Paylaş
Trakya’da (Edirne) laik eğitimin ön planda olduğu, hali vakti yerinde ailelerin çocuklarının devam ettiği bir okul... Dersler bitip evlerin yolu tutulduğunda içlerinden birinin, Ahmet’in bambaşka bir dünyası olduğunu fark ederiz. O, okul çıkışı dini öğretinin hâkim olduğu bir yurda gider ve burada farklı bir çarkın içinde yoğrulur…YURT
◊ Yönetmen:
Nehir Tuna
◊ Oyuncular:
Doğa Karakaş, Can Bartu Aslan, Ozan Çelik,
Tansu Biçer, Didem Ellialtı, Orhan Güner, Işıltı Su Alyanak, Fatih Berk Şahin, Emrullah Erbay, Erdi Kökerer, Nazlı Benan Özkaya, Tolga T. Talay, Ozan Bilen, Ercan Erdil, Miraç Kaya
Türkiye-Almanya-Fransa ortak yapımı
Nehir Tuna ilk uzun metrajı ‘Yurt’ta, ‘28 Şubat süreci’nin öncesi bir zaman dilimine (1996) oturttuğu ve arka planında Türkiye’nin yaşadığı politik kırılmaların eşlik ettiği bir büyüme öyküsü anlatıyor. Filmin öznesi olan Ahmet, eski fotoğraflarından anladığımız kadarıyla seküler geçmişini terk ederek cephenin öte yanına geçmiş işinsanı bir babanın evladı. Kendi hayatındaki hataları 14 yaşındaki oğlunun tekrarlamamasını isteyen Kerim, onu tarikatın pençesindeki bir yurda vererek gelişiminin bu yönde olmasını istiyor. Eşi ekonomik düzeylerine paralel bir hayatı evlatlarının da yaşamasından yana lakin babası buna izin vermiyor.
Ahmet ise artık ergenliğe ayak basmanın arifesinde bir yandan yurt ortamının baskıcı unsurları (örneğin Yakup Hoca), öte yandan okulda sürdürdüğü saklı kimlikle birlikte kafa karışıklığı yaşıyor. Sınıflarına sonradan dahil olan Sevinç’e olan ilgisi, yurt ortamında hayatın feleğinden geçmiş Hakan’ın ona kol kanat germesi derken bir yandan da yaşı gereği bedensel arzular kapısını çalıyor.
‘Yurt’ uzun süre siyah-beyaz renklerde ilerliyor. Bu görsel dili hem Ahmet’in hem de Hakan’ın yaşadıkları ortamda gördükleri şiddet, baskıcı ortam, zorbalıklar, eril atmosfer vs.nin metaforik ifadesi olarak da ele almak mümkün ki, film okul ortamında sistemin uzantılarını ‘Kemalist baskı unsuru’ olarak yansıtmayı da
ön plana çıkarıyor. Öte yandan ikilinin ekmek almak bahanesiyle yurdun servis arabasıyla çıktıkları bir anlamda pastoral yolculukta ‘Yurt’ renkleniyor; bu da Ahmet ve Hakan’ın özgürleşmesi anlamına geliyor (ki filmin en iyi yanlarından biri görüntü yönetmeni Florent Herry’nin kadrajlarıydı).Doğa Karakaş’ın performansı etkileyici.
Nehir Tuna senaryosunu da kendisinin kaleme aldığı çalışmasında sekülerlerle dincilerin arasında sıkışmış bir ruhun ve bedenin yaşadıklarını anlatmaya çalışmış. Baba, zenginliğiyle kendisini ait hissettiği tarikatın ekonomik dertlerine de deva olan bir profil. Bağlı bulunduğu yapı hangisi bilemiyoruz tabii ama genel çizgiler ‘Fetöcüleri’ yani ‘Gülen cemaati’ni çağrıştırıyor. Öykünün kilit noktalarından biri olan yurtta Ahmet’in ayakkabılarının çalınması, meseleyi giderek sınıfsal bir boyuta taşıyor. Bu olay, yurttaki zulmün çeperlerini de sıklaştırıyor. Zaten sonradan anlıyoruz ki söz konusu vaka, sonradan ortaya çıkacak çatışmaya ilişkin bir hazırlık aşamasıymış.
Tek adres var; laik Türkiye Kutuplaşmanın yanı sıra ‘Her şey sınıfsaldır’ türü noktalarda gezinen ve anladığım kadarıyla otobiyografik özellikler taşıyan bu ilk adım sinemasal açıdan kimi güzellikler barındırıyor. İki genç oyuncunun; Ahmet’te Doğa Karakaş’ın, Hakan’da da Can Bartu Aslan’ın performansları da etkileyici ama film bana genel çizgileriyle zorlama bir ideolojik hikâyeye sahip gibi geldi. Genç meslektaşım Tanju Baran’ın da belirttiği gibi laik-dinci çekişmesine oturan zemin genel ifadeleriyle hem yüzeysel hem de Batılı çevrelerin daha çok ilgi göstereceği türden ‘oryantalist’ bir tavır içeriyordu sanki. Bizdeki ilk filmler genelde tek bir konudan ziyade daha geniş alanları tarar ve birçok yaraya parmak basmak ister; ‘Yurt’ başlarda bana ‘400 Darbe’yi hatırlattı, sonrasında neredeyse ‘Beni Adınla Çağır’ çizgisine taşındı. Bu tür geniş duraklarda gezinmesinde bir problem yok elbette ama bana bu durum fazla eklektik geldi. Sanki elbisenin ortaya çıkma aşamasında ‘teyel yerleri’ çok göze batmış; usta bir terzi bu dikişleri daha iyi halledebilirdi. Lakin bu bir ilk film ve Nehir Tuna bir yandan da sonraki adımlarında sorunlu yerlerin üstesinden gelebilir türünden bir ışık veriyor elbet.
Kendi durduğum ideolojik yerdense şunu söyleyebilirim: Film yukarıda da belirttiğim gibi seküler dayatmayla dini kurallarla yaşam arasında sıkışan (öte yandan sıcak aile ortamını özleyen, bir yandan da baba figürüyle hesaplaşan) karakteriyle ön plana çıkıyor. Ama şurası da bir gerçek; Ahmet’in yaşam tarzına, özlemlerine ve cinsel yönelimine özgürlük sağlayacak, nefes verecek yegâne bir adres var; o da laik Türkiye…ECLIPSE
◊ Yönetmen: İpek Kent-Efe Öztezdoğan
◊ Oyuncular: Nazlı Savranbaşı, İbrahim Çolak, Ahmet Önder, Ferhat Arıcan, Adem Asil, Göksu Üçtaş Şanlı / Türkiye yapımı
Bir uzun yolculuğun hikâyesi...
İzmir’den beş jimnastikçi; Nazlı Savranbaşı, İbrahim Çolak, Ahmet Önder, Ferhat Arıcan ve Adem Asil tarihi bir gururun parçası olur ve 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’na katılma hakkı elde eder. Lakin ülke spor serüveninin jimnastikteki bu büyük heyecanının önüne beklenmedik setler çekilir; pandemi süreci başlar, sporcular karantina altına alınır, Olimpiyat Oyunları ertelenir, İzmir’de deprem olur, sakatlıklar baş gösterir vs.
İpek Kent ve Efe Öztezdoğan’ın ortak imzalarını taşıyan ‘Eclipse’, beş sporcunun yanı sıra onlara eşlik eden deneyimli jimnastikçi Göksu Üçtaş Şanlı’nın Tokyo 2020’ye kadar yaşadıklarını perdeye taşıyan bir belgesel. Görüntü yönetmeni Meryem Yavuz’un siyah-beyaz estetik kadrajlarıyla daha da güzelleşen yapımda sporcuların süreç boyunca karşılaştıkları zorlukları, organizasyonlara nasıl hazırlandıklarını, aileleriyle olan ilişkilerini vs. izliyoruz. Bu belgeselin bence asıl önemi futbolla yatıp futbolla kalkan ama aradığı ‘huzur’u bir türlü bulamayan bir ülke gençliğine ve de sporseverlerine farklı hayaller, mutluluklar, başarılar ve öyküler için seçenekler olduğunu hatırlatması.
Not: Film, öğretmen ve öğrencilere ücretsiz gösterilecek...
Ve diğer seçenekler...
◊ Hayali arkadaşlarla neler yapabileceğini keşfeden bir kızın hikâyesini anlatan ‘Hayali Arkadaşlar’ı (Imaginary Friends-IF) John Krasinski yönetmiş. ‘Canlı/animasyon’ tekniğiyle çekilmiş filmde Ryan Reynolds ve Cailey Fleming başrollerde.
◊ Haftanın menüsündeki diğer yapımlar şöyle: ‘Ziyaretçiler: Bölüm 1’ (The Strangers: Chapter 1/Yön: Renny Harlin), ‘Becky’nin Gazabı’ (The Wrath of Becky/Yön: Matt Angel-Suzanne Coote), ‘Üç Silahşörler: D’Artagnan’ (Les trois mousquetaires: D’Artagnan/Yön: Martin Bourboulon), ‘Birader’ (Sheqo/Yön: Karim El Sobky), ‘Dünya Malı-Eksi Bir’ (Yön: Uygur Akkaya), ‘Yeter Artık’
(Yön: Murat Kuşçu), ‘Alem-i Cin 5: Azap’ (Yön: Ahmet Arslan), ‘Tombul Mombul Takımı: Sırt Sırta’ (Combat Wombat: Back 2 Back/Yön: Tania Vincent-Ricard Cusso).
Paylaş