Paylaş
Yaşadığımız bu dönem, 21’inci yüzyıl ‘bilgi çağı’ olarak anılıyor. Bütün devirler kendi tezatlığını da içinde barındırır ya, biz de sanki paralel evrende ‘yanlış bilgi çağı’nı yaşıyoruz. Muazzam teknolojik gelişmeler bile kulaktan kulağa oyununun dinamiklerini değiştiremedi. Halen bilginin kaynağıyla ulaştığı nokta arasında büyük sapmalar görülebiliyor. Sokağa çıkma yasağı saatleri kadar yalın bir bilginin bile ne kadar kafa karıştırabileceğine geçen hafta şahit olduk. Güncelliği bakımından üzerinde durmayı faydalı görüyorum. “10.00-20.00 saatleri dışında sokağa çıkmak yasak” ifadesinin günlük dildeki karşılığı ‘Akşam 8’den sabah 10’a kadar sokağa çıkmak yasak’tır. Resmi açıklama bağlamında ilk ifadenin tercih edilmesi anlaşılabilir; yasak ve serbest olan saatleri bir arada belirtiyor ve konuyu asıl ekseninden kaydırmıyor. Şayet mesele koronavirüs için alınan önlemler olmasaydı, kolay anlaşılabilirlik adına ikinci türden bir ifade daha açık olurdu. Çünkü insanların çoğunun ilgilendiği bilgi -kabul etmek gerekir ki- hafta sonu gece dışarı çıkılıp çıkılamayacağıdır...
İnsanların neyle ilgilendiği, yani algıda seçicilik, bilgi aktarımındaki kilit noktalardan biri. Bilginin dolaşımını hızlandıran bir unsur. Aynı zamanda bozulmasını da kolaylaştırabiliyor. Değersiz bir bilgi, daha fazla ilgi gördüğü için asıl bilginin önüne geçebiliyor. Ayrıca bilgi, aktarım sırasında deformasyona uğrayabileceği gibi art niyetli olarak da çarpıtılabiliyor. Buna dezenformasyon deniyor.
Çarpıtılmış bilgi, tahakküm gücüne dönüşebiliyor
Pandemi süreci, bilgi çağı için iyi bir etüt sahasına dönüştü. Örneğin “Hastalığa ne iyi gelir, nasıl korunurum?” herkesin ilgilendiği bir konu. İlk günlerde yayılan asılsız ‘işkembe çorbası tavsiyesi’ absürt bir dezenformasyon örneği. Benzerleri halen türetiliyor ve ilgi görüyor. İşkembenin pek kimseye zararı yok ancak kasten manipüle edilmiş bilgiler toplum sağlığı için riskli.
Yanlış ve çarpıtılmış bilgi, kötü niyetli ellerde tahakküm gücüne de dönüşebiliyor. Öyle ki spekülasyonlar ekonomiyi çökertebilecek, yalan haberler seçimleri ve ülkenin kaderini değiştirecek, hatta savaş başlatacak kudrete sahip olabiliyor.
Harvard Halk Sağlığı Okulu profesörü K. ‘Vish’ Viswanath, bilim iletişimi alanında dünyanın saygın isimlerinden. Sabri Ülker Vakfı’nın 17-18 Kasım’daki Beslenme ve Sağlık İletişimi konferansının önemli konuşmacıları arasındaydı. Konferans öncesinde e-posta yoluyla görüştük. Profesör Vish, bilgi ekosisteminin karmaşık yapısı yüzünden bilim iletişiminin zora girdiğini anlatıyor. “Doğruluğu kanıtlanmış haberi tanımlamak için birçok farklı bakış açısı var. Toplumun bilimi anlamasında sosyal ve psikolojik bariyerler bulunuyor” diyor.
Cahil bırakılan toplumlar manipülasyona açıktır
Profesörün sözlerinden toplumsal eğitim seviyesinin önemli olduğu anlaşılıyor. Cahil bırakılan toplumlarda bilgi manipülasyona çok açık. Eğitim seviyesi yükseldiğindeyse insanlar daha fazla sorguluyor ve doğru bilgiyi arama refleksi gösteriyor. Halkın doğru bilgiye erişimini kısıtlayan bir başka etken, bilginin bilime ilgi duymayan insanlar tarafından yorumlanması. “Günümüz bilgi ortamı çok farklı oyuncuların bilimsel bilgiyi yorumladığı karmaşık bir ortam. Sosyal sınıf farklılıklarının engel çıkarabileceğini de hesaba katmak gerekiyor.”
Bilginin neden kasıtlı olarak çarpıtıldığını sorduğumda “Kompleks bir süreç” yanıtını veren Vish’e göre bilgi kirliliği oluşturmanın çok farklı sebepleri olabiliyor: “Kötü niyet veya insanları yanlış yönlendirme amacıyla yapılabileceği gibi siber savaşlar veya siyasi görüşler kapsamında da yapılabilir. Şakayla başlayan bir süreç de yalan habere yol açmış olabilir. Ayrıca ticari amaçlara da alet olabiliyor.”
İnsanların yanlış bilgilere neden kolayca kandığı sorusuna profesör ‘algıda seçicilik’ ile yanıt veriyor: “Yalan haberlere inanışta kişilerin önyargıları ve içinde yetiştikleri düşünce ve inançların oldukça etkili olduğu biliniyor.” Ayrıca sistemin kendisinin de yararlı ve şeffaf bilgiyle vatandaşlara yardım etmesi gerektiğinin altını çiziyor. Çalışmaları sağlık alanında yoğunlaşan Profesör Vish, pandemi sürecinde bilgi kirliliğine dikkat edilmesi gerektiğini anlatıyor: “Yalan bilgiler kişileri sağlıklı davranışları benimsemekten alıkoyabileceği gibi hastalık ve hatta ölüme neden olabilecek sağlıksız davranışların benimsenmesine de yol açabilir.”
Gündeme hâkim olmaya başlayan COVID-19 aşısı, yanlış bilgilere ve dezenformasyona fazlasıyla gebe. Profesör Vish, aşılar konusunda temkinli: “Kişisel olarak bu aşıların geçtiği süreçleri sağlıklı bulmuyorum. Titiz inceleme protokollerinden geçmiş, köklü kuruluşlar tarafından onaylanmış aşılara güvenmeyi tercih ediyorum.”
Bir de komplo teorileri var... COVID-19 aşısıyla insanlara çip enjekte edileceği, bunların en popüleri. Çipler konusunu özellikle sorduğum Harvard’lı profesörün yanıtı oldukça net: “Evet, bu bir dezenformasyon.”
VİSWANATH LABS COVID-19 BİLGİLERİNİ DÜZELTİYOR
Profesör K. ‘Vish’ Viswanath’ın kurucusu olduğu Harvard Üniversitesi merkezli Viswanath Labs, pandemi sürecinde yanlış bilgi yayılımının azalması için hummalı bir çalışma sürdürüyor. “İlk adım olarak haberin Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi veya Dünya Sağlık Örgütü gibi güvenilir ve yetkili bir kaynak tarafından onaylanıp onaylanmadığını kontrol ediyoruz. İnterneti tarıyor ve bu tarz yalan haberlerin tekrar edip etmediğine bakıyoruz. Yanlış bilgilere karşılık doğru bilgiyi paylaşıyoruz. Yalan haberi tekrarlayarak değil, doğru bilgiyle öne çıkarıyoruz. İnternet ortamındaki tüm yalan haberleri düzeltmemize gerek yok. En güvenilir iki-üç kaynak belirlenmeli ve insanlar bu kaynaklara yönlendirilmeli.”
Paylaş