Paylaş
SİNEMADAN bilirsiniz bazı oyuncular seyircinin önünde büyüyüverir. Çocuk rollerden beri gözünüzün önünde olan aktör ya da artist, bir de bakmışsınız koskoca bir adam ya da kadın olmuş... Benzer bir temaşa alanı olan futbolun ana figürlerinin, sinemadaki yıldızlardan temel farkı oyunu belki bir noktada terk etmeleridir. Çünkü beyazperdede ölümünüze kadar görüntünüzü aksettirebilirsiniz ama yeşil çimler belli bir yaşın üstünde top koşturmanıza izin vermez. Daha doğrusu hayatın yasasıdır buna neden olan. Vücut, o ağır fiziki yükü kaldıramaz duruma gelir, bazıları uzatmalarından alabildiğince yararlanır ama bunun da sınırı bellidir, 35’ten sonrası bu oyunda yolun yarısını değil bitişini tarif eder...
Bazıları da bu süre içinde hiç yaşlanmaz, her daim kendini tanıttığı o ilk günlerdeki gibi çocuksu, delişmen, gençlik aşısını her daim üzerinde taşıyan, oyuna dair heyecanını hiç kaybetmeyen bir görüntü sunar. Tam olarak ‘Genç Semih’ adıyla simgeleşecek bir tarifin peşinden koşmuyorum ama bu tanım da söylediklerimi somutlaştırıyor diyebilirim.
G.Saray formasıyla izleyeceğimiz Olcan Adın’da da benzer bir efekt var, onu ilk kez U-19 Milli Takımı’nda izlediğimiz hatırlıyorum, o günlerdeki artıları ve eksileriyle futbol hayatını sürdürüyor gibime geliyor. Elbette artık tecrübeli bir futbolcu ve futbolumuzun ‘4 büyük’ adresinden üçünde bulunmuş bir yetenek... Dolayısıyla oyununa tabii ki çok şeyler kattı, birçok basamağı atladı ama yine de genel görüntü olarak o ilk resme benzer kadrajlar sunuyor, en azından benim için...
‘BENİ KARTAL’IN HOCASI ERSİN ŞOLHAN KEŞFETTİ’
GELELİM ‘Genç bir adam olarak Olcan Adın portresi’nin kimi detaylarına... 30 Eylül 1985’te, Balıkesir’de doğdu. Ailesinde herkes futbol oynadığı için oyuna sevdalanmak konusunda zorluk çekmedi. Balıkesir’i bilenler SEKA Kâğıt Fabrikası’nın kentin hayatında ne denli önemli olduğunun farkındadır (Benim için de özeldir, ‘rahmetli’ peder inşaatında çalışmıştı.) Babası SEKA’da çalışan Olcan, lojmanın takımda boy gösterdiğinde mahallenin abileri tarafından yeteneğini fark edilince (!) Balıkesirspor’a yönlendirildi. Yolculuğu da burada başladı. 2002’de Kartal, kamp yapmak için Altınoluk’a gelmişti. Bu kez Balıkesir’deki hocaları onu bordo beyazlılara tavsiye etti ve denenmek için çıktığı antrenmanı Kartalspor oyuncusu olarak tamamladı. Olcan, “Beni keşfeden Kartal’ın o dönemki hocası Ersin Şolhan’dır” der. Böylece bir anlamda İstanbul’un yolu açılmıştı ona...
Bordo beyazlılarda kısa sürede dikkat çekerken takımın eski oyuncularından Servet Çetin de Olcan’ı Cemil Turan’a izlemesi yönünde öneride bulundu, derken 2003 yazında F.Bahçeli oldu. Lakin sarı lacivertli formayla istediği çıkışı sağlayamadı; önce Daum, ardından kiralık gittiği Antalya dönüşü Zico tarafından kadroda düşünülmedi. Sarı lacivertlilerde ilk ve tek golünü de 19 Aralık 2006’da kupa maçında İnegöl ağlarına yolladı. Olcan 2007-08 sezonunu da ‘kiralık’ olarak Karşıyaka’da geçirip ardından G.Antep’in yolunu tuttu.
BAŞLIKLARI TÜKETTİ
SARI kırmızılı kariyerinde onu değil belki ama ‘Spor basını’nı bekleyen en büyük tehlike sık sık gol atması olacak. Çünkü Trabzon’dayken ‘Adını galibiyet koydum’, ‘Adını zafer koydum’, ‘Adını tur koydum’ türünden o kadar çok başlık atıldı ki, artık basının yeni ve farklı başlıklara kafa yorması gerekecek!
Bu arada Olcan, son dönemlerde babasının rahatsızlığı dolayısıyla zor günler geçirdi. G.Saray formasıyla atacağı başarılı adımlar onun için aynı zamanda moral kaynağı olacak. Daha önce Antalya’da birlikte oynadığı Burak Yılmaz’ın yanı sıra Milli Takımlarda birlikte top koşturduğu Selçuk İnan’ın takımdaki varlığı ve arkadaşlığı, onun sarı kırmızılı forma altında yabancılık çekmeyeceğinin bir anlamda garantisi.
Her şeyin bir zamanı var
Olcan’ın İstanbul’a tekrar dönmesi uzun sürdü mü? Adın’ın bu konudaki cevabı şöyle: “Yaş itibariyle belki uzun sürdü ama her şeyin sanırım bir zamanı var ve sonunda mutlu bir şekilde buradayım.”
KiŞiSEL NOTLAR
En sevdiği kitap:
‘Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’
(Ahmet Ümit)
En sevdiği film:
‘Eşkıya’ (Yavuz Turgul)
En sevdiği yemek:
Annesinin tüm yemekleri
Futbol hayatının en acı hatırası:
2004’te İsviçre’de düzenlenen U19 Avrupa Şampiyonası’nda finalde İspanya’ya 1-0 kaybedilen maç.
Futbol hayatının en güzel hatırası:
Galatasaray’a transfer olması.
Kuşağının en yetenekli oyuncusu:
Selçuk İnan
Olcan Adın, dört büyük adresin üçünde bulunmuş bir yetenek.
Olcan G.Antep’te Nurullah Sağlam, Jose Couceiro ve Tolunay Kafkas ile çalıştı.
Olcan, Trabzon’da iki sezonda toplam 82 resmi müsabakaya çıktı. Bu maçlarda 22 gol attı.
Bu kez gülebilir belki!
BİR de Olcan’ın ‘Che Guevara sevdası’ndan söz etmek gerekiyor. Bu konuda genç futbolcu şunları söylüyor: “Çok takdir ettiğim bir kişilik. Kendisine ilişkin neredeyse bütün kitapları okudum, bütün filmleri izledim. Ona saygım sonsuz.” Olcan, sarı kırmızılı takıma transfer olduktan sonra Galatasaray TV’ye verdiği söyleşide Che’nin ‘Aslanların sessiz kaldığı yerlerde kuşlar, kartallar volta atar ama bilmezler ki aslan o sessizliğini bozarsa kıyamet kopar” sözünü hatırlatmış, bu da ‘Olcan gelir gelmez Fenerbahçe ve Beşiktaş’a gönderme yaptı’ şeklinde haberlerin çıkmasına neden olmuştu. Oysa Olcan aynı sözü 8 Ocak 2011’de Gaziantepspor forması giyerken de twitter hesabından paylaşmıştı.
‘Mizacım böyle’
Son olarak özellikle Trabzonspor seyircinin ona karşı yönelttiği “Hiç gülmüyor” yorumuna açıklık getirmek gerekiyor sanırım. Hatta bordo mavili takımdan Galatasaray’a gittiğinde bu transfere ilişkin ‘Sosyal medya’ üzerinden yapılan yorumlarda “Artık gülersin” şeklinde ‘kinayeli’ ifadeler kullanılmıştı. Olcan ise konuyu kısaca şöyle ifade ediyor: “Mizacım böyle, dışarıdan soğuk görünürüm. Pek gülmem. Yapı meselesi...” Kim bilir, Galatasaray tarihine geçecek bir performans onu güldürebilir.
Geçen sezon Avrupa Ligi maçında Apollon Limassol’a attığı gollerle Trabzonspor’un Avrupa’da ‘Hat-trick’ yapan ilk oyuncusu olarak tarihe geçti.
YARIN: TRABZON’UN GOLCÜSÜ CARDOZO
Paylaş