Paylaş
Top Gun: MaverIck (Beş üzerinden Üç yıldız)
Yönetmen: Joseph Kosinski
Oyuncular: Tom Cruise,
Jennifer Connelly, Miles Teller,
Glen Powell, Monica Barbaro, Jon Hamm, Ed Harris, Val Kilmer, Lewis Pullman, Jay Ellis, Jean Louisa Kelly, Manny Jacinto
Çin-ABD ortak yapımı
Temmuzda 60 yaşına girecek olmasına karşın ‘aksiyon yıldızı’ kimliğinde ısrar eden Tom Cruise, bu hafta eski göz ağrılarından biriyle huzurlarımıza geliyor. Pandemi sebebiyle gösterimi bu yıla sarkan söz konusu proje, bizleri 1986 yapımı ‘Top Gun’dan hatırladığımız Pete ‘Maverick’ Mitchell’la bir kez daha buluşturuyor. Geçmişin ‘asi’ pilotu,
36 yıl sonra kendisini hatırlatırken Cruise da yeniden gökyüzünü arşınlıyor.
Önce öykü: Test pilotu Yüzbaşı (filmin Türkçe altyazısında ‘Albay’ rütbesi layık görülmüş!) Pete, aradan geçen süre zarfında sahayı terk etmemiştir. Arkadaşları çoktan amiral rütbesine yükselip kurumsal görevlere gelirken o masa başı yerine pistleri tercih etmiştir. Yeni hız limitlerine dair çalışırken merkez tarafından projenin iptal edildiğini öğrenir. Buna rağmen kurallara uymaz ve aykırı bir hamleyle uçağı test eder. Üstleriyle başı derde girse de eski dostu Tom ‘Iceman’ Kazansky tarafından korunur ve ‘Top Gun’ okulundan mezun bir grup genç pilotun eğitimine atanır. Sorumluluğundaki müfreze hızlı bir eğitimin ardından gizli bir bölgede, illegal yolla uranyum zenginleştiren bir tesisi yok edecektir.
Yönetmen koltuğuna ‘rahmetli’ Tony Scott’ın yerine daha önce ‘Oblivion’da da Tom Cruise’la çalışan Joseph Kosinski’nin oturduğu ‘Top Gun: Maverick’, öykü boyutunda mesleğe ilişkin sevdasını kaybetmemiş ve yaşlılığa direnen tecrübeli bir pilotun, gençlere bildiklerini aktarırken aynı zamanda onların dünyasında ayakta kalma mücadelesini anlatıyor. Ehren Kruger, Eric Warren Singer ve Christopher McQuarrie’den oluşan senaryo grubu, eğitmen ve öğrencileri arasındaki ilişkiyi giderek yüksek irtifa kazanan bir süreçte biçimlendiriyor. Kurt hoca konumundaki Maverick, önce gençleri ‘it dalaşı’nda birer birer yenerek yaşına rağmen hayli formda olduğunu gösteriyor, daha sonra plajda Amerikan futbolu oynatarak onları kaynaştırıyor. Geçmişte kendi yaşadığı rekabetin bir benzeriyse iki genç teğmen Bradley ‘Rooster’ Bradshaw’la Jake ‘Hangman’ Seresin arasında filizleniyor. Üstelik bu ikiliden biriyle kendisinin de eski bir meselesi var; ‘Rooster’ hayatını kaybeden eski pilot arkadaşı ‘Goose’un oğludur ve ondan nefret etmektedir.
2022 model ‘Top Gun’ seyircisine nefes aldırmamaya kararlı bir yapıda ilerliyor. Sürekli bir aksiyon hali ve arada kimi görüntüler vasıtasıyla 1986 tarihli orijinal yapıtla nostaljik bir bağlantı kurma çabası... Lakin amaç hemen her sahnede adrenaline yüklenme olunca öykü orijinal olma hakkını yitiriyor gibi. Çünkü bu kadar hareketi ancak klişeler, bildik dönemeçler, karakter çatışmaları ve eski formüller ayakta tutabilir. Kosinski imzalı yapım da ‘Zaten özgün olmak gibi bir derdim yok; seyirciyi gökyüzünde alabildiğince gezdireyim, heyecanlandırayım, beraber hız limitlerini aşalım’ demiş.
Cruise’a bu kez Jennifer Connelly eşlik ediyor.
‘Star Wars’a gönderme
İlk adımda ‘düşman’ın adresi belliydi; Sovyetler. Bu kez yok edilecek tesisi inşa edenlerin net bir tanımı yok, belirsiz bir düşman yaratılmış. Dramatik yapıdaysa Maverick’in yöntemlerine karşı ama ona saygı duyan komutanları görüyoruz; Chester ‘Hammer’ Cain ve Beau ‘Cyclone’ Simpson gibi. ‘Rooster’ın hem babasının arkadaşı Maverick’le hem de kendi kuşağından ‘Hangman’la didişmesi de hikâyenin aradığı rekabet unsurunu oluşturuyor.
Ayrıca ‘eski usul’ teknik ve taktiklerin günümüz dünyasında geçerli olacağına dair mesajı var filmin (ki en kayda değer
yanı da bu). Bir de bombalama bölümünde havadaki kapışma sahnelerinin 1977 tarihli ‘Star Wars’u fazlasıyla andırdığını (saygı duruşu ya da gönderme de denilebilir) söylemeliyim.
Tony Scott’ın ‘Top Gun’ı kadar maço olmayan 2022 versiyonunda Cruise, kendisi için çekilmiş hissi veren filmi rahatça sırtlıyor. Önüne set çeken komutanlarda Ed Harris ve Jon Hamm’i izliyoruz. Eski kadrodan Val Kilmer da kendini hatırlatıyor. ‘Rooster’da ‘Whiplash’ın genç bateristi Miles Teller, ‘Hangman’de Glen Powell var. İlk filmdeki partner Kelly McGillis, Hollywood’un estetik kriterlerine göre yaşlanmadığı (!) için sahaya yeni bir kadın karakter sürülmüş; bar sahibesi Penny. Bu rolde de Jennifer Connelly’yi izliyoruz.
Sonuçta ‘aksiyon filmleri’nden hoşlananlar için son derece uygun bir seçenek ‘Top Gun: Maverick’. Keşke nostaljik göndermelerinin içine, ilk filmin en derin izlerinden ‘Take My Breath Away’ şarkısını (Berlin) da katsalarmış...
Ah şu ‘sosyal medya’...
Suç işleyen ya da insanların suç işlemesine yol açan paylaşımlarda bulunan sosyal medya fenomenleri gözaltına alınır ve denize nazır bir yerde konumlanmış açık hava hapishanesinde (Dijital Suçlar Cezaevi) zoraki bir şekilde birtakım sınavlardan geçilerek tekrar topluma kazandırmaya çalışılır.
Son dönemde Batı’daki gençlik edebiyatı ve bu edebiyatın sinemadaki yansımaları konumundaki ‘Açlık Oyunları’, ‘Uyumsuz’, ‘Labirent’ gibi seriler, totaliter yapılara karşı distopik öykülerle insanlığı uyarma görevini üstlendiler. Görünürde aksiyon formatına sahiptiler ama alttan alta kapitalizm, sistem eleştirisi gibi meseleleri de hatırlatıyorlardı.
Yukarıda konusunu özetlediğimiz, Emre Kavuk’un yönettiği, senaryosunu Birol Güven’in yazdığı ‘Dijital Esaret’ de en azından kâğıt üzerinde gençlere ve gençliğe uyarılarda bulunma niyetinde. Ama filmin kahramanları daha çok ‘Survivor’a katılmış yarışmacıları andırıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse ‘sosyal medya çağı’ üzerine eleştiri getirme derdinde görünen bu yapım karikatürize bir çabadan öteye gidemiyor. Derinliksiz ve öykü boyunca dönüşümleri pek de inandırıcı biçimde gerçekleşmeyen karakterleriyle ‘dijital çağ’ın sözde kurbanlarına
son derece didaktik mesajlar vermeye çalışıyor. Üstelik bu tür projelerde iyi-kötü bir politik bakış açısı da olur. Baskıcı yönetimlerin sürekli susturmaya, sesini kısmaya çalıştığı ‘sosyal medya’yı sadece ‘fenomen’ eleştirisiyle ele almak da, evet sorun edilebilir bir dert ama asıl meselenin onlar olmadığı o kadar açık ki...
Filmin en önemli yanı tabii ki, bizlere çok erken veda eden Rasim Öztekin’i bir kez daha hatırlama, anma ve izleme fırsatı sunması...
Ve diğer seçenekler...
Taşınma telaşı ve bu sırada birbirinin hayatına değen onca insan... Ramon ve Silvan Zürcher’in yönettiği ‘Örümcek ve Kız’da (Das Madchen Und Die Spinne) başrolleri Henriette Confurius, Liliane Amuat, Ursina Lardi ve Flurin Giger paylaşıyor. Michaela Pavlatova’nın yönettiği ‘Benim Güneşli Maad’ım’ (My Sunny Maad), Çek bir kadının Afganistan’da yaşadıklarını anlatan bir animasyon. Haftanın diğer filmleri şöyle: ‘Payidar: Gazi’nin Büyük Tablosu’ (Yön: Görkem Uludüz-Onur Ögden), ‘İçimdeki Kahraman’ (Yön: Sinan Sertel), ‘İkinci Seans’ (Yön: Gökhan Murat Toktamışoğlu), ‘Pi: Sonsuzluk’ (Yön: Yılmaz Aydın), ‘Müsfer: Cin Kabilesi’ (Yön: Massimo Manjjed), ‘Rüzgârgülü’ (Yön: Meryem Beyza Er). ‘Hopper ve Çılgın Çetesi: Büyük Macera’ (Hopper et le hamster des tenebres) adlı animasyonsa Ben Stassen ve Benjamin Mosquet ikilisinin imzasını taşıyor.
Örümcek ve Kız
Süpürgeleri hazırlayın, yine uçuyoruz!
Başkent yazı festivalle karşılıyor. 25’inci kez düzenlenen ‘Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’, 26 Mayıs’ta başladı ve 5 Haziran’a kadar sürecek. Büyülü Fener Kızılay Sineması ve Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gerçekleştirilecek etkinlikte kadın yönetmenlerin seçkileri yer alırken Endonezya’dan Vietnam’a, Arjantin’den Hindistan’a uzanan geniş bir yelpazede
60’a yakın film izleyiciyle buluşacak.
Bu yıl ‘Kadınların Mirası’ temasıyla düzenlenen festivalin bölüm başlıkları şöyle:
‘Her Biri Ayrı Renk’, ‘Pembesiz Mavisiz’, ‘Olay Yeri: Aile’, ‘Küçük Kadınlar’, ‘Kadın Yok Savaşın Yüzünde’, ‘Yıkmak Diyor Kadın’, ‘Ayak Basılmamış Yollar’, ‘Perdeyi Sahipleniyoruz’ ve ‘Türkiye’den Kadın Filmleri’.
Bu bölümlerde öne çıkan filmlerden bazıları şunlar: Bu yıl Berlin’de ‘Altın Ayı’ alan ‘Alcarràs’ (Yön: Carla Simon), 2021 San Sebastian Film Festivali En İyi Film Ödülü sahibi ‘Mavi Ay’ (Yön: Alina Grigore), ‘Hatıra’, ‘Hatıra: Bölüm II’ (Yön: Joanna Hogg), ‘Maixabel’ (Yön: Icíar Bollaín), ‘Bıçağın İki Yüzü’ (Yön: Claire Denis), ‘Beynimiz Yıkanmış’ (Yön: Nina Menkes) ve ‘Zuhal’ (Yön: Nazlı Elif Durlu).
Ayrıca festivalde ‘Özel Gösterimler’ başlığı altında yedi film gösterilecek; bu bölümde yer alan yapıtlar ise şunlar: ‘Beklenen Şarkı’ (Yön: Cahide Sonku- Sami Ayanoğlu-Orhon M. Arıburnu), ‘Büyük İstanbul Depresyonu’ (Yön: Zeynep Dilan Süren), ‘Deli Deli Olma’ (Yön: Murat Saraçoğlu), ‘Kardeş Kurşunu’ (Yön: Lütfi Ö. Akad), ‘Kadın Hamlet’ (Yön: Metin Erksan), ‘Körfez’ (Yön: Emre Yeksan) ve ‘Sen Aydınlatırsın Geceyi’ (Yön: Onur Ünlü).
Paylaş