Paylaş
1) CAROL
Hangi kapıyı çalsam karşımda buruk acı
İki farklı sınıfa ait kadının ilişkisini anlatan bu etkileyici yapımda sözcüklerden ziyade mimikler, dokunuşlar ve bakışlar ön plana çıkıyordu. Enfes ve buruk finali de bir başka önemli yanıydı. Patrica Highsmith’in Clarie Morgan adıyla yayımladığı romandan, Todd Haynes’in sinemaya uyarladığı filmi Cate Blanchett ve Rooney Mara ikilisinin performansları sürüklüyordu.
2) AY IŞIĞI / MOONLIGHT
Siyah çocuklar mavi görünür…
2017’de ‘En İyi Film’ dalında Oscar’a uzanan ‘Ay Işığı’ bir hayatın üç evresine göz atıyor, ele aldığı karakterin kişiliğini ve cinsel kimliğini bulma çabasını perdeye taşıyordu. Barry Jenkins filmi Tarell Alvin McCraney’nin tiyatro oyunu ‘In Moonlight Black Boys Look Blue’dan (‘Ay Işığı Siyah Çocukları Mavi Gösterir’) sinemaya uyarlamış, senaryoyu oyunun yazarıyla kaleme almıştı.
3) ALEV ALMIŞ BİR GENÇ KIZIN PORTRESİ / PORTRAIT DE LA JEUNE FILLE EN FEU
Tablo güzelliğinde bir aşk
18’inci yüzyılda kadın ressamların sadece hemcinslerinin portresini çizebildiği bir ortamda modeline âşık olan bir sanatçı… Celine Sciamma’nın imzasını taşıyan yapım iki kadın arasında gelişen tutkulu ilişkinin öyküsünü etkileyici şekilde anlatıyordu. Başrollerini Noemie Merlant ve Adèle Haenel’in paylaştığı film, klasik dönem romanı tadı veriyordu.
4) ONUR / PRIDE
Yeter ki ‘onur’suz olmasın dayanışma ruhumuz…
Yıl 1984. İngiltere’de ‘Demir Lady’ lakaplı Margaret Thatcher’ın iktidarı alt sınıfları ezmektedir. İşte bu ortamda Londralı bir grup erkek ve kadın eşcinsel aktivist son dönemde kendilerine uygulanan şiddetin azaldığını, daha doğrusu başka yönlere kaydırıldığını fark ediyor. Peki ama nereye? Grevdeki madencilere… Onlar da gidip madencilerle direnişe katılıyor. Matthew Warchus imzalı yapım İngiliz mizahından beslenirken meselenin politik ve sosyolojik noktalarına da dikkat çekiyordu.
5) MILK
Yönelimini saklamayan ilk siyasetçi…
Harvey Bernard Milk, Amerikan politik tarihinde eşcinselliğini açıklayan ilk siyasetçiydi. Hem eşcinsel hakları hem de sendikal haklar için mücadele eden öncü bir karakterdi. 1978’de bir suikast sonucu öldürüldü. Gus Van Sant, bu etkileyici portreyi ‘Milk’ adlı yapımla perdeye taşıdı, politikacıyı canlandıran Sean Penn de filmdeki performansıyla 2009’da ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dalında Oscar’a uzandı.
6) ACI VE ZAFER / DOLOR Y GLORIA
Almodóvar hakkında her şey
Mesleki açıdan zirvede gezindiği günleri geride bırakmış, yaratıcılık problemleri yaşayan, aynı zamanda sağlık sorunlarıyla boğuşan orta yaşlı bir yönetmen... Geçmişe uzanır ve sanatsal yolculuğuyla birlikte cinsel kimliğini bulma süreçleriyle hesaplaşır. Pedro Almodóvar’ın otobiyografik özellikler içeren bu son filminde ana karakteri canlandıran Antonio Banderas, Cannes’da En İyi Erkek Oyuncu ödülünü almıştı.
7) KALP ATIŞI DAKİKADA 120 / 120 BATTEMENTS PAR MINUTE
Susma, haykır!
1990’lı yıllar... Bir yandan bilgisizlik, öte yandan duyarsızlık ortamında AIDS, hayatları birer birer yok etmektedir. Fransa’da Act Up-Paris adlı sivil oluşum, bireyleri mücadele alanına çağırırken ilaç şirketlerinin stratejilerine karşı bir çaba içindedir. Bir grup aktivistin öncülüğündeki bilinçlenme sürecine ve dayanışma ruhuna odaklanan filmin yönetmeni Robin Campillo’ydu.
8) MAVİ EN SICAK RENKTİR / LA VIE D’ADELE
Mavi, mavi, masmavi
Tunus doğumlu Abdellatif Kechiche’in yönettiği yapım iki kadın arasındaki tutkulu bir ilişkiyi sınıfsal yanlarıyla anlatırken Fransa gibi ‘kâğıt üzerinde’ özgürlüklerin ülkesi görünen bir yerde bile ‘öteki’lerin yaşadığı zorluklara etkileyici bir anlatıda dikkat çekiyordu.
9) BROKEBACK DAĞI / BROKEBACK MOUNTAIN
Modern kovboyların dünyasında…
Yıl 1963. Wyoming’deki Brokeback Dağı eteklerinde iki genç adam, bir tür mevsimlik işçi olarak büyük koyun sürülerini gütmek ve geniş otlaklara çıkarmak için ortaklaşa bir işe talip olurlar. Ve bu süreçte aralarında yakınlaşma başlar... Ang Lee’nin modern kovboyların dünyasında gezinen filmi, zamanında çok ses getirmiş; biri ‘En İyi Yönetmen’ olmak üzere üç dalda da Oscar almıştı.
10) BENİ ADINLA ÇAĞIR / CALL ME BY YOUR NAME
Hüzünlü bir yaz aşkı
1983 yazı... Arkeolog ve sanat tarihçisi Prof. Perlman’la Fransız eşi Annella’in, mimarisiyle kendi çapında cennet bahçelerinden bir kesit sunan Kuzey İtalya’daki evine Amerikalı bir doktora öğrencisi gelir. Bu farklı kültürden konuk, çok geçmeden profesörün 17 yaşındaki oğlunun ilgisini çeker. Luca Guadagnino, André Aciman’ın aynı adlı romanından James Ivory’nin uyarlamasıyla sinemaya taşınan filminde, hüzünlü bir yapıma imza atıyordu.
Bunlar da var...
Kadıköy ve Beyoğlu’nda ahlaka mugayir filmler gösteriliyor!
Sinemamızın ‘vakanüvis’idir Agâh Abi (Özgüç)... Geçmişe dair bütün kayıtları tutar ve zamanı geldiğinde de kitaba dönüştürerek tarihe notunu düşer. 88 yaşının baharında çıkardığı son çalışma ‘Yılların İzinde Türk Sineması’, yine birçok belgeyle dolu. Kitabın öncelikli olarak izini sürdüğü iki önemli belge var: Biri Sedat Simavi’nin çektiği ama Osmanlıca ve Fransızca afişinde ismi yer almayan 1917 tarihli kayıp filmi ‘Casus’a (diğer kayıp filmi de ‘Pençe’dir) ait tanıtım broşürleri. (Meraklısına not: Bu iki yapımın önemi, Osmanlı döneminde ticari sinema salonlarında halk önüne çıkan ilk konulu uzun metrajlı Türk filmleri olmalarıdır.) Diğeri de 1922’de Dahiliye Nezareti’nin İstanbul Polis Müdüriyeti’ne yolladığı ve ahlaka aykırı filmleri gösteren sinemaların kapatılmasını isteyen yazışma. Bu yazışmada İstanbul Polis Müdüriyeti de cevaben Kadıköy’de ‘Fahişenin Kızı’, Beyoğlu’nda da ‘Oires Karnavale’ adlı ‘mugayiri adap ve ahlak filmleri’nin gösterildiğinin belirlendiğini bildiriyor. Kitapta ayrıca sinemamıza ait uzun bir tarihsel yolculuk, erotik filmler dönemi, çizgi roman uyarlamaları gibi bölümlerin yanı sıra Yeşilçam’dan çok güzel fotoğraflar, etkileyici kadrajlar bulunuyor. Sözün özü Horizon (Klaket) Yayınları’ndan çıkan bu kitabı okurken hem nostaljik bir tat alıyorsunuz hem de sinemamızın kimi dönemeçlerine vâkıf oluyorsunuz.
Paylaş