Paylaş
Ama bunlardan daha yakıcı ve belki de gelecekte sıkıntıları artıracak bir sorunumuz var; çalışma yaşındaki genç nüfusumuz. Gençlerimiz çalışmak istemiyor ya da üretim işlerine yönelmiyorlar.
TÜİK verilerimne göre, temmuz-eylül ayları arasını kapsayan üçüncü çeyrekte, ne eğitimde ne istihdamda olan, 15-24 yaş grubundaki genç nüfusun oranı, yüzde 26 oldu. Rakam ise tam 3 milyon 115 bin kişi. Ayrıca uzun süreli işsiz oranı da yüzde 31.7. Bunlar da 1 milyon 240 bin kişiyi buluyor.
İkinci çeyrekte ise ne eğitimde ne istihdamda olan 15-24 yaş grubundaki genç nüfusun oranı, yüzde 23,5’miş. Sayısı ise 2 milyon 805 bin kişi. Yani 310 bin kişilik bir artış. İşsiz rakamımız da malum 3 milyon 700 binler civarında. Ancak çalışmak istemeyen gençlere bir çözüm bulmak zorundayız.
Sanayi bırakın nitelikli elemanı, niteliksiz ya da yetiştirilmek için bile eleman bulamamaktan yakınıyor.
İşçi bulabilen tek sektör sanırım hizmet sektörü. Burada gençler çalışmaya daha hevesli. Ancak o da bir yere kadar. Motokurye, tezgahtar, garson, güvenlik görevlisi ihtiyacı ne kadar ve ne zamana kadar bu işleri yapabilecek genç nüfus. Bizler de zengin batılı ülkelere özenmeye başladık sanki. Gelir durumumuz ortada. Son döviz yükselişi ile daha da kötü duruma gerilerken, üretimin peşinde olmamız gerekirken, tersine aylaklıkla meşgulüz.
Bir an önce toplumda genel kabul gören değerlerin gençlere öğretilmesi gerekir. Tembelliğin, üretmeden tüketmenin, çevreye duyarlı olmamanın, başkalarını da düşünmek gerektiğinin gençlere anlatılmasının yolları bulunmalı. Sadece gençlere de değil üstelik. X ve Y kuşakları da tekrar bu konularda düşünmeli.
Emek yoksa yemek de yok. Ama son 40 yıldır toplumsal yapımız, topçu, popçu, kolay yoldan kazanç peşinde olmayı özendirdi. Silkinip kendimize gelmezsek, bu ekonomik sorunları çözecek gücü de bulamayacağız.
Kalın sağlıcakla.
Paylaş