Paylaş
Yazıyı kaleme aldığım sırada, Florida eyaletinin üzerinden önceki akşam ilerlemeye başlayan Milton kasırgasını Windy uygulamasından canlı izliyorum. ABD’nin güneydoğusunda, denize uzanan koca eyaletin yarısını kaplayan amansız bir canavar. Radar görüntüsünde rüzgârlar hiç görmediğim bir hızda spiralin içine dalıyor. Kayıtlı tarihin en büyük kasırgası olabileceği söyleniyor. Sizler bu yazıyı okurken kasırganın geride bıraktıkları dünya gündeminde epeyce yer kaplıyor olmalı...
Haftanın ilk konusuysa kalabalık bir bilim komitesinin ‘Dünya’nın hayati göstergeleri’ üzerine yaptığı ve artık alarma geçmeyi gerektiren açıklamalar.
BioScience dergisinde yayımlanan rapora göre biliminsanları gezegenimizin sağlığını gösteren
35 işaretten (vital signs) 25’inin kritik veya tehlikeli eşikte olduğunu bildiriyor. Uluslararası bir komitenin değerlendirdiği ve 19 bin kişilik kolektifin desteklediği araştırma her yıl yapılan testleri kapsıyor.
Bu yılki verilerde rekorlar ardı ardına kırılıyor, daha önce görülmemiş değerler saptanıyor. En başta okyanusların yüzey sıcaklıkları... Denizlerimizde rekor seviyelere ulaşan sıcaklıklar ve artan asidite oranı kesintisiz biçimde yükselmeye devam ederse deniz canlılarının çok büyük oranda etkileneceği hatta söylemesi kolay değil fakat bazı iklim kuşaklarında kitlesel yok oluşlara kadar sürebileceği bir gerçek.
Ortalama deniz seviyelerinin yükselmesiyse bir başka hayati gösterge. O da yine rekor seviyede. Milton ve Helene gibi kasırgaların yarattığı 5 metreyi bulan deniz taşkınları, şimdiden sular basmış şehir görüntülerini vizyonlarımıza yerleştirmeye başladı. Tek farkla, buzulların erimesiyle okyanuslar yükselirse o sular geri çekilmeyecek. Tüm bu jeolojik aktivitelerin yüzde 90 oranında fosil yakıtlarla oluşan sera gazlarından etkilendiği artık genel kabul görüyor. Sürekli tüm dünya petrol yakıtlarını ve emisyonları azaltmaya çağrılıyor. Ancak aksine, göstergelerde 2023’e göre yüzde 1,5 artış gösteren yakıt emisyonları, şimdiye kadarki en yüksek seviyesini yakalamış. Yani üstüne üstüne gidiyoruz
küresel ısınmanın...
Diğer yandaysa insan nüfusu günde ortalama 200 bin kişi artıyor ve insanın ihtiyaç duyduğu hayvansal ve doğal gıda miktarı da aynı oranda artmaya devam ediyor. Öte yanda kaynaklar hızla tükeniyor ve gezegenimiz bize verdikleri için bir yıllık döngüyü tamamlamaya artık yetişemiyor. Rapora göre gaz emisyonlarını düşürmek adına verilen sözlerin tümünü yerine getirsek bile bu şekilde devam edilirse 2100 yılında ortalama sıcaklık artışı 2,7 dereceyi bulacak. Hamam gibi bir gezegende yaşayacak olanlarsa bizim torunlarımız ve onların çocukları...
Raporun ilginç bir boyutu, iklim değişikliğinin sosyal yapı üzerindeki olası etkisi. Dünyada insanlar için yaşanacak toprakların azalması ve yer değiştirmesi dolayısıyla toplumsal yapıların da etkilenebileceği belirtiliyor. Büyük göçler ve dağılmalarla kimi medeniyetlerin ya da ulusların çöküş yaşayabileceği, insanlığın farklı bir evreye geçebileceği göz önünde bulunduruluyor.ABD’nin Florida eyaletine ulaşan Milton için tarihin en büyük kasırgası deniyor.
İklim değişikliği haberleri arasında ilgimi çeken bir başka başlıksa ‘Uzaylı medeniyetlerle yapılan iklim simülasyonu’. İtalyan ve ABD’li astrofizikçilerin yarattığı simülasyon, farklı medeniyetlerin yaşadığı gezegenlerin teknolojik gelişmeyle ne hale geleceğini saptamayı amaçlıyor. Yaşanabilir kuşaktaki farklı gezegen modelleri için yapılan uygulamaların tümünde, medeniyetin enerji tüketimi ve yarattığı ısı nedeniyle ortalama 1.000 yıl sonra gezegeni yaşanamaz hale getirdiği görülmüş. Termodinamik yasalarına göre ısı atmosferde korunduğu için bu medeniyet tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelse bile daha uzun süre gezegeni ısıtmaya devam ediyor ve bir noktada kaçınılmaz son gerçekleşiyor. Önümüzdeki 100 yılı atlatırsak gelecek kuşakların ‘gezegeni serin tutan’ bir yaşam biçimi keşfetmelerini gönülden dileyebiliriz. Fakat önümüzdeki 10 yıl, tüm insanlık için kritik görünüyor. Önlem almak ve adapte olabilmek için şimdi hazırlık zamanı.
ABD’deki kasırgalar Trump’a karşı mı?
Florida’nın Dünya üzerinde ilginç bir konumu var. Kuzey Amerika’nın belinden, sanki bir kılıç gibi sallanan kara parçasında Cumhuriyetçiler, yani Trump taraftarları çoğunlukta. Önce Helene, ardından Milton kasırgalarının ortalığı kasıp kavurması üzerine, Trump taraftarı hesaplar sosyal medyada ve özellikle Elon Musk’ın sahibi olduğu X platformu üzerinde bir komplo teorisi ortaya attılar. Cumhuriyetçilerin oy vermelerini engellemek için fırtınaların ‘jeomühendislik’ faaliyetleriyle tetiklendiğini öne süren kimi politikacılar ve sağcı influencer’lar Trump taraftarlarının olayın kurbanı olduğunu öne sürdüler. X’te bazıları da fırtınaların HAARP (High-frequency Active Auroral Research Program) projeleri olabileceği üzerine komplo teorileri üretiyor. Wired dergisinin biliminsanlarıyla yaptığı bir söyleşiye göre bu ölçekteki fırtınaların jeomühendislikle yaratılabilmesi mümkün değil. Kolombiya Üniversitesi’nden iklim profesörü Leah Aronowosky bu tip komplo teorilerinin, kamuoyunun bilimle ilgili düşüncelerini karıştırdığını ve iklim olayı algısını insani krizden çok politik oyuna dönüştürdüğünü söylüyor.
Paylaş