Paylaş
Meşru müdafaa dışında cana kıymayla ilgili bir cümleyi örneğin.
Burada kullanılan; ama, ancak, mesela, çünkü ve diğer bağlaçlar, ölüme neden bulmanın yolunu açar. Aman diyelim. Böyle cümlelerin kurulduğu beyinlerin ve ağızların sahibi olmayın. Bir insan ve özellikle bir kadın, çocuk öldürülmüşse, bağlaçsız cümlelerimizi çıkaralım beynimizdeki odacıklardan.
Sadece insan da değil üstelik. İstanbul’da komşusunun köpeğini, gözünü kırpmadan vuran kişiyle ilgili de bağlaçsız kuralım cümlemizi.
Bağlaçsız kuramazsak cümlelerimizi, ortak hayat kurmak da zorlaşır. Bir canlının öldürülmesinde amalara yer yoktur. Bir ölümün hangi koşullarda geçerli olabileceği hukuki, ahlaki ve vicdani olarak hepimiz için sarih olmalıdır.
Bir kadının, bir köpeğin, bir kedinin, bir erkeğin öldürülmesinin ardından kurulan bağlaçlı cümle duyarsanız kaçın ordan. Ölümün bağlacı olmaz çünkü.
İlla bağlaç kullanacaksanız cümlelerinizde, onlar hayata bağlaçlar kuran cümleler olsun. “Yaşamayı hak ediyor çünkü insan (canlı)” diyebilmeliyiz mesela. Dini referans vereceksek, “Allah’ın verdiği canı sadece Allah alabilir” ya da “Kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur” diyebilmeliyiz.
Aksi halde, herkesin bağlacın arkasına ekleyeceği bir nedeni olur. Bu nedene izin vermemek ise insanlığımızın geldiği noktayı işaret eder.
Ölüme bağlaç koymayalım ama linç mantığına koyalım. Her yaşanan korkunç olayın ardından, olayı gerçekleştiren şahsa duyulan öfke onu linç etmeye götürü.
İşte burada bağlaç kullanıp ama demeliyiz. Suçlu ama sadece o değil, onunla birlikte onu yaratan şartlar da suçlu ve o şartları düzeltmeliyiz demeliyiz. Aksi halde bu bizi yeni bir linçe kadar doyurur. O nedenle bağlaçsız cümle kurmazsak can alma karşısında, bu cinayetleri işleyenlerin üzerinde tepinerek anlık tatminler oluşturursak, bir arpa boyu yol kat edememiş oluruz. Sorun yerinde duru ve her seferinde bir ölü ve bir linçle yaşamaya devam ederiz.
Kalın sağlıcakla.
Paylaş