Paylaş
Clive Barker’ın kısa öyküsü ‘Forbidden’dan uyarlanan 1992 tarihli ‘Şeker Adam’ın Laneti’ (Candyman) bir şehir efsanesini ve onun üzerine tez yazmaya çalışan genç bir kadının, Helen Lyle’ın öyküsünü anlatıyordu. Söylenceye göre ayna karşısında beş kez ‘Şeker Adam’ derseniz, yanınızda bitiyor ve hayatınızı sona erdiriyordu. Bernard Rose’un filmi etkileyici bir gerilim klasiği olarak zihinlerde derin bir iz bırakmıştı.
Son dönemin yükselen yıldızı Jordan Peele (Kapan/Get Out ve Biz/Us filmlerinin yönetmeni) aynı efsaneyi, yapımcı ve senarist olarak yer aldığı projeyle günümüz seyircisiyle paylaşıyor.
Bu kez öykü siyah bir ressam etrafında inşa ediliyor. ‘Şeker Adam’ söylencesinin peşine düşen ve buradan metaforlar üreterek eserlerine yansıtan Anthony McCoy kısa zamanda işin ciddiyetini fark ediyor (çünkü cinayetler baş gösteriyor) ve daha da ilginci, meselenin kendi geçmişiyle olan bağıyla yüzleşiyor.
Yönetmenliğini Nia DaCosta’nın üstlendiği, senaryosunu Peele’ın yanı sıra DaCosta ve Win Rosenfeld’in kaleme aldığı 2021 model ‘Şeker Adam’ın Laneti’ (Candyman) belki bir başyapıt değil ama muhteşem bir film. Kişisel olarak Peele’ın çokları tarafından göklere çıkarılan iki filmini altı kalınca çizilmiş politik göndermeleri itibariyle pek sevmem ama bu kez atılan adım sosyolojik ve politik açıdan çok ince ve zarif hamleler eşliğinde, zamane meseleleri hakkında çok şey söylüyor. Orijinal yapıtta ana karakterin tarihsel gelişimiyle buluşuyorduk ama öyküde bu denli keskin siyasi refleksler yoktu.
Bu kez, ‘Şeker Adam’ efsanesinin biçimlendiği Chicago’daki Cabrini-Green bölgesinden yola çıkılarak kentsel dönüşüm problemleri, beyazların siyahlar üzerindeki her türlü tahakkümü, sanat galerilerindeki iktidar odakları ve en önemlisi ‘George Floyd vakası’na gönderme yaparken ırkçı polisleri bize hatırlatan gelişmeler eşliğinde son derece sıkı, radikal ve sözünü esirgemeyen bir metinle ve onun ustaca görselleştirilmesiyle karşı karşıyayız.
Ayrıca öyküde bir tür nakledici görevini üstlenen çamaşırhane sahibinin Clive Barker kitabı okuması, McCoy’un sevgilisinin kardeşi Troy’un ünlü siyah ressam Basquiat üzerinden yaptığı iğneleme gibi zekice göndermeler de var.
SÜREGELEN IRKÇILIK BELASI...
Anthony McCoy’da Yahya Abdul-Mateen II, kız arkadaşı Brianna Cartwright’ta Teyonah Parris, sevgilisinin erkek kardeşi Troy’da Nathan Stewart-Jarrett, çamaşırhane sahibi Burke’de Colman Domingo başta olmak üzere oyuncu kadrosu üst düzey performanslar sunuyor. Öte yandan orijinal ‘Şeker Adam’ Tony Todd da çengeli ve arılarıyla (!) ‘ustalara saygı’ kabilinden bazı sahnelerde kendini hatırlatıyor.
İlk filmin ana karakterlerinden olan Helen Lyle’ı canlandıran Virginia Madsen da sesi ve bir fotoğrafıyla öyküde yer alıyor.
‘Şeker Adam’ın Laneti’ tarihsel bir meseleye, insanlığın bitmez tükenmez bir yarasına gerilim filmi formatında, derin bakışlar atıyor. Korkutucu olansa filmin öyküsü ya da efektleri değil, süregelen ve her toplumda farklı kılıkta karşımıza çıkan ırkçılık belası...
Yılın en iyi filmlerinden olan bu çalışmayı kaçırmayın derim...
‘KİLİT’LER BİR BİR AÇILIRKEN...
Sabah yoklamasında ölü bulunan bir mahkûm, ardından diğer koğuşlarda da benzer vakalar... Ortada 10 ceset vardır ve ölüm nedenleri muallaktır. Problemi çözme görevi Cinayet Büro’dan deneyimli Başkomiser Erol Haktan’la İstihbarat’tan Selin Korkmaz’a verilir. İkili, bu zor dava için kolları sıvar.
Adil Valizade’nin yönettiği, senaryoya da kendisiyle birlikte kardeşi Arif Valizade ve Cenk Çalışır’ın imza attığı ‘Kilit’ sinemamızda pek de yerini bulamamış bir tür olan polisiyenin sularında yüzüyor.
Bu türün Batı’daki örneklerinde ikili çalışan polisler (eşleşmeler genç-yaşlı, kadın-erkek ya da dertli-gamsız vs. olabilir) ve onların vakaların çözümlerini zekâlarını ve deneyimlerini yansıtarak gerçekleştirme çabalarını görürüz. ‘Karanlık Şehir Hikâyeleri’ olarak adlandırılan bir serinin ilk sinemasal yansıması olan ‘Kilit’, bu genel şablonlardan kadın-erkek ve çaylak-tecrübeli formatlarını kullanıyor. Filmin genel olarak senaryosunun başarılı olduğunu ve gizemini finale kadar koruduğu söylemek mümkün. Ama daha iyi bir reji olabilirmiş ve başta kurulan atmosferin yer yer dağılması önlenebilirmiş. Ki o zaman zaten sinemamız adına bir başyapıt çizgilerine ulaşılırmış.
Oyunculuklara gelince Mert Fırat ve Timur Acar gayet iyiler, keza Mustafa Alabora da... İstihbaratçı Selin Korkmaz’da izlediğimiz Melisa Aslı Pamuk ise görev ifade eden diyaloglarda kitabi kalmış ama karakterinin gündelik hayata dair kısımlarında son derece samimi bir portre çizmiş. Öte yandan filmin bir yerinde yakınlarda kaybettiğimiz müzik hafızamız, Kalan Müzik’in kurucusu Hasan Saltık’ı bir şekilde anmak da ince ve vefalı bir davranış olmuş.
Toparlarsak; ‘Kilit’, sinemamız adına farklı bir çaba, soluk ve renk olarak izlenmeyi hak ediyor diyebiliriz.
Mert Fırat filmde iyi bir oyunculuk sergilerken Melisa Aslı Pamuk samimi bir portre çizmiş.
VE DİĞER SEÇENEKLER...
Miles Joris-Peyrafitte’in yönettiği ‘Düşler Ülkesi’nde (Dreamland) Margot Robbie ve Finn Cole başrolleri paylaşıyor. Kyle Rankin imzalı ‘Koş Saklan Dövüş’ün (Run Hide Fight) kadrosunda Thomas Jane ve Radha Mitchell var. Céline Sciamma’nın yönettiği ’Küçük Anne’de (Petite Maman) Nelly ve Marion’ı ikizler Gabrielle ve Joséphine Sanz canlandırıyor. Gerilim filmi ‘Şeytan Oyunu’nu (The 100 Candle Game) V. Catala, B. Deane, O. Lee Garland, G. Lockhart, T. Morales, N. Onetti, N. Peterson, D. Rübesam ve C. West’ten oluşan bir ‘yönetmen ordusu’ yönetmiş! ‘Kan Kırmızı’nın kadrosunda Mehmet Usta, Özge Gürel, Ahmet Mümtaz Taylan, Baran Seyhan ve Rıza Sönmez gibi oyuncular yer alıyor, yönetmen Atalay Taşdiken. Senem Ön, Emre Ön ve Cansu Öztekin’in başrollerini paylaştığı ‘Yıldönümü’nü Mohsen Rabiel yönetmiş. Olgun Özdemir imzalı ‘Kızım Gibi Kokuyorsun’ ise ikinci kez gösterimde.
AYVALIK’TA FESTİVAL ZAMANI
İlki 2018’de düzenlenen ‘Başka Sinema Ayvalık Fim Festivali’nin bu yılki programı 2 Eylül’de başlıyor. Geçen yıl salgın dolayısıyla yapılamayan organizasyonda film gösterimleri Vural Sineması’nda ve Ayvalık Büyük Park Amfitiyatro’da açık havada gerçekleştirilecek.
Açılışta Leos Carax’ın dünya prömiyerini bu yıl Cannes’da yapan ‘Annette’ adlı yapıtı gösterilecek. Festivalde yer alan filmlerden bazıları ise şöyle:
- ‘Her Şey Yolunda’ (Tout s’est bien passé) / Yön: François Ozon.
- ‘Kaçık Porno’ (Babardeala cu bucluc sau porno balamuc) / Yön: Radu Jude.
- ‘Yeni Düzen’ (Nuevo Orden) / Yön: Michel Franco.
- ‘Dünyanın En Kötü İnsanı’ (Verdense Verste Menneske) / Yön: Joachim Trier.
- ‘Memoria’ / Yön: Apichatpong Weerasethakul.
- ‘Delo’ / Yön: Aleksey German Jr.
- ‘Petrovy v grippe’ / Yön: Kirill Serebrennikov.
- ‘Örümcek ve Kız’ / Das Mädchen und die Spinne / Yön: Ramon-Silvan Zürcher.
Festivalin detaylı programına baskasinema.com/ayvalik-film-festivali adresinden ulaşabilirsiniz.
Öte yandan ‘Kariyo & Ababay Vakfı’ (KAV) tarafından verilen KAV Yılın Yönetmeni Ödülü de 3 Eylül’de gerçekleşecek törende sahibini bulacak. Festival, 8 Eylül’de sona erecek.
Paylaş