeniyle kuvvet uyguladığı neredeyse tüm noktalar ve açılar kaydedilebiliyor.
‘KİTLESEL İZLEME MEŞRULAŞIRSA’ ENDİŞESİ
Paris’in emniyet birimleri ve olimpiyat güvenliği, şehrin neredeyse her köşe başını, her meydanını kameralarla donatmış durumda. Yapay zekâ yardımıyla kalabalıkta huzursuzluk çıkaracak, kargaşa veya şiddet yaratabilecek kişiler harekete geçmeden tespit etmeye çalışılıyor. Teknolojiyi Tom Cruise’un ‘Azınlık Raporu’ filmiyle kıyaslayan California Üniversitesi hukuk profesörü Ari Ezra Waldman, Bloomberg’e aktardığı görüşlerinde kullanılan teknolojinin abartılı olduğunu ve mahremiyet hakkını ihlal ettiğini savunuyor. Aslında stadyumlardaki metal dedektörlerin suç unsurlarını önemli oranda dengelediğini belirten profesör, insanları kitlesel halde izleyip fişlemek dışında alternatifler de olduğunu söylüyor. Avrupa Dijital Haklar Kolektifi’nin başkanı Ella Jakubowska ise “Bunları hep Truva atı olarak kullanırlar ve sonra teknolojinin daha yaygın kullanımının önünü açarlar” diyerek, olimpiyatlardan sonra kitlesel izlemenin meşrulaşmasından dolayı endişelerini dile getiriyor.
Paylaş