Yediğinizin kalitesi düşmez umarım

Enflasyon, iyiden iyiye bize 80-90’ları hatırlatır hale gelmeye başladı. Kimi kıyamet senaryoları yazıyor, kimi aşarız diyor. Bardağın boş ya da dolu tarafına bakmak, bizim karakterimizle ilgili bir durum da değil bu kez.

Haberin Devamı

Yaşadığımız ekonomik yapıyı doğru analiz etmezsek, hem bireysel hem de ülke olarak büyük açmazların eşiğindeyiz. Öyle bir yer ki, ya ucundan dönülecek ya da çığ gibi büyüyecek sorunlarla baş başayız.
Sadece biz değil, dünya da ekonomik sorunlarla boğuşuyor ve bu sorunları gümrük duvarları, tehditler ve kaba önlemlerle daha da derinleştiren bir ortam var. Hal böyle olunca sorunları çözecek zaman kazanmak için bile sıcak para bulmanın daha zahmetli olduğu bir döneme giriyoruz. Bu da enflasyonla kendini günlük hayatımızın tüm alanlarında gösteriyor. Ekmek zamlanıyor, pazar el yakıyor, kasabın kapısına bile bakamaz hallere düşüyoruz toplum olarak.
Bu hanemizin yaşadıkları. Bir de bunun üretimdeki boyutu var ki, daha da korkutucu. Bugün özel bir alandaki duruma bakalım istedim. Yemek sanayi.
Evet, milyonlarca insan fabrikalarda, ofislerde yaşamın ihtiyaçlarını karşılarken, onların yemek ihtiyaçları da yemek sanayi tarafından, şirketlerin altı aylık anlaşmalarıyla karşılanıyor.
Örneğin yılbaşında X şirketiyle 500 kişi için günlük 9 liralık bir yemek anlaşması yaptınız. Anlaşmanızı 6. Ayda yenilemek için masaya oturdunuz. Kurumsal bir yemek şirketi olduğunu ve maliyet hesaplarını doğru yaptığını farz edelim. 9 liralık fiyatın içine, yemek yaptığınız ürünlerin maliyeti (et 40 liranın üstünde) enerji, işçilik, nakliye vs. koyup bir fiyat belirliyorsunuz ama geçen 12 ayda gıdada enflasyon yüzde 18’leri buluyor. Karşınızdaki muhatabınız ise size TEFE-ya da TÜFE’den sözleşme imzalatmak istiyor. Ama gıda TÜFE’nin en az 3 puan üstünde. Mazotu söylemiyoruz bile. Siz yüzde 3 ile 10 arasında karla çalışırken, geriye dönüp bir bakıyorsunuz borca gömülmüşsünüz. Büyük bir müşterinizle yeniden masaya oturup enflasyonu telafi edeceğim diye sevinirken, o daha uygun fiyat veren bir şirketle anlaşmaya varıp sizi sorunlarınızla baş başa bırakıyor. Böyle olunca ya batan firmalar sırasına giriyorsunuz ya da kaliteden ödün vermek zorunda kalıyorsunuz.

Haberin Devamı

DEĞİŞEN ANLAŞMA TAKVİMİ...

Bu arada ciddi bir iki hatırlatma yapayım. Normalde yemek anlaşmaları 5-6 yıl öncesine kadar yıllık yapılırmış. Güvensizlik ortamı, şirketleri 6 aya döndürmüş. Hatta 3 aylık anlaşma yapmanın yollarını arıyorlar. Yemek şirketleri mercimek, nohut pirinç gibi ürünleri ithal kullanmaya, daha önce ürün depolamazken, durmayan fiyatlar karşısında yağ, salça gibi ürünleri toptan almaya başlamış bile.
Bir not daha. Taze fasulye yemekte zorlanacakmış insanlar işyerlerinde. Bulmak güçmüş bilginize. Ne diyeyim bir süredir yazıyorum. Gıda vazgeçilmezimiz. Binaları değil, topraktan çıkacak ürünleri yiyeceğiz. Tarım politikalarına lütfen daha büyük destek.
Boğazınızdan kalitesiz yemek geçmemesi dileğiyle, kalın sağlıcakla.

Yazarın Tüm Yazıları