Paylaş
Evet, ‘devlette devamlılık esastır’ ama Ünal Aysal, ‘Adnan Polat hükümeti’nin bir anlamda bütün izlerini silmek üzere yola çıkmıştı. Lakin son iki haftadır görüyoruz ki, sarı kırmızılı camiada yönetim kanadında Ali Dürüst, teknik cephede de Fatih Terim vasıtasıyla kötü sonuçlarda fatura hakeme yükleniyor. Tıpkı, Polat döneminde olduğu gibi... İşin kötüsü bu çıkışlar karşılığını buluyor, MHK Başkanı Yusuf Namoğlu gördüğümüz en medya meraklısı yönetici olarak kanal kanal, radyo radyo dolaşarak ‘Büyükler’e şirin görünmek adına kendi evlatları yiyiyor. Dünkü maça, Yunus Yıldırım-Abdullah Yılmaz serisinin ardından ‘en uluslararası değerimiz’ Cüneyt Çakır’ın verilmesi, bu refleksin bir tezahürü olarak da okunabilir. Galatasaray’ın, karşılaşmadan galip ayrılması ve bu sezonki ikinci deplasman galibiyetini alması da, “Bakın düzgün hakem olunca nasıl da kazanıyoruz”u haklı çıkartacak kuşkusuz... Ama 2-0’lık zafer abartılmasın, Galatasaray zaten Kayseri’ye lig tarihinde 21 Nisan 1974’teki 2-0’lık yenilginin dışında boyun eğmedi. Zaten dünkü maçın ‘flaş haber’ değeri taşıması için, ‘Pastırmacılar’ın 37 yıl sonra galip gelmeleri gerekiyordu.
Teknik ama kırılgan
Şaka bir yana, Ertuğrul Sağlam ve Tolunay Kafkas dönemlerinin sert ve mücadeleci Kayserispor’u, Şota Arveladze’yle birlikte teknik gücü yüksek ama kırılgan bir takıma dönüştü. Evet, ortada bir sistem var ama karşısında biraz ‘screen’ koyan rakip bulduklarında, Amrabat ya da Gökhan Ünal gibi ‘inceciler’ yetersiz kalıyor. Bu durumun en büyük yansıması geçen sezon Kadıköy’de oynanan Fenerbahçe-Kayserispor maçıydı. Amrabat ve Ziani gibi, ‘halı saha resitali’ sunan iki isme rağmen Kocaman’ın ekibi sert ve diri yapısıyla sarı kırmızılıları sürklase etmişti. ‘Şota’nın öğrencileri’ kendileri gibi oynayan Beşiktaş’ı da, iki hafta önce İnönü’de bu yüzden kolay geçmişlerdi.
Selçuk İnan kazandırdı
Terim’in, kendisi almadığı için soğuk baktığı ve başlarda ‘ilk 11’de şans tanımadığı Elmander’in, Samsunspor maçında ikinci yarı Baros’un yerine girip attığı enfes golle kendisini sadece hocasına değil, futbol kamuoyunu da kanıtlaması, dengeleri değiştirdi. İsveçli, çokça Kennet Andersson, az biraz da İbrahimoviç esintileriyle bu sezonun sarı kırmızılı cephedeki seyredilesi ismi (Mesela Melo’ya ben, ona atfedildiği kadar güvenemiyorum, hele ki hakemlerimizin görmezden geldiği pozisyonlar görülmeye başlanırsa, ‘Pitbull’a olan güven sarsılır gibime geliyor). Ama dün mücadeleyi kazandıran asıl isim Selçuk İnan’dı. Riera da, geldiğinden bu yana en iyi maçını oynadı. Kaptan Ayhan da ‘en iyi ve tek maçını...
Paylaş