Seyircinin yüreğini kavrayıp bırakmıyor

Kalabalık aile ortamından koparılıp akrabaları olan yaşlı çifte bakılmak üzere verilen bir kız ve onun, yeni ortamında aradığı ilgi, sevgi ve şefkati bulması. Akademi Ödülleri’nde En İyi Uluslararası Film dalının beş adayından biri olan İrlanda yapımı ‘Sessiz Kız’ gücünü sadeliğinden ve başrolündeki minik oyuncu Catherine Clinch’in olağanüstü performansından alıyor.

Haberin Devamı

Anne ev işleriyle meşgul, öte yandan karnında doğacak yeni bebeği var. Baba etrafına kayıtsız, içkiyle haşır neşir, gizli bir ilişkisi olduğunu da arabasına aldığı kadından anlıyoruz. Evde dört çocuk var ve en küçükleri olan Cáit bu kaotik trafikte sessizliği seçmiş... Hüznü dışarıdan okunan gözleri ve kırılgan tavırları, onun bu topluluğa ait olmadığı izlenimini ilk bakışta ele veren deliller adeta. Üst kattayken zeminde takılan anne ve babasının kulak misafiri olduğu konuşmaları, ona yeni bir yol haritası çizildiğini duyuruyor. Okulda dışlanan, gece yatağını ıslatan bu narin varlık, yeni bebek gelene kadar sanki ayak altında olmaması için annesinin akrabası yaşlı bir çiftin yanına gönderiliyor.

Seyircinin yüreğini kavrayıp bırakmıyor
Seyircinin yüreğini kavrayıp bırakmıyor

Ev sahibesi Eibhlín, Cáit’a hemen kucak açıyor ve şefkatli elleri arasına alıyor. Eşi Seán ise daha sert duruyor ve mesafeli bir profil çiziyor. Küçük kız bir yandan ev işlerine yardımcı olurken yavaş yavaş yeni mekânına ve oranın düzenine ısınıyor. Eibhlín, arada Cáit’a hayat dersleri verirken şu veciz ifadeyi de paylaşıyor: “Bu evde sır yok. Bir evde sırlar varsa o evde utanç vardır... Utançsa ihtiyacımız olan bir şey değil.” Lakin zaman ilerledikçe bu evin ve sahipleri olan sakin çiftin hem de en acılısından bir büyük sırrı olduğu anlaşılıyor...

Daha çok televizyon piyasası için çalışan Colm Bairéad’in, İrlanda dilinde çektiği ve yukarıda konusunu özetlediğim ‘Sessiz Kız’ (An
Cailín Ciúin), kendi aile düzeni içinde yabancılık çeken ve belki de bu yüzden sesi çıkmayan minik Cáit’ın bir süreliğine gittiği akraba evinde gördüğü ilgi, sevgi ve şefkatle birlikte yeni bir dünyaya adapte olma sürecine odaklanıyor. Çağdaş İrlanda edebiyatının güçlü yazarlarından Claire Keegan’ın küçük hacimli romanı ‘Foster’dan uyarlanan film, ismi gibi sessiz sakin ilerliyor ve hem yönetmenin anlatımı hem de Cáit’ı canlandıran Catherine Clinch’in, karakterinin adeta ruhunun derinliklerinde taşıdıklarını dışarıya yansıtan muhteşem performansıyla birlikte ‘minimalist bir başyapıt’a dönüşüyor. Clinch’in (artık kitsch bir imaj olarak zihinlere yerleşmiş bir figüre dönüşen) ünlü ‘Ağlayan Çocuk’ portresinin yansıtmak istediği masumiyeti, filmde göründüğü her karede perdeye taşıyan oyunculuğu ve öykünün genelden detaylara uzanan hüzün dolu atmosferi, seyircisinin yüreğini ve hislerini çok çabuk kavrıyor ve bitene kadar da bırakmıyor.

Sade ve muhteşem bir şiir Colm Bairéad’in yapıtını, etkisini sadeliğinden alan şiirlere benzetebiliriz... Catherine Clinch’in doğal performansının yanı sıra küçük kıza kol kanat geren Eibhlín’de Carrie Crowley de benzer şekilde çok başarılı bir portre ortaya koyuyor.

‘Sessiz Kız’ın bu pazarı pazartesiye bağlayan gece düzenlenen Oscar töreninde sabaha karşı dağıtılacak En İyi Uluslararası Film kategorisindeki beş adaydan biri olduğunun altını çizeyim. Filme ilham kaynağı olan ‘Foster’ ülkemizde ‘Emanet Çocuk’ adıyla Jaguar Kitap tarafından yayımlandı.

Haberin Devamı

Yeter artık, başka ‘Çığlık’ atmayalım

Haberin Devamı

2015’te aramızdan ayrılan Wes Craven’ın ilk adımını 1996’da attığı, sonrasında 1997, 2000 ve 2011 tarihli devamlarıyla bir seriye dönüşen ‘Çığlık’ (Scream) hamlesi, gerilim sineması adına hem çizgiüstü bir çaba hem dezekice göndermeleriyle türe ince bir saygı duruşuydu. Geçen yıl serinin uzatma filmi geldi; ilk filmdeki ‘seri katil’ Loomis’in kızları üzerinden inşa edilen öyküden bir ‘post’ daha çıkarılmış ve bu hafta itibariyle ‘Çığlık 6’ (Scream 6) karşımızda. Bu filmle birlikte ‘olay mahalli’ Woodsboro kasabasından çıkıyor ve Loomis’in diğer kızı Tara’nın eğitim için gittiği New York’a taşınıyor. Ama orada da rahat yok; Edvard Munch’un ünlü tablosundan ilham alınan maskeyle ortada dolaşan bir seri katil, Sam ve Tara kardeşlerin yanı sıra onların arka daş çevresine de musallat oluyor.

Bana sorarsanız bu seri artık kabak tadı verdi. Sürekli aynı formül, seri katil filmlerine ve günümüzdeki uzantılarına yapılan göndermeler, bunları çözmeye çalışan sinema meraklısı (onlara ‘sinefil’ yerine ‘serifil’ demek lazım sanırım!) karakterler, birçok zorlama ve kendi içinde bile mantık hatası içeren sahneler derken Wes Craven’ın aziz hatırasını
daha fazla zorlamasak diyorum. Zaten orijinal seriden kalan karakterler de o kadar azaldı ki... Bu filmin bendeki en dikkat çeken yanıysa Dermot Mulroney’nin karikatürize performansı oldu. Ama bunu özellikle yaptığını sanmıyorum!

Haberin Devamı

Seyircinin yüreğini kavrayıp bırakmıyor

Ve diğer seçenekler...

İmalat-ı Harbiye işçilerinin molalarda fabrika bahçesinde oynadıkları futbol milli bir davanın parçası haline gelir...Serdar Çetinkaya’nın yönettiği ‘Tek Yürek İmalat-ı Harbiye’de başrolleri Turgay Tanülkü, Sitare Akbaş, İnanç Konukçu ve Sedef Şahin paylaşıyor. Hakan Kerim Karademir imzalı ‘Uçuş 811’in kadrosunda Burcu Kara, Emre Karayel, Yosi Mizrahi ve Beste Bereket gibi oyuncular var.

‘Ne Olacak Halim?-Halim Pekyaman’ Semra Dündar, yerli komedi ‘Ulan Salih’ Bülent Terzioğlu imzalı. ‘Hayaller Ülkesi: Gizemli Macera’ (The Wishmas Tree) ve ‘Pinkfong: Baby Shark’ haftanın animasyon seçenekleri...

Seyircinin yüreğini kavrayıp bırakmıyor
Seyircinin yüreğini kavrayıp bırakmıyor

 

Yazarın Tüm Yazıları