O filmin kahramanına ulaştık! Yalan söyleyemezdim, vicdanım bunu kaldıramazdı...

Bu hafta vizyona giren ‘Resmi Sırlar’ filminde 2003’te, İngiliz istihbaratında çevirmen olarak çalışırken ‘Irak Savaşı’na ilişkin ABD ve İngiltere’nin kirli oyunlarını içeren gizli bir belgeyi vicdanının sesine uyarak basına sızdıran Katharine Gun’ın hikâyesi anlatılıyor. Hayatını İngiltere ve Türkiye’de sürdüren bu cesaret verici gerçek öykünün kahramanını bulduk; filmi, yaşadıklarını ve dünyanın gidişatını konuştuk.

Haberin Devamı

 Önce filmden başlayalım... İnsanın kendi öyküsünü perdede izlemesi ilginç olsa gerek. Filmi nasıl buldunuz, izlenimleriniz nasıl?

Filmi sadece iki kez izledim. İlki oldukça tuhaftı. Hikâyeyi içeriden bilen biri, bir film eleştirmeni gibiydim. “Ofisim tam olarak böyle değildi, meslektaşım konuşmasında bu sözleri sarf etmedi, patronum o kadar havalı değildi” gibi şeyleri aklımdan geçirdim. Ama hoşuma gitti ve genel olarak çok mutlu oldum. İkinci kez izlerken hepsini unuttum ve Keira Knightley’nin performansına kapıldım. Sonraki sahnede ne olacağını bilsem de onun harika oyunculuğu beni filmin içine çekti, Keira için üzüldüm, bu rolü canlandırmanın onun için ne kadar zor olduğunu düşündüm, biraz komik ama bu üzüntüm de Keira’nın olağanüstü performansının bir kanıtı...

Haberin Devamı

O filmin kahramanına ulaştık Yalan söyleyemezdim,  vicdanım bunu kaldıramazdı...
Katharine Gun (üsste sağda), ‘Resmi Sırlar’da kendisini canlandıran Keira Knightley’yle birlikte...

Çekimler sırasında size danışıldı mı? Bu konuda nasıl bir süreç yaşandı?

Matt Smith tarafından canlandırılan gazeteci Martin Bright’la yıllardır bu süreçte beraberiz. Sonunda yönetmen Gavin Hood ve yapımcı Ged Dogherty’nin imzalarını taşıyan bu film ortaya çıktı. İlk günden beri projenin içindeyiz, hikâyelerimizi Gavin’e yeniden anlattık, senaryoyu yeniden elden geçirdi. Çekimlerden önce Kei-
ra’yla tanıştım ve çok güzel bir sohbetimiz oldu. Martin, tüm haber odası sahnelerinde hazırdı ve ben de bir gün sette kaldım.

* Keira Knightley ne kadar siz olmuş?

Keira en başında beni taklit etmemeye karar verdi. Ben İngiliz Kraliçesi veya Margaret Thatcher gibi çok bilinen bir figür değilim, bu yüzden benim gibi görünmek veya hareket etmek önemli değil. Bence, benim duygularımı kendi kişiliği üzerinden deneyimleyip daha kendi gibi bir performans sergiledi. Onunla tanıştığımda annelik ve kız yetiştirmenin nasıl bir şey olduğu hakkında konuştuk. Elbette 2002-2004 dönemi ve Irak işgalinin öncesi ve sonrası hakkında da sohbet ettik.

Haberin Devamı

O filmin kahramanına ulaştık Yalan söyleyemezdim,  vicdanım bunu kaldıramazdı...
Keira Knightley ‘Resmi Sırlar’da, 2018 tarihli ‘Colette’ten sonra yine gerçek bir kişiliğe hayat veriyor.

Yasadışı savaşa odaklanmıştım, bana ne olacağını düşünmedim

* Filme konu olan tavrınız takdire şayan. Film bu tavrı neden gösterdiğinizi açıklıyor ama bir de sizden dinleyelim. Sadece vicdanınızla mı hareket ettiniz?

O zaman 27 yaşındaydım, çok seyahat etmeme ve Tayvan’da büyümüş olmama rağmen özellikle politik değildim. Afganistan’ın işgali çok dikkatimi çekmemişti. ABD ve İngiltere gözlerini Irak’a çevirdiklerinde nedenini anlayamadım. Irak’ın ‘terörle savaş’ ile hiçbir ilgisi yok gibi görünüyordu ve Irak’ın daha önce ABD tarafından hedeflendiğinin ve 10 yıldan uzun bir süredir yıkıcı yaptırımlarla karşılaştığının farkındaydım. Bu yüzden araştırma yapmaya ve haberlerle yakından ilgilenmeye başladım. İşte bu ortamda, bilgisayarıma gelen ve dezenformasyon içeren e-postayı gördüğümde bu, benim için kırmızı bir bayraktı. ABD ve İngiltere hükümetinin yalan söylediğini ve savaşın gündemde olduğunu anladım.

Haberin Devamı

* Çoklarımızın benzer bir durumda sizin gibi davranmayacağı aşikâr, siz bu cesareti nerden buldunuz?

O zaman sadece yasadışı bir savaşa ve savaşın tüm korkunç sonuçlarına odaklanmıştım ki, bana neler olabileceğini hiç düşünmedim. Anonim kalmayı amaçlamıştım, ama sonunda, herhangi bir katılımı inkâr ettikten sonra, o organizasyonda çalışmaya devam edemeyeceğimi ve hayatım boyunca bu konuda yalan söyleyemeyeceğimi fark ettim. Ben usta bir yalancı değilim ve vicdanım bunu kaldıramazdı.

* Bugün gerektiğinde yine aynı cesareti gösterir misiniz?

2003 yılında yaptığım şeyden pişman değilim. Eğer tekrar benzer bir seçimde bulunmam gerekirse, tekrar yaparım. Ancak bugün bir kızım var ve karar vermek çok daha zor olurdu, çünkü sonuçlar sadece beni etkilemez.

Haberin Devamı

* Hükümetin size karşı açtığı davanın beraatınızla sonuçlanmasını nasıl karşıladınız? Böyle bir sonucu bekliyor muydunuz?

O zaman, hükümet bana karşı açtığı davayı hiçbir kanıt sunamayacaklarını söyleyerek düşürdü, bu durum biraz tuhaftı çünkü itiraf etmiştim. Bu yıl filmin gösterime çıkmasının ardından, duruşmam sırasında savcılığın başında olan adam, bunun ‘ulusal güvenlik’ nedeniyle olduğunu söyledi. Tek bildiğim, hukuk ekibimin Başsavcı Goldsmith’e (2004) Irak işgalinden önce Tony Blair’e verdiği hukuki tavsiyeyi sormuş olmasıdır. Üç hafta içinde hukuki görüşünü değiştirdiğini biliyorduk. Savaşın yasadışı olacağı yönündeki orijinal görüşü 2010 yılına kadar açıklanmadı.

Haberin Devamı

O filmin kahramanına ulaştık Yalan söyleyemezdim,  vicdanım bunu kaldıramazdı...

* Dünya genel olarak hâlâ acılarla dolu bir yer. Nüfus artıyor, neredeyse her yerde göçmen sorunu var, sömürü devam ediyor. Yani denklem hep aynı. Gerçekler ise çoğunlukla halının altına süpürülüyor. Sizin gösterdiğiniz cesaret bu açıdan önemli. Dünyanın bu gidişatında sizin gibi cesur ve vicdanlı insanların azlığı da bir problem mi?

Bilginin önceki yüzyıllardan çok daha özgürce ulaşılabilir olduğu bir dünyada, bu bilginin kontrolü gittikçe zorlaşmakta. Savaşlar ve suçluluk hakkındaki gerçekler geçmişte yalanlar ve propagandalar altında kolayca gizlenebildi, hükümetlerin bu hikâyeleri sürdürmeleri artık daha zor. Sahip oldukları tek çözüm hakikati dile getirenleri yargılamak ve hapis cezalarıyla tehdit etmek. Bu demokrasi için iyi bir işaret değil. Demokrasiler, seçmenleri iyi bilgilendirmek ve ulusal çıkarlarla ilgili en iyi kararı verebilmeleri için serbest bilgi akışına dayanırlar. ‘Ulusal çıkarlar’la siyasi sınıfların çıkarlarını değil, halkın çıkarlarını kastediyorum.

* Filmde görüyoruz ki ‘The Observer’ başlarda hükümetin yanında yer alsa da sonuçta gazetecilik ilkeleri açısından doğru yerde durarak İngiliz kamuoyunu ve dünyayı bilgilendirme görevini yerine getirmiş. Bu konuda neler söylersiniz?

The Observer geleneksel olarak sol eğilimli bir gazetedir, ancak 2003 yılında başeditör savaş yanlısı bir tutum almıştı. Savaşlarla ilgili konularda tüm medya ister sol ister sağ olsun, hep hükümet yanlısı tutum takınır, bu bağlamda The Observer da farklı değildi. Yine de övgüye değer olan şey, bu konumdan bağımsız olarak, editörün hâlâ bu hikâyenin anlatmaya değer olduğunu hissetmesidir. Medyanın sürekli savaşı köpürtmesinin, halkın Birleşik Krallık ve ABD’deki medyadan şüphelenmesinin nedenlerinden biri olduğuna inanıyorum.

* Gerçi Daily Mail gazetesi için kaleme aldığınız yazıda belirtmişsiniz ama yazıyı okumayanlar için sorayım: Bu filmin hem İngiliz kamu vicdanında hem de tüm izleyenlerin vicdanında nasıl bir yeri olacak?

Umarım film bilgilendirici olduğu kadar eğlenceli de gelir. Ve tabii ki diyalog ortamı ve tartışma yaratır. Günümüzde, kişiselleştirilmiş bilgi ve haber çağında, gerçek tartışmalar ve yapıcı argümanlar cesaretlendirilmiyor... Bu, herkesin kendi dünya görüşlerine uygun şeyleri konuştuğu, ilettiği ve duyduğu bir ortam yaratıyor. Kolaylıkla ulaşabileceğimiz çok fazla bilgiye sahip olmamıza rağmen, gittikçe daha içe dönük ve izole edilmiş oluyoruz. Bu da yine demokrasiye, sağlıklı sosyal ağlara ve yapılara zarar veriyor.

O filmin kahramanına ulaştık Yalan söyleyemezdim,  vicdanım bunu kaldıramazdı...

Anne oldum ve artık kızımı büyütmekle meşgulüm

* Boyutları farklı olsa da Julian Assange ve Edward Snowden gibi isimlerle aynı parantezlerde buluşuyorsunuz, onlar hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Julian Assange’a yapılan şeyin, hem yasadışı hem de insanlık dışı olduğuna inanıyorum. Siyasi mahkûm, vicdan mahkûmu. Ona yapılan zulme derinden üzgün ve kızgınım. Edward Snowden ise Assange ve Chelsea Manning’le karşılaştırılırsa, kendisini ABD’ye iade edilecek ülkelere seyahat edemiyor ama en azından bir ölçüde özgür.

* Aradan geçen sürede nasıl bir hayat sürdünüz?

Hayatım çoğunlukla normal geçiyor. Anne oldum ve artık kızımı büyütmekle, ‘eş’, ‘anne’ ve ‘kız’ olmakla meşgulüm. Ara sıra konferanslara katılıyorum ve bu yıl, filmi tanıtmak, filmin gündeme getirdiği konular hakkında konuşmak gibi işlerle ilgilendim.

* The Guardian’da hakkınızda çıkan son yazıda ‘Gerçek her zaman önemlidir’ diyorsunuz. Sizce gerçekler her zaman bir şekilde kıyıya vurur mu?

Gerçek genellikle şu ya da bu şekilde zamanla ortaya çıkar, ancak bazen bir olaydan çok sonra gerçeğin etkisi ya minimumdur ya da hiç yoktur. Bu nedenle, demokrasi ve adaletin gelişmesi için gerçeğin sonra değil, daha erken bilinmesi daha iyidir.

O filmin kahramanına ulaştık Yalan söyleyemezdim,  vicdanım bunu kaldıramazdı...
Katharine Gun’ın basına ulaştırdığı belgeyi 2 Mart 2003 tarihli The Observer, “Amerika’nın Irak Savaşı oylamasını kazanmak için yaptığı kirli oyunlar ortaya çıktı” başlığıyla manşet yapmıştı.

Otoriterlik ve faşizm tekrar yükseldi...

* Bir İngiliz vatandaşı olarak ülkenizdeki son gelişmelere ve de özellikle seçim sonuçlarına, Boris Johnson’ın ezici zaferine ve İşçi Partisi’nin tarihi hezimetine ilişkin yorumunuz nedir?
İngiltere ve ABD neredeyse her zaman birlikte hareket ettiler veya en azından birbirlerinin eylemlerini kamusal ve özel olarak desteklediler. Bu durumda herhangi bir değişim yok. Corbyn liderliğindeki İşçi Partisi seçilmiş olsaydı değişiklik olurdu. Corbyn’in Birleşik Krallık’taki medyanın büyük bir bölümü tarafından saldırıya uğramasının başlıca nedenlerinden birinin, statükoya çok fazla meydan okumayı temsil etmesi olduğunu düşünüyorum

* Günümüz politikacıları (Boris Johnson-Donald Trump vs.) hakkında ne düşünüyorsunuz? Yine benzer olaylarda benzer refleksleri gösterirler mi dersiniz?
Otoriterlik ve faşizmin ikiz kafalarını tekrar yükselttiğini görüyorum, bu durum bunaltıcı ve endişe verici. Bu, insanların vazgeçmesi veya teslim olması gerektiği anlamına gelmiyor. Tetikte olmak ve izlemek çok önemli. Çocuklarımızın geleceği, bu yöne kaymaya meydan okuyan insanlara bağlıdır.

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları