Paylaş
İLK AŞK
Yönetmen: Takashi Miike
Oyuncular:
Masataka Kubota, Nao Omori, Shota Sometani, Sakurako Konishi, Becky, Jun Murakami, Sansei Shiomi, Seiyo Uchino, Takahiro Miura, Mami Fujioka, Chun-hao Tuan Japonya-İngiltere ortak yapımı
5 üzerinden 3,5 yıldız
Son derece üretken ama bir o kadar da şiddete göz kırpan filmleriyle tanınan emektar Japon sinemacı Takashi Miike, son filmi ‘İlk Aşk’ta (‘Hatsukoi’) 60’ına merdiven dayasa da genlerine uygun bir öykü anlatıyor: Dinamik, yer yer kan revan ve mizaha da göz kırpan cinsten...
Yeşilçam’a saygı duruşu gibi
Film Tokyo’da, bir gecede geçiyor... Genç Leo, elinden gelen tek işi (boksördür kendisi) sürdürürken gittiği hastanede beyninde tümör olduğunu öğreniyor. Bu haberin ardından kendisini kayıtsızca sokaklara atıyor. Karşısına çıkan falcı sağlığına ilişkin “Turp gibisin” deyince bütün sinirleri boşalırken bu kez de arkasındaki orta yaşlı adamdan kaçan genç bir kız görüyor. Olaya müdahale ederek kızı kurtarıyor. Bu hamle upuzun gecede adeta iki kader yoldaşını buluşturuyor. Monica, babasının borçlarını ödemesi için sürüklendiği fuhuş bataklığına ancak uyuşturucuyla direnebilmektedir. Bu ‘kurtuluş reçetesi’nin bedeli de zaman zaman nefret ettiği babasının hayaletini karşısına çıkaran halüsinasyonlardır.
‘İlk Aşk’ gücünü hafif romansın yanı sıra kaotik olay örgüsünden, plastik şiddetinden ve yer yer mizahtan alan bir yapım.
Miike’nin sürekli çalıştığı senaristlerden Masa Nakamura’nın kaleme aldığı hikâye bu iki ana karakter üzerine inşa edilirken film gecenin karanlığına daldıkça yan karakterler çoğalırken olay örgüsü de alabildiğine dallanıp budaklanıyor. Birkaç torba uyuşturucuyu çalıp kendi çetesini atlatmaya çalışan ve suçu Monica’nın üstüne yıkmayı planlayan Yakuza (Japon mafyası) üyesi Kase, ona yardımcı olan polis memuru Otomo, bu karışık uyuşturucu sevkıyatı denkleminde sevgilisini kaybeden ve intikam için yemin eden Becky, çetenin diğer üyeleri, devreye giren Çinliler bu geniş yelpazede yer alan diğer kimlikler...
***‘İlk Aşk’ta ‘anime’nin devreye girdiği sahneler ilginç bir görsellik katmış ama yama gibi durmuş.***
Film, ağlarını geniş bir denklemin etrafında örüyor gibi ve bileşenler birer birer yok edilirken ayakta beklendiği üzere Monica ve Leo kalıyor... Bütün bu süreçte Miike görsel ustalığını, karikatürize şiddetini ve bir sahne itibariyle de ‘anime’severliğini sahaya sürüyor (buna bütçe de neden olmuşa benziyor). Ki bence ‘anime’severliğin açığa çıktığı bölüm filmde yama gibi durmuş. Ayrıca senaryodaki kilit bir bölüm de adeta “Yeşilçam’a saygı duruşu” niteliğinde, yani fazlasıyla arkaik!
‘İlk Aşk’, Miike’nin kalburüstü yapıtlarından biri değil. Senaryo elini fazla belli eden cinsten. Öykünün tutunduğu en belirgin dal olan aşk hikâyesinin de çok etkileyici olduğunu söyleyemem, aksiyonun ve kaotik yapının yanında bir tür mola yeri gibi duran bir romans (Amerikalı bir eleştirmen bu yapısıyla filmin yer yer ‘True Romance’ı hatırlattığını söylemiş).
Dinamik bir anlatım
Dinamik bir anlatıma sahip bu çalışmanın ilginç olmak için çabaladığını ve bunu zaman zaman başardığını, durum komiği kimi sahneleriyle de gönlümüzü çeldiğini söylemeliyim. Son olarak ‘kurşun sesleri ve kılıç gösterileri eşliğinde hareketli bir Tokyo gecesine tanıklık etmek isteyenler için’ diyelim.
MÜRİT
Yönetmen: Veronika Franz, Severin Fiala
Oyuncular: Riley Keough, Jaeden Martell, Lia McHugh, Richard Armitage, Alicia Silverstone, Danny Keough İngiltere-Kanada-ABD ortak yapımı
5 üzerinden 3 yıldız
‘Diğerleri’ne selam olsun
Büyük usta Michael Haneke’nin izinden gittiklerine dair emarelerle yüklü ‘Ölümcül Oyun’larıyla (‘Ich seh ich seh’) tanıdığımız Avusturyalı Veronika Franz-Severin Fiala ikilisi, şimdi de Amerikan topraklarında çektikleri ilk İngilizce yapımları ‘Mürit’le (‘The Lodge’) huzurlarımızda.
Şoke edici bir intihar sahnesiyle başlayan film, kışın esir aldığı, izole bir dağ evinde hiç ısınamadıkları ve ısınmayı da düşünmedikleri babalarının kız arkadaşı Grace’yle birlikte hayatta kalma mücadelesine girişen Aidan ve Mia’nın yaşadıklarını anlatıyor. Avusturyalı yönetmenler ‘Mürit’te sakin, ıssız ve giderek yer yer ürpertici olan bir atmosfer kurmayı başarmışlar. Lanthimos’un filmlerinden hatırladığımız Yunan görüntü yönetmeni Thimios Bakatakis’in kadrajları da bu atmosferin kurulmasına fazlasıyla katkıda bulunmuş.
Yarım başarı...…
Nereye evrileceği konusunda film boyunca akıl yürüttüğümüz öykü de izlerken sanki Alejandro Amenabar’ın ‘Diğerleri’yle (‘The Others’) Alan Parker’ın ‘Şeytan Çıkmazı’ (‘Angel Heart’) arasında gidip geliyor (kimi yerlerde ‘The Shining’e ve birkaç sahne itibariyle de ‘Hereditary’ye selam gönderiyor) türünden bir hissiyat uyandırıyor ve nihayetinde ‘Diğerleri’ne yakın duruyor.
Sonuçta iki genç oyuncuyla (Stephen King uyarlaması ‘It’ serisinden hatırladığımız Jaeden Martell ve Lia McHugh) özellikle ‘Mad Max: Fury Road’dan yüzüne aşina olduğumuz Riley Keough’un sürüklediği ‘Mürit’, gerilim sineması adına barındırdığı kimi güzelliklere rağmen genel toplamda pek bir yere varamıyor ve ‘yarım başarı’ notuyla sahneyi terk ediyor.
‘Bloodshot: Durdurulamaz Güç’
Haftanın diğer seçenekleri
Çizgi roman uyarlaması ‘Bloodshot: Durdurulamaz Güç’ (‘Bloodshot’), David S. F. Wilson imzasını taşıyor, oyuncular Vin Diesel, Eiza Gonzalez, Sam Heughan ve Toby Kebbell. ‘Gölgelerin Aşkı’ (‘Above the Shadows’) Claudia Myers imzasını taşıyor, oyuncular Olivia Thirlby, Alan Ritchson, Megan Fox ve Jim Gaffigan. Yerli gerilim ‘Araf 4: Meryem’ Gökhan Arı imzasını taşıyor;oyuncular Berrak Öztekin, Efsun Akkurt, Derya Şen ve Damla Özovalı.
‘Gölgelerin Aşkı’
ELEŞTİRMENLER ZİRVESİ
Türkiye’nin en iyi sinema yorumcuları haftanın filmlerini değerlendiriyor...
Paylaş