Paylaş
Dini unsurlara dayalı korku-gerilim sinemasının ana yatağı 70’lerde biçimlenirken ‘The Exorcist’in (Şeytan) yanı sıra ‘The Omen’ (Kehanet) da kitlelerin yoğun ilgi gösterdiği yapımların başındaydı. Richard Donner’ın 1976 tarihli yapıtı belki sinematografik açıdan önem arz etmiyordu ama seyircinin zihninde yer eden kimi sahneleriyle tarihe düşülmüş önemli bir not oldu hep.
Konu özetle şöyleydi: Amerikalı diplomat Robert Thorn ve Katherine’in evlat edindikleri ve ismini Damien koydukları çocuk 5 yaşına geldiğinde tuhaf olaylar etraflarını saracak, çok geçmeden de işin rengi anlaşılacaktır: Damien normal bir çocuk değil, Şeytan’ın oğludur... Başrollerini Gregory Peck, Lee Remick (ki kendisi o dönem rol aldığı ‘Tekerlekler’ adlı diziyle Türkiye’de de çok seviliyordu) ve o zamanların minik oyuncusu Harvey
Stephens’ın paylaştığı, seriye dönüşen bu fenomen öykünün sonraki adımları ilgi ve içerik açısından elbette ilk filmin düzeyine erişemedi.
Bilindiği gibi çok uzun süredir ‘retro’ bir tavırla eskinin hafızalardaki yerleri sağlam yapımları şimdinin sinemacıları tarafından bir ya da birkaç kez ziyaret ediliyor. Ya yeniden çevrim ya da ‘öncesi’-‘sonrası’ ibareleriyle geçmiş şöyle bir yoklanıyor. Bu yaklaşımda tabii ki hemen karşı çıkılacak bir durum yok lakin ortaya çıkan yapımlar orijinallerinin yanından bile geçmiyor.
Bu hafta itibariyle salonlarımıza misafir olan ‘Omen: İlk Kehanet’ (The First Omen) ise 1976 tarihli orijinal filmdeki hikâyeye kadarki sürece odaklanan bir çalışma ve bu yanıyla ‘retro’ mantığın izinden gidiyor. Yönetmen koltuğuna, kariyerinde ilk kez bir uzun metraja soyunan Arkasha Stevenson’ın oturduğu yapımın öyküsüne gelince: Yıl 1971... Yetimhanede büyüyen Amerikalı genç rahibe Margaret, yemin törenini gerçekleştirmek üzere Roma’daki manastırın yolunu tutar. Bütün bu genel organizasyonun yürütücüsüyse küçüklüğünden beri bir tür hamisi konumundaki Kardinal Lawrence’tır. Margaret, Çizme’ye ayak bastıktan ve staj dönemini geçireceği kilise yönetimindeki yetimhaneye yerleştikten sonra güzel ve huzur dolu görünen ortamın aslında bambaşka reflekslere sahip olduğunu zamanla fark eder. Başrahibe Silva yönetimindeki merkezde özellikle diğer çocuklarla arasında şiddet dolu iletişim problemleri yaşayan Carlita’ya uygulanan tecrit politikasına karşı çıkmasıyla başlayan gerilim, sonraları daha uç noktalara taşınacaktır.
OMEN: İLK KEHANET
◊ Yönetmen: Arkasha Stevenson
◊ Oyuncular: Nell Tiger Free, Ralph Ineson, Nicole Sorace, Sonia Braga, Maria Caballero, Bill Nighy, Tawfeek Barhom, Ishtar Currie-Wilson, Andrea Arcangeli, Charles Dance
ABD-İtalya-İngiltere-Kanada-Sırbistan ortak yapımı
70’LER ROMA’SI
Bugüne kadarki örnekler üzerinden konuşuyorum; zamanında büyük ilgi görmüş yapıtların günümüzdeki izlerini sürme ya da o eski yapımları yeniden yaratma derdiyle yola çıkanların ortaya koyduğu eserler genellikle vasatı bile yakalamakta zorlandı hep. Lakin ‘Omen: İlk Kehanet’ birçok yönüyle inanılmaz derecede başarılı bir yeni adım.
Arkasha Stevenson’ın çalışması, orijinal yapıtın dünyasını, atmosferini yaratıp ilk adımın kendine ait dertlerini hatırlatırken kendisi de gövdesiyle başlı başına ayakta duran sağlam bir film olmuş. ‘Omen’daki Damien karakterinin dünyaya gelişine dair ana motivasyonu seküler düzende dine olan ilgi ve inancın azalmasına bağlayan (ki Hıristiyan dünyasında iktidarı elinde tutan bir grup din temsilcisi bu görüşte) bu yeni adım, özellikle ‘68 Hareketi sonrası sisteme olan başkaldırı, insan haklarına, özgürlüklere olan talep ve kitlelerin bütün bu isteklerin yerine getirilmesi için sokağa dökülmeleri vs. derken kaotik bir dünyanın profiline de soyunuyor.
Arkasha Stevenson’la birlikte Tim Smith ve Keith Thomas’ın imzalarını taşıyan senaryo, 70’lerin kargaşa dolu günlerini ve gelişmelerini filmin arka planına yerleştirirken sosyolojik hatırlatmalarda da bulunmuş. Filmin dikkat çeken yanlardan biri de o dönemin Roma’sını, sokaklarını, dönem ambiyansını yeniden yaratmadaki başarısı olmuş. Keza görüntü yönetmeni Aaron Morton’ın kadrajlarının çok etkileyici imajlar sunduğunu belirtmeliyim.
Öatöyküden ipuçları vermeden ‘Angel Heart’ı andıran bir yapısı var diyerek küçük bir vurguda bulunayım. Filmin ‘The Omen’a bağlanma çabasının çok zarifçe ve zekice halledildiğini de belirtmeliyim. Rahibe Margaret’ta Nell Tiger Free filmi neredeyse tek başına sürüklerken kimi kadrajlarda da Isabelle Adjani’yi andırıyordu (bu arada bazı Batılı eleştirmenler filmde 1981 tarihli, Adjani’li ‘Possession’dan da esintiler bulmuş). Kardinal Lawrence’ta Bill Nighy’yi, başrahibe Silva’da Sonia Braga’yı (‘Örümcek Kadının Öpücüğü’yle tanımıştık kendisini), Carlita’da Nicole Sorace’yi izlediğimiz yapımda Rahip Brennan’ı canlandıran Ralph Ineson adeta 70’lerden fırlayıp öyküye dahil olmuş gibiydi ve muhteşemdi.
Biraz iddialı olacak ama ‘Omen: İlk Kehanet’ eskinin öne çıkmış yapıtlarının izini süren yeni dönem çabaları içinde stiliyle ve dertlerini aktarma başarısıyla bana kalırsa son 15-20 yılda çekilmiş en iyi film. Deccal’in doğumunu merak edenlere tavsiye ederim.
DİĞER SEÇENEKLER
Vincent bir gecede kendisini sebepsiz yere yapılan saldırıların karşısında bulur. Kim, neden, hangi gerekçelerle onu öldürmek istiyordur, bilemez ve kaçmaya başlar. ‘Vincent Ölmeli’yi (Vincent doit mourir) Stephan Castang yönetmiş. Oyuncular Karim Leklou, Vimala Pons, François Chattot, Michael Perez ve Karoline Rose Sun.
Haftanın menüsündeki diğer yapımlar şöyle: ‘Üç Harfliler: Nazar’ (Yön: Melodi Tözüm), ‘Bodrum Seferi’ (Yön: Recep Akdağ) ‘Nuh’un Gemisi’ (Yön: Alois Di Leo-Sergio Machado-Rene Veilleux) ve ‘SUGA/August D TOUR ‘D-DAY’ THE MOVIE’.
Paylaş