Paylaş
Her alanda olduğu gibi sinemada da bilgili, hayatı ve insanları tanıyan, kucaklayan, organizasyon yeteneği üst düzeyde kimliklere ihtiyaç vardır. Onlar dengeleri sağlar, herkesi bir şekilde hoş tutmasını becerir, kalp kırmaz, kırılan kalpleri de zarifçe tamir ederler... Kadir Beycioğlu böyle bir kişilikti. Yıllar boyu birçok festivalde önce gönüllü, sonra da ‘resmi’ kimlikle görev yapan sevgili Kadir, hepimizin sevgisini, saygısını kazanmış, çok kıymetli bir değer, çok önemli bir figürdü.
HASTALIĞI ATLATMIŞTI
ODTÜ’de öğrenciyken Ankara Film Festivali’nde soluduğu hava, tattığı atmosfer, onun daha sonra bu sulardaki derin ve uzun yolculuğu için de atılmış ilk adımlar olacaktı. Ön lisans sonrası öğretim hayatına Çukurova Üniversitesi’nde devam eden ve Malatya İnönü Üniversitesi’nde yüksek lisans yapan Beycioğlu aynı üniversitede akademik serüvenine de ‘Merhaba’ dedi. 2010’dan itibaren İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nde görev yapan sevgili dostumuz, 2019’da ‘Profesör’ unvanını almıştı. Ne var ki yine yakın tarihte acımasız bir hastalığın pençesine yakalanmış, sonrasında verdiği mücadelede bir hayli yol almış ve hastalığı atlattığını duyurmuştu.
OĞLUNU KAYBETMİŞTİ
Tam bu dönemde, acı kapısını bir kez daha çalmış ve geçen ağustosta, Kadir ve ailesinin bulunduğu araca, İzmir-Çeşme yolunda tuğla yüklü bir kamyon çarpmış, kaza sonucu arka koltukta oturan 13 yaşındaki pırlanta gibi oğlu Bora hayatını kaybetmişti. Bu büyük acının üzerinden bir yıl geçti; sevgili Kadir 14 Ağustos’ta kendi Twitter hesabından Bora’nın gitarla verdiği siyah beyaz bir resmi paylaşırken altına da şu notu düşmüştü: “Bugün en büyük acımızı yaşamaya başlayalı tam bir yıl oldu. Derin ve tarifsiz...”
‘ACIMIZ ÇOK BÜYÜK’
Bir süredir tekrar nükseden rahatsızlığı için tedavi gören Beycioğlu, pazartesi günü hastaneye yatırılmış ve yoğun bakıma alınmıştı. Ve kendisini önceki gece kaybettik... Acı haber dün Twitter adresinden şöyle paylaşıldı: “Dostunuz, abiniz, kardeşiniz, öğretmeniniz Kadir Beycioğlu, oğlunun yanına gitti. Acımız çok büyük.”
Kaybının ardından yazılanlara bakıldığında bunca yıldır nasıl bir kişilik sunduğunu, onca insanın hayatına nasıl dokunduğunu, bıraktığı izlerin ne denli derin ve unutulmaz olduğunu görmek mümkün... Adanalıydı (1 Şubat 1968-Osmaniye) ve yıllardır üstlendiği Adana Altın Koza Film Festivali Direktörlüğü görevi dolayısıyla sektörden birçok insanın gönlünde özel bir yer edinmişti. Jürileri çoğunlukla o belirler, festival boyunca herkesi el üstünde tutardı. Ben, 2019’daki Adana Altın Koza’da Serra Yılmaz, İlksen Başarır, Öykü Karayel, Emine Yıldırım, Aytekin Ataş, Soykut Turan gibi dostların da bulunduğu jüride yer almıştım. Filmlerimizi izler, akşamları da çoğu kez ekip olarak bir masa etrafında toplanıp muhabbetimizi yapardık. Kadir yaklaşık bir haftalık bu serüvende en sıkı dostumuz, elimiz ayağımızdı. 2019 yazında sinema yazarı dostum Murat Özer’le çıktığımız yolculukta Karaburun’a da uğramış, Kadir’le buluşup güzel bir geceyi paylaşmıştık. En son Ayvalık Film Festivali’nde görmüştüm kendisini, yakın zaman önce de telefonla konuşmuştuk...
SEVENLERİNE SABIR...
Onca anı, onca muhabbet, üzerinde konuştuğumuz onca filmin tortusu kaldı geride... Sakin, ilkeli, demokrat bir insanı, öğrencilerin sevgili hocasını, sinemada gençlere önem veren, festivallerin çok önemli bir figürünü kaybettik. Başta eşi Hülya Hanım ve kızı Öykü olmak üzere tüm sevenlerinin başı bir kez daha sağ olsun diyorum... Kendisi, bugün öğle namazı sonrası İzmir Karşıyaka Doğançay Camii’nden sonsuzluğa uğurlanacak...
Paylaş