Paylaş
İnandığı Tanrı’dan hasta kızı için yardım dileyen bir fani... Gorr’un duaları bir türlü kabul olmaz ve en değerli varlığını yitirir. Üstüne üstlük Tanrı bellediği Rapu yaşananlara ilişkin üzüntü duymak bir yana ona hakaret eder. Bu durumda Gorr, ‘Necrosword’ adlı özel bir silahla ‘Altın Kaplı Tanrı’ Rapu’yu öldürür ve akabinde bütün Tanrılara savaş açar... Marvel Sinematik Evreni üyelerinden Thor’un perdedeki dördüncü solo koşusunda öykünün ‘kötü karakteri’ işte böylesi bir nedenden dolayı gücün karanlık tarafında yerini alıyor. Filmin ana ekseni, eski aşkı Jane Foster’la yolları kesişen ‘Çekiçli İlah’ (gerçi bizim kuşak için ‘Baltalı İlah’ Zagor Tenay’ın yerini kimse tutamaz ama!) Thor’un ekibiyle birlikte inançlarını yitirmiş ‘Tanrı Katili’ Gorr’a (Gorr the God Butcher) karşı verdiği mücadele üzerine kurulu.
Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü
Yönetmen: Taika Waititi
Oyuncular: Chris Hemsworth, Natalie Portman, Christian Bale, Tessa Thompson, Russell Crowe, Chris Pratt, Dave Bautista, Sam Neill, Matt Damon, Luc Hemsworth, Melissa McCarthy, Sean Gunn, Jaimie Alexander, Jonny Brugh
ABD-Avustralya ortak yapımı
Asgard Tanrısı Odin’in oğlunun sinemadaki ‘tek başına’ yürüyüşü 2011’de Kenneth Branagh imzalı ‘Thor’la başlamıştı. Sonrasında 2013’te Alan Taylor’ın yönettiği ‘Karanlık Dünya’ (Thor: The Dark World) geldi. Üçüncü adımıysa 2017’de Taika Waititi attı ve ‘Thor: Ragnarok’u çekti. Bu hafta itibariyle salonlarımıza uğrayan ‘Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü’ (Thor: Love and Thunder) de bir önceki filmi yöneten ismin imzasını taşıyor. Shakespeare’yen bir iktidar kavgasıyla başlayan ‘Çekiçli İlah’ın serüvenleri, sonrasında aksiyona ve esprili bir anlatıma kaymıştı. Son hamle de bu çatı üzerinde yükseliyor. ‘Galaksinin Koruyucuları’ ekibiyle takılan Thor, ‘Gorr’un dünya yüzeyinde kurulan ve ‘tema parkları’ andıran Asgard’ın çocuklarını kaçırmasıyla birlikte yeni çekici ‘Storkbreaker’la (gerçi tasarımı baltaya daha çok benziyor) mücadele alanına dahil oluyor.
Öte yandan astrofizikçi eski sevgilisi Foster’ın yakalandığı hastalığın dördüncü evresinde olması ve eski çekiç Mjolnir’e umut bağlamasıyla birlikte sahada ikinci bir Thor görüyoruz... Korg ve Valkyrie’nin de eklenmesiyle ‘sıkı bir ekip’ havasındaki ana karakterler Gorr’a karşı savaş veriyorlar.
Yönetmen Taika Waititi, kendi varlıklarını tiye alan süper kahramanlar esprisini ‘Aşk ve Gök Gürültüsü’nde de sürdürüyor. Jennifer Kaytin Robinson’la birlikte kaleme aldıkları senaryoda bu türden birçok gönderme var. Ama filmin bence problemi tonu... Bir yandan esprili olma çabası, bir yandan girişte bir babanın kızını kaybetmesi gibi dramatik bir sekansla öyküye adım atma hamlesi, öte yandan tekrar ‘sırıtan’ bir öykü ve nihayetinde Jane Foster’ın yaşadığı hastalıkla beraber yeniden yükselen dramatik yapı... Bir öyküde bu tür zikzaklar olmaz mı; olur ama ‘Aşk ve Gök Gürültüsü’ dengeli geçişler ve ‘ciddileşme’ noktalarındaki sorunları aşamamış. Öyle ki dramatik anlar, filme istenmeden ‘ZAZ ekolü’ tarzı yükleme yapılmış hissi veriyor. Kimi detaylarda gezinirsek; iki çekiç üzerinden yapılan kıskançlık meselesi bir noktadan sonra sıkıyor. Korg’un Jane Foster’ın ismini Jane Fonda ya da Jodie Foster şeklinde yanlış söylemesi esprisi de çok zekice gelmedi bana...
“Yönetmen Waititi, kendi varlıklarını tiye alan süper kahramanlar esprisini ‘Aşk ve Gök Gürültüsü’nde de sürdürüyor.”
Filmin en kayda değer yanıysa Russell Crowe’un kibirli Zeus portresiydi (bu arada tuhaf İngilizcesi sanırım Yunan aksanı içindi ama daha çok Slav aksanı tadında olmuş). Thor’da Chris Hemsworth, Jane Foster’da Natalie Portman özel dokunuşlardan uzak performanslar sergilerken Gorr’da Christian Bale canlandırdığı kötü adamı ete kemiğe büründürmek için elinden geleni ortaya koymuş. Ama senaryonun karakterine yüklediği karikatürize kimlik, bu çabasının sonuca etki etmesini engellemiş. Bu arada yönetmen Waititi de Korg’a sesini vermiş. Thor ve ekibinin, Gorr’un yaşadığı yere ulaştığında değişen renk dengesi ve perdeye siyah-beyaz görüntülerin hâkim olması filmin görsel açıdan doruk noktasıydı.
Christian Bale, ‘kötü adam’ Gorr’u başarıyla canlandırırken senaryonun karakterine yüklediği karikatürize kimlikten kaçamamış.
Müzikleri çok iyi...
Bir de Enya, Guns N’ Roses ve ABBA gibi isim ve grupların şarkılarında oluşan soundtrack’i de filmin artılarındandı. ‘Thor: Ragnarok’ta zorlama bir okumayla Asgard’lıların gezegensizliği üzerinden ‘mülteci sorunu’na parmak basılıyordu diyebilirdik, bu yapımın mesajıysa “Aşk acısı, hiç sevdaya düşmemekten iyidir” olabilir mi acaba? Ya da ‘Tanrılar da tanrılığını bilsin’... Sonuç olarak ‘Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü’ filmi ‘Çekiçli İlah’ın solo koşularındaki en zayıf halka olabilir. Keza Marvel Sinematik Evreni’ndeki en sıradan yapıtlardan biri olduğunu da söyleyebilirim...
Ve diğer seçenekler...
Bahar tatili dolayısıyla Meksika’ya giden bir grup genç… Eğlence amacıyla sahilden bir çift jet ski çalar. Lakin iş çığırından çıkar ve denizde kaza yaparlar. Peşisıra bir jet ski batarken diğeri de çalışmaz hale gelir. Akıntı onları açığa sürükler ve asıl tehlike oradadır… Yaz mevsimi,
sinemaya klasik deniz korkularını da taşıyor.
‘Kan Kokusu’ (Shark Bait) köpekbalığı saldırısı üzerine kurulu bir gerilim. James Nunn’ın yönettiği yapımda başrolleri Holly Earl, Jack Trueman, Catherine Hannayi, Malachi Pullar-Lacthman ve Thomas Flynn gibi isimler paylaşıyor.
Komedi filmi ‘Çirkin Şansı’ Bilal Kalyoncu imzasını taşıyor. Filmin kadrosunda Eylül Öztürk, Soydan Soydaş, Halil İbrahim Göker ve Doğa Konakoğlu gibi oyuncular yer alıyor. Haftanın yerli gerilimi ‘Asmoday: Cin’ür Racim’i Rotin Engin Tutuş yönetmiş, oyuncular Emine Söyler, Bayram Barış Kesen, Esra Er ve Demet Öz.
Paylaş