'Müdahale etse bana söylerdi'

Önceki gece Almanya’da, buradan bakılınca sistemi çözmek adına önemli bir maç oynandı.

Haberin Devamı

Almanya Kupası 1. turunda, 4. Lig seviyesindeki Kuzey Bölgesel Lig temsilcisi Schwarz-Weiss Rehden, evinde Bayern Münih’i ağırladı. Sonucu belli bir mücadeleydi elbette, nitekim ‘Bayvera temsilcisi’, karşılaşmadan 5-0’lık galibiyetle ayrıldı ve 2. tura yükseldi. Bence ‘Bir maçtan fazlasıydı’ izlediğimiz müsabaka. Çünkü geçen sezon almadık kupa, erişilmedik unvan bırakmayan Bayern, kadrosunda ‘profesyonel’ olarak tek futbolcu barındıran (o da sakattı ve oynamadı) ‘Amatör’ ruh ve nitelikteki bir takıma karşı mücadele etmişti.
Yörenin futbolseverleri Bundesliga, DFB Pokal ve Şampiyonlar Ligi şampiyonu unvanlı Bayern’i izleme fırsatı bulmuştu. Rehdenli futbolcular gelecekte torunlarına bile anlatacakları bir 90 dakika yaşadılar, çok özel bir mutluluğu ve gururu tattılar. Bu mücadele o topraklarda futbol adına adaletin gösterildiği bir randevuydu. Almanya’da futbol kamuoyu bu oyunda olması gereken adalet ve herkese eşit mesafede yaklaşma prensibinin en azından kupa statü dolayısıyla gerçekleştirildiğini tanık oldular (Hoş, onların bu konuda böyle dertleri olduğunu sanmıyorum, çünkü bu uygulama o topraklar için sıradan bir faaliyetti).

Haberin Devamı

‘KURTALAN EKSPRES’ FENER’E KARŞI

AMA futbola muhteşem bir tutku seviyesinde bağlanan, onunla yatıp kalkan ve en temel derdi ‘Adaletsizlik’ olan bu topraklarda bu türden uygulamalar çok zor. Malum Türkiye Kupası, tuhaf bir statüyle oynanıyor ve adeta, yarı finallerine F.Bahçe, G.Saray, Beşiktaş ve Trabzon’un kalması hedefleniyor hissiyatı veriyor.
Hele ki bir noktadan sonra anlamsız bir lig usulü seviyesi var (onu da “İyi ama ‘Avrupa Ligi’nde de böyle” gerekçesiyle sunuyorlar), bu aşamada o noktaya ulaşmış alt lig temsilcilerinin ister istemez önü kesiliyor. Mesela 1461 Trabzon geçen sezon tek maçla G.Saray’ı kupa dışına iterken lig usulü aşamasında F.Bahçe galibiyetinin bir anlamı olmadı.
Benim derdim iş oralara gelmeden ‘Büyükler’i koruyan bu sistemin belli oranda inandırıcılık kazanması ve bütün takımların ilk turdan itibaren yarışa dahil olmaları. Koca Alman devi Bayern, ‘kaynak yapmadan’ sıraya geçiyor, ‘Bizim Büyüklerimiz’ her daim kayırılıyor. Örneğin diyelim ki BAL Ligi takımlarından Kelkit Hürriyetspor, geçen sezonun ‘Şampiyonlar ligi çeyrek finalisti’ G.Saray’la eşleşse ve yöre halkı, takımın oyuncuları böyle kendilerince ‘gerçeküstücü’ bir macera yaşasalar. Ya da Kurtalanspor son ‘Avrupa Ligi yarı finalisti’ F.Bahçe’yi evinde ağırlasa ve bölge insanı, bambaşka bir deneyimin sahibi olsa (gazete manşetlerini de ‘Kurtalan Ekspresi’nden türetilen başlıklar kaplasa mesela!) fena mı olurdu?
Ama bütün bunlara kafa patlatacak olan federasyon ne yapıyor? Kendisini oraya oturtan sisteme yardımcı olacak hamleler icat ediyor. Son çalıştayda Başkan Yıldırım Demirören “Maçlar gündüz oynansın, çünkü geceleri içip içip gelen seyirci olay çıkarıyor” tezini ortaya attı. Aman Allahım, ne derin bir analiz!.. Gerçekten de futbolumuzun en büyük problemi içkiydi. Bugün artık ‘Yeteeer Demirören yeter’in ulusal bir futbol tezahüratı olarak literatüre yerleşmesine ilham kaynağı olan bir figür, sorunların kaynağı olarak içkiyi gösteriyor. Evet, ben de “Maçlar gündüz oynansın” diyorum ama çocukluğumdaki futbol coşkusunun yeniden ortaya çıkması, insanların hayatlarında bu oyundan başka oyunlar da yer açılması, bir basın mensubu olarak erken oynanan müsabakaların okuyucuya daha çok malzeme sunacak bir ortama hizmet etmesi vs. gibi nedenlerim var.
Üstelik şimdiki uygulamanın yayıncı kuruluşun her gecemizi esir alan anlayışının da bir tezahürü olduğunu düşünüyorum. Geçmişteki gibi maçlar cumartesi-pazar oynanır, cumaya ya da pazartesiye çok nadir maç koyulur, futbol, sistemin uyuşturucusu olmaktan çıkar ve gerçekten kitlelerin neden ve nasıl sevmeleri gerektiğine dair reflekslerle donanan bir havaya bürünür. Ama bütün bu tartışmaların odağı içki olamaz.

Yazarın Tüm Yazıları