Paylaş
“Veri, veri, veri...” Fransa İmparatoru Napolyon ülkesini 21’inci yüzyılda yönetmiş olsaydı meşhur “Para, para, para...” sözü yerine bu cümleyi sarf etmesi muhtemeldi. Modern dünyanın en değerli hammaddesi olan ‘veri’, bugün yeni çağın petrolü olarak anılıyor. Öyle bir maden ki kuyular kazmaya, dağlar delmeye gerek yok. Her yerden toplanabiliyor. Peki nerede bu madenler? Uzağa gitmeyelim, hepimiz ufak çaplı bir hazinenin üzerinde oturuyoruz. Üstelik asla sahibini zengin etmeyecek bir hazine.
Çevrimiçi dünyada davranış alışkanlıklarımız, alışveriş tercihlerimiz ve ilgi alanlarımız ‘büyük veri madencileri’ için cevher sayılıyor. İnternette alışveriş yaparken kendimiz de ürüne dönüşüyoruz. İlgimizi çeken ürünler, bize başka ne satılacağına dair kıymetli bir veri oluşturuyor, fiyat aralığı gelir seviyemizi gösteriyor, demografik bilgimiz pek çok sektörün işine yarıyor.
Bir insanın kimliği
neden para eder?
Şimdilerdeyse bireylerin ‘kim olduğu’ bilgisi, giderek en kıymetli veri haline geliyor. Bir insanın kimliği neden para eder? İnternetin karanlık tarafı dark web’de kimlik hırsızlığı büyük bir ekonomiye dönüşmüş durumda. Ulusal güvenlik ölçeğindeyse kimlik bilgileri daha da kıymetli. Malum, devlet harcamalarının önemli bölümünü güvenlik kapsıyor. İçinde yüz tanıma sistemleri, yapay zekâlar, gelişmiş kameralar ve pahalı yazılımlar barındıran yapılar, bireyleri tanımlamaya ve kayıt altına almaya odaklı.
Geçen aylarda Clearview AI firması, 3 milyar insanın yüz tanıma verilerini özel firmalara sattığı iddialarıyla gündeme gelmişti.
Microsoft geçen haftalarda bir açıklama yaparak yasal bir düzenleme olmadığı müddetçe polise yüz tanıma verilerini satmayacağını duyurdu, IBM ve Amazon da yakın zamanda benzer açıklamalar yapmıştı. Sağ olsunlar ama o yüz tanıma verilerinin hepsi kullanıcıların bilgisi dahilinde mi
toplanmıştı?
Fark ettiyseniz, ortada ticareti dönen verinin alıcısı, satıcısı var fakat mal sahibinin hiçbir hakkı veya kazancı yok. Yani kimlik bilgilerimiz, yüz hatlarımız, kameralar tarafından kaydedildiği anda bize ait olmaktan çıkıyor. Peki şahsımıza ait bu çok değerli veriyi nasıl koruyacağız?
İngiliz yazar George Orwell, ‘1984’ adlı kült romanında otoriter rejimlerin vatandaşları sürekli gözetlediği distopik bir dünya tasvir etmişti. Bugün, Orwell Mücevherat adlı bir girişim, kimlik tespit sistemlerini alt eden giyilebilir aksesuarlar geliştiriyor. Üç parçalık serinin en önemlisi, yüzün simetrisini bozan, ışık yansımalarını değiştiren bir maske. Yapay zekânın işini zorlaştırırken, estetikten de taviz vermiyor.
Brooklyn’de yaşayan genç tasarımcı Sara Sallam, Orwell aksesuarlarını Amerikan ordusunun kullandığı Amazon Rekognition sistemi üzerinde denemiş. Aksesuarlar, sistemi yüzde 92 oranında yanıltmayı başarmış.
Aslında Orwell aksesuarları ilk değil. Sallam, Facebook’un yüz tanıma sistemini alt eden Incognito adlı maskeden ilham almış. Geçen haftalarda tanıttığımız anti-yüz tanıma desenli tişört, şal, kapüşon ve makyaj tasarımları zaten mevcut. Hatta Hong Kong protestolarında meşhur olan, suratı değiştiren bir ‘yüz projektörü’ bile var.
Çin, ABD, İngiltere gibi vatandaşlarını yakından izlemeyi seven devletlerin yüz tanıma teknolojisini yaygınlaştırmak için ‘güvenlik’ gibi haklı bir mazeretleri var. Terör olaylarına karşı gerçekten etkili bir savunma sistemi. Ama güvenlik, bireylerin kendi kimliklerine dair mülki haklarından önce mi geliyor? Bir de asıl soru: Sözü edilen ‘güvensizliği’ gerçekte kim yaratıyor?
Tasarımcı Sara Sallam, Orwell aksesuarlarını Amerikan ordusunun kullandığı sistem üzerinde denemiş. Aksesuarlar, sistemi yüzde 92 oranında yanıltmayı başarmış.
Dijital para kişisel servetin sonu olabilir
Önümüzdeki 30 yıl içinde dijital bir global para biriminin tüm paraları tedavülden kaldırması kuvvetli bir olasılık. Yakın zamanda ABD hükümetinin KRNC isimli bir kriptopara şirketiyle çalıştığı haberi geldi. KRNC, kişisel servetlerin bir kısmını dijitalize etme yönünde araştırmalar yapıyor. Böylece Bitcoin satın almaya gerek olmadan mevcut hesaplar dijitalize edilebilecek. Öte yandan gelecekte paranın tamamen dijitalleşmesi, kişisel varlıkların gerektiğinde topyekün devlet kontrolü altına girmesi anlamına gelebilecek. Böylece insanlara kendi servetleri üzerinden yaptırım uygulamanın yolu açılacak.
Winston çevrimiçi filtre
İnternete her an kendimizle ilgili bir bilgi bırakıyoruz.
‘Cookie-çerez’ bildirimleri “Sitemizde ne yaptığınızla ilgili bilgi toplayıp sonra kullanacağız, izin veriyor musunuz?” diye soruyor. Bir ürünü arattığımız anda her yerde reklamı belirmeye başlıyor. Winston, işte bu düzeni bozmaya yarayan bir network aparatı. Bilgisayarla modem arasına yerleştiriliyor. İstenmeyen verilerin akışını engelliyor. Tüm reklamları engelleyerek sayfaların yüklenme hızını artırıyor, IP numarasını sürekli değiştiriyor.
Paylaş