Daha çok dolandırılırız

Bugün biraz dolandırılmak, aldatılmak, kandırılmak kelimelerinin toplumsal karşılıklarına bakalım.

Haberin Devamı

Malum, ülkemizin en zirvedeki yöneticilerinden, en köşe de kalmış garibanına, okumuşundan, cahiline kadar dolandırılmak ve kandırılmak hikayelerine tanık oluyoruz.
Öncelikle nedir dolandırılmak, kandırılmak ona bakalım. Dolandırılmak: Aldatılma yoluyla parası ya da malı alınmak. Kandırılmak: Kanmaktan gelir ve o da; söylenilen sözün, anlatılan konunun doğruluğuna, gerçek olduğuna inanmak, öyle olduğunu kabul etmektir.
İki eylemde de eylemi yapanlar, karşıdakinin beklentilerini önceden görür ve o beklentilere göre olmayan bir hayal ortaya atar. Siz de beklentiniz büyük olunca çıkarınız doğrultusunda bunun peşine gidersiniz (Bazen korkuyla kayıplardan kurtulmak için yaparsınız).
Hadi gelin 10-15 yıllık geçmişteki bazı dolandırma, kandırma yöntemlerine bakalım. Hiç unutamam, kendini Allah olarak, farklı peygamberler olarak tanıtanların halktan götürdükleri milyoncukları (Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/allahim-dedi-2-5-trilyon-dolandirdi-3898229). Benzeri olayları ülkemin farklı yerlerinde yaşandığını da hatırlatayım. Meraklıları internet ortamında sorgulayabilir. Sonra polis ve savcı olarak kendini tanıtıp koca koca profesörleri bile dolandıran şebekeler (Korkunun nelere kadir geldiğinin örneği) unutulur mu hiç.
Ülkenin başına bela olan FETÖ’nün iktidarı yıllarca kandırması, ABD’nin Suriye’de yine iktidarı kandırması. Ya geçmişteki banker faciaları. Ya saadet zincirleri. Ve son olarak Çiftlik Bank.
Beni en çok şaşırtan, bu olanlara şaşırmamız. Bizim genlerimizde var kolaycılık. Öyle olunca bize sunulan yükselme, iktidar olma, çok kazanma rüyalarının peşinden koşuveriyoruz sanırım.

Haberin Devamı

YENİ ORTA ÇAĞ...

Sadece bu mu? Ben son yıllarda dünyayla birlikte bizde de görülen yeni orta çağ anlayışının da bunda etkisi olduğuna inanlardanım. Bazılarınız kızacaksınız ama, ta Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter’larla başlayan, Game of Thrones’larla süren bu orta çağ özentisi, insanlığın aydınlanma yıllarına bir sekte vuruyor sanırım. Akıl ve bilimin yerini, hurafeler, sorgulamayan inançlar, korkular alıyor. Bizdeki örneklerini söylemiyorum bile, zaten yaşıyoruz. Oysa aydınlanmacı anlayışta körü körüne itaate yer var mı? Ya da temelleri olmayan korkulara? Kandırılma ve dolandırılma katsayınızı düşürmez mi bunlar?
Son yıllarımıza bir bakalım, kerameti kendinden bile menkul olmayan alimlerimizin sözlerine. Asansörde bir kadın ve erkeğin yalnız kalamayacağı, hamile kadının sokağa çıkmaması gerektiği, küçük yaşta kız çocuklarının evlenebileceği, sakalsız erkeğin tahrik edebileceği, Hz. Nuh’un cep telefonu ve İHA’larının olduğu, Google’ın ilk mucidinin Abdülhamit olduğu iddiaları. Ağır konuşmayım siz bir sıfat bulun bunlara.
Diyeceğim o ki kolaycılığa bu yeni orta çağ anlayışı da eklenince müthiş bir karışım ortaya çıktı. Bir de bunu sosu var ki of... O da yukarıda saydığım deli zırvası sözleri günlerce tartışan biz aklı başındakiler. Bir gerçeği göremiyoruz. O da zaten bunların konuşulmasının istendiği.
Oysa, insanlığın nereden gelip nereye gittiği, eğitimin içler acısı hali, sağlıkta yaşanan sefalet, kapıda olduğu ısrarla vurgulanan ve beton lobisiyle ayakta durdurulan ekonomik yapı, ülkemize yönelmiş pek de hayırlı olmayan niyetleri konuşmamız gerekmiyor mu?
Eee her gün deli zırvalarının peşinde gidersek, bir delinin kuyuya attığı taşı çıkaramayan 40 akıllıdan farklı olmayız. O nedenle gelin hepimiz kendi gerçek gündemimiz oluşturalım. Aydınlık ve umut dolu gelecekleri oluşturma sevdasıyla, işsizliği, sağlığı, eğitimi konuşalım. Kadının ve erkeğin yan yana durduğu pırıl pırıl aydınlık bir geleceği konuşalım. Araya girmek isteyen bu boş sözleri es geçemesek de ısrarla kendi gündemimize yoğunlaşalım. Gündemi onlar değil biz belirleyelim. Yoksa, her hıyarım var diyene tuzla koşan insanlara döneceğiz.
Kalın sağlıcakla.

Yazarın Tüm Yazıları