Paylaş
Tarım vazgeçilemez bir alanken, dünya ekonomisindeki payı giderek düşüyor. Onun yerine ekonomik büyümeden, dijital sektörler, tarım ürününü size sunan lokantalar, kafeler veya ürünleri ayağınıza getiren lojistik hizmet veren firmalar ekonomiden daha çok pay alıyorlar. Hal böyle olunca hizmet sektöründeki büyüme, paradigmaların da değişmesine neden oluyor. Ancak bu değişimin ben de dahil pek çoğumuz farkına varamıyoruz.
*
TÜİK’in yayınladığı işgücü istatistiklerine baktığımızda bile değişimi net görebiliyoruz. 2020 Ocak verisine göre istihdam dağılımı şöyle oluşmuş: Yüzde 16,0 tarım, yüzde 20,7 sanayi, yüzde 5, inşaat, yüzde 58,1 ise hizmet sektörü. Rakamlar 2013 Ocak ayında ise şöyleymiş: yüzde 22,4 tarım, yüzde 19,9 sanayi, yüzde 6,3’ü inşaat, yüzde 51,4 hizmet. 7 yılda 7 puana yakın bir değişim yaşanmış hizmet sektörü istihdamında. Kaldı ki son rakamlarda pandeminin olumsuz etkileri de var kuşkusuz.
Bunlar sadece istihdam rakamları. Ekonomik büyüklükte gelişmiş ülkelerde ve Türkiye’de hasılanın yüzde 80-85’ini hizmet sektörünün oluşturduğu belirtiliyor.
Kritik mesele, hizmet sektörünün çalışan yapısıyla üretimin çalışan yapısında düğümleniyor.
*
Hizmet sektöründe çalışanlar direk müşteri ile karşılaşan kesimler. Üretimde böyle bir durum yok ve yıllarca buna göre insan yetiştirdik. Makinelere bakım yapan, bant çalışma sistemine uyumlu çalışanlar. Ancak iş değişti.
Artık, kurye ile garson ile tezgahtar ile daha çok muhatapsınız. Hatta iş bir adım daha öteye geçti gerçek kişilerle yüz yüze gelmeden sanal ortamda hizmet verenlerle karşı karşıyasınız. Malı üretenle değil onu ve onun gibi binlerce ürünü satan sistemlerle ya da onun personelleriyle karşı karşıya kalabiliyorsunuz.
Burada hizmet anlayışı devreye giriyor. BUSİAD’ın düzenlediği Felsefe Söyleşileri’nde 29 Mayıs Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Ayhan Çitil, üretimde çalışan insanda aranan zeka özelliklerinin yerini hizmet sektöründe duygusal zekanın da eklendiğini ifade etmişti.
Yani artık ürünü üretirken gereken zekanın yanına o ürünü alacak ve kullanacak olan müşterinin beklentilerini anlayacak bir duygusal zeka ve iletişim becerisine de sahip olunması gerekiyor.
O nedenle üretim sektörüne vurgu yaparken biraz daha düşünmemiz gerekiyor. Elbette üretmezseniz neyin hizmetini vereceksiniz. Ancak üretim bir ocağın yanışındaki ilk kıvılcım gibi artık. Asıl alevi hizmet sektörü ortaya koyuyor. Meslek liselerindeki ısrarımız sürecekse bile buralardaki derslere kişisel gelişim ve iletişime ilişkin eklemeler yapmak sanki doğru gibi. Nihayetinde buradan mezun olan gençler çoğunlukla hizmet sektöründe kendilerine yer buluyor.
Kalın sağlıcakla
Paylaş