Paylaş
‘Sefiller’, ‘Güzel ve Çirkin’, ‘La La Land’ derken sırada bu haftanın yenilerinden ‘Muhteşem Showman’ (‘The Greatest Showman’) var. Bu denli ‘müzikal’, elbette bize bir ‘altın çağ’ işaret etmiyor ama yine de sinemanın eski gözdesinin, zaman zaman gönüllerimizi cezbettiğini gösteriyor. Yönetmenliğini daha çok görsel efektçi olarak tanınan ve ilk kez bu filmle uzun metraja soyunan Michael Gracey’nin üstlendiği yapım, tarihi bir kişilik üzerinden kurgusal bir öykü anlatıyor.
Senaryosunu daha çok televizyona yaptığı işlerle (‘Sex and the City’, ‘The Big C’) bilinen Jenny Bicks’le birlikte ‘Dreamgirls’ün yönetmeni olarak tanınan Bill Condon’ın kaleme aldığı ‘Muhteşem Showman’ın odağında, P. T. Barnum (1810-1891) var. İsminin tam açılımı Phineas Taylor olan bu zat, Amerikalı işadamı ve ‘Ringling Bros. and Barnum & Bailey’ sirkinin kurucusu. Film, söz konusu gerçek kişiliğin yükselme ve kurduğu kumpanyayla, çok da farkında olmadan dönemin ‘öteki’leri için dayanışma merkezi oluşturma sürecini anlatıyor. Fakir bir çocukken zengin kızı Charity’ye âşık olan Taylor, ileride sevdasına kavuşuyor. Bir gemi firmasındaki işini kaybetse de karısına ve iki kızına olan sevgisini kaybetmiyor, onlara konforlu bir hayat yaratma adına ‘şov dünyası’na giriyor. Başlardaki hayal kırıklığı ‘tuhaf’ ve çizgi dışı insanları buluşturduğu sirkiyle birlikte yeni bir umuda dönüşüyor. Lakin şöhret ve sürekli kazanma hırsı bir noktadan sonra dengeleri değiştiriyor.
P. T. Barnum, yazılıp çizilenlere bakılırsa sevimli bir üçkâğıtçı, abartılı bir iletişim uzmanı, bazılarının deyişiyle sahtekârın önde gideniymiş. Film ise onu ilk olarak bir ‘Dickens karakteri’ (hafif ‘Oliver Twist’, bir parça ‘Büyük Umutlar’) gibi ele alıyor, sonra çok az ‘Kaptan Onedin’ tadı katıyor ve nihayetinde koca bir sirkin patronu olarak sunuyor. “Bir süre mutlu mesut akan bu öykü nerede çatışma yaşayacak?” diye beklerken sahneye İsveçli şarkıcı Jenny Lind çıkıyor ve Barnum’un aile hayatında çatırdamalar başlıyor.
Tiyatro eleştirmeni Bennett’a dikkat!
‘Muhteşem Showman’, kuşkusuz erken dönem ‘şov dünyası’na da göz atıyor ama filmin galiba en kıymetli tavrı, meseleye ‘politik doğruculuk’ cephesinden yanaşması ve bu yaklaşımı, ana karakterinin bilinçli bir şekilde yapmadığının altını çizmesi. Barnum, ilginçlik adına fiziksel farklılıklara sahip insanları (‘Cüce general’, ‘En şişman adam’, ‘Sakallı kadın’, ‘En uzun adam’ gibi tanımlar eşliğinde) sirkine topluyor. Bu durumu en güzel ‘Sakallı kadın’ ifade ediyor: “En yakınlarının bile gölgesine tahammül edemedikleri kişileri para kazanmak için de olsa bir aile çatısı etrafında birleştirdin.” Ayrıca hem Taylor’la Charity hem de ekibe sonradan katılan zengin çocuğu Phillip Carlyle’la trapezci Anne Wheeley arasındaki ‘sınıfsal engellere rağmen aşk’ da öykünün dikkat çekici duraklarından biri.
Barnum’da, daha önce ‘Sefiller’de de ‘müzikal’ takılan Hugh Jackman’ı, Charity’de Michelle Williams’ı, Carlyle’da Zac Efron’u, Wheeley’de Zendaya’yı, Jenny Lind’de Sarah Ferguson’ı, ‘Sakallı kadın’ Lutz’da Keala Settle’ı izlediğimiz ‘Muhteşem Showman’in en kayda değer karakterlerinden biri de Paul Sparks’ın canlandırdığı tiyatro eleştirmeni Bennett olmuş. Bu karakterin Barnum’la süreklilik arz eden ve sanatsal vurgularla dolu atışmaları, filmin can alıcı diyaloglarından.
Müzikleri yapan Benji Pasek ve Justin Paul’ün de hakkını verelim. Sonuç: ‘Muhteşem Showman’, gayet başarılı bir müzikal.
MUHTEŞEM SHOWMAN (5 üzerinden 3,5 yıldız)
Yönetmen: Michael Gracey
Oyuncular: Hugh Jackman, Michelle Williams, Zac Efron, Zendaya, Sarah Ferguson, Keala Settle, Paul Sparks
ABD yapımı
Dwayne Johnson (en sağda) iri gövdesine rağmen naif ve cesarettten uzak birini canlandırıyor.
Işınla bizi ‘Jumanji’
‘Jumanji: Vahşi Orman’, ‘Indiana Jones’ tadına erişmek isteyen ama bu durumun da üstesinden gelemeyen vasat bir aksiyon-komedi olmuş. Birkaç eğlenceli sahne ile ilgimizi çekmeye çalışıyor.
Orijinal ‘Jumanji’, ‘rahmetli’ Robin Williams’ın sürüklediği, yer yer gerilim dozajı yüksek bir çalışmaydı. 1995 yapımı filmde iki kardeş, bir oyun sayesinde çocukken kaçırılmış bir adamı tutsaklığından kurtarıyor, peşi sıra adeta ‘ışığı gören’ kimi orman sakinleri de evlerine buyur ediyordu. 2017 tarihli yeni adım ‘Jumanji: Vahşi Orman’ ise 1996’da başlıyor; bir delikanlı küçük bir kasabada babasının bulup eve getirdiği ahşap oyunun içinde kayboluyor. Peşi sıra öykü günümüze atlarken bu kez de dört lise öğrencisi, okul yönetiminin kendilerini verdiği depoyu temizleme cezasını çekerken mekânda bulunan ahşap oyun sayesinde uçsuz bucaksız bir ormanın içine çekiliyor. Instagram’da kendi fotoğraflarını paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen Bethany, özgür kız Martha, okulun futbol takımından Fridge ve sağduyulu zeki öğrenci Spence’ten kurulu bu dörtlü, bir anlamda ‘ışınlandığı’ yeni hayatlarında oyunun karakterlerine bürünüyor ve farklı fiziklere sahip oluyor.
Birkaç eğlenceli sahne...
Başlarda umut vaat eden birkaç işe imza atsa da sonraları vasat komedilerle yoluna devam eden, Lawrence Kasdan’ın oğlu Jake’in yönettiği ‘Jumanji: Vahşi Orman’ (‘Jumanji: Welcome to the Jungle’), birkaç eğlenceli sahnesi, kahramanlarının devasa gergedanlar, suaygırları ve yılanlarla mücadele ettiği bölümleriyle ilgimizi çekmeye çalışıyor. Akılda kalıcı en derin esprisinin Cindy Crawford üzerinden yapılan göndermenin olduğu filmin dikkat çeken diğer yanları ise Dwayne Johnson’ın iri gövdesine rağmen naif ve cesaretten uzak bir karakteri canlandırması, keza alımlı bir genç kızın, sarsak bir bilim insanına yani Jack Black’e dönüşmesi...
Ama bu dokunuşlar filmi pek kurtaramıyor. ‘Jumanji: Vahşi Orman’ ‘Indiana Joes’ tadına erişmek isteyen ama bu durumun da üstesinden gelemeyen vasat bir aksiyon-komedi olmuş...
JUMANJI: VAHŞİ ORMAN (5 üzerinden 2,5 yıldız)
Yönetmen: Jake Kasdan
Oyuncular: Dwayne Johnson, Jack Black, Karen Gillan, Nick Jonas, Kevin Hart, Bobby Cannavale, Rhys Darby, Madison Iseman, Morgan Turner, Alex Wolff
ABD yapımı
‘Susma, haykır’...
90’lar... Bilgisizlik ve duyarsızlık ortamında hükmünü süren AIDS, hayatları birer birer almaktadır. Act Up-Paris adlı sivil oluşum, bireyleri mücadele alanına çağırırken hem ilaç şirketlerinin stratejilerine hem bilinçlenme çabalarına hem de dayanışma ruhuna odaklanılması için uğraş verir.
‘Kalp Atışı Dakikada 120’ (‘120 battements par minute’), işte bütün bu mücadele sürecini son derece iyi yazılmış ve çekilmiş bir senaryo eşliğinde, kimi karakterlere, onların sevinçlerine, acılarına, çekişmelerine, aşklarına, eylemlerine, sokak partilerine, ‘Onur yürüyüşleri’ne uğrayarak anlatıyor. Yönetmen Robin Campillo, geçmişte Laurent Cantet’nin ‘Sınıf’ını (‘Entre les murs’) da kaleme almıştı. Aslında ‘Kalp Atışı Dakikada 120’, olay örgüsü ve iniş çıkışlarıyla ‘Sınıf’ı andırıyor. Öykünün bireysel duraklarında ise özellikle oluşuma yeni katılan Nathan’la grubun kurucu elemanlarından Sean’ın yaşadığı ilişki ön plana çıkıyor.
‘Kalp Atışı Dakikada 120’, kuşkusuz ‘Mavi En Sıcak Renktir’le bir şekilde akraba. Lakin Campillo’nun yapıtında, Kechiche’in filmindekine benzer bir romantizm, estetik olma çabası yok. Burada daha direkt, sert ve gerçekçi mesajlar, bakış açısı ve yaklaşımlar var. Üstelik film 90’lı yılların trajedileri arasında geziniyor. Yönetmenin sakin anlatımı da olayların ve karakterlerin hazmedilmesi konusunda yardımcı oluyor.
Son olarak Sean rolünde karşımıza gelen Arjantin kökenli oyuncu Nahuel Perez Biscayart’ın Mesut Özil’i fazlasıyla andırdığı notunu düşelim. Sadece haftanın değil yılın da en iyilerinden, kesinlikle kaçırmayın.
KALP ATIŞI DAKİKADA 120 (5 üzerinden 4 yıldız)
Yönetmen: Robin Campillo
Oyuncular: Nahuel Perez Biscayart, Arnaud Valois, Adele Haenel, Antoine Reinartz, Felix Maritaud, Aloise Sauvage, Coralie Russier
Fransa yapımı
'Loving Vincent'
Diğer seçenekler
Dorota Kobiela ve Hugh Welchman’ın yönettiği ‘Loving Vincent’ta Douglas Booth, Jerome Flynn, Robert Gulaczyk ve Helen McCrory rol alıyor. Film, Van Gogh’un hayatını ressamın ünlü tablolarını bir araya getirerek anlatan sıradışı bir animasyon. Jonathan Hopkins imzalı ‘Karabasan’ın (‘Slumber’) kadrosunda Maggie Q, Will Kemp, Sylvester McCoy ve William Hope gibi isimler var. Marie Ange Gontara ve Philippe Ohrel’in başrollerini paylaştığı ‘Asya’yı Murat Aslan yönetmiş. Yerli komedi ‘Parayı Bulduk’, İhsan Taş imzalı bir yapım. Filmin kadrosunda Ersin Korkut, Alay Cihan, Gülsüm Alkan ve Metin Yıldırım gibi oyuncular bulunuyor.
'Karabasan'
2017’nin en iyileri
Takvimler bir yılı daha tarihteki yerine buyur ederken biz de âdete uyduk ve Türkiye’de 2017 boyunca vizyona giren ‘yerli’ ve ‘yabancı’ filmler arasından kendimizce ‘En İyi’ bulduklarımızın listesini sizlerle paylaşalım dedik. 2018’de de sinema sizinle olsun...
En iyi yerli 10 film
1. Koca Dünya (Yön: Reha Erdem)
2. Genco (Yön: Ali Kemal Çınar)
3. Yol Ayrımı (Yön: Yavuz Turgul)
4. Taş (Yön: Orhan Eskiköy)
5. Kaygı (Yön: Ceylan Özçelik)
6. Damat Koğuşu (Yön: İlker Savaşkurt)
7. Buğday (Yön: Semih Kaplanoğlu)
8. İşe Yarar Bir Şey (Yön: Pelin Esmer)
9. Blue (Yön: Sertan Ünver)
10. Yaşamak Güzel Şey (Yön: Müfit Can Saçıntı)
En iyi yabancı 10 film
1. Moonlight (Yön: Barry Jenkins)
2. Beden ve Ruh (Yön: Ildiko Enyedi)
3. Kare (Yön: Ruben Östlund)
4. Umudun Öteki Yüzü (Yön: Aki Kaurismaki)
5. Lady Macbeth (Yön: William Oldroyd)
6. Mutlu Son (Yön: Michael Haneke)
7. Manifesto (Yön: Julian Rosefeldt)
8. 93 Yazı (Yön: Carlo Simon)
9. Kabakçığın Hayatı (Yön: Claude Barras)
10. Genç Karl Marx (Yön: Raoul Peck)
Paylaş