Asıl tarih ‘Avrupa’da yazılır!

BU gayretlerin ligin bitmesine kritik haftalar kala, belli odakların tasarladığı planlı ve organize bir hareketin mahsulü olduğunu düşünmemiz için maalesef ciddi emareler bulunmaktadır.”

Haberin Devamı

Galatasaray Başkanı Ünal Aysal Galatasaray’ın 3-1 kazandığı Mersin İY maçı sonrası, Fatih Terim’in çıkardığı olayları kendince provokasyon olarak nitelendiriyor ve işte bu açıklamayı yapıyordu. Gençlerbirliği’nin 2-0 kazanmasıyla birlikte liderin yedi puan gerisine düşen Fenerbahçe’nin Teknik Direktörü Aykut Kocaman da maç sonrası açıklamasında, “Bu farkın kapanmasına Galatasaray’ın saha içi ve dışında izin vereceğini sanmıyorum” diyordu.
Lider de takipçisi de bir takım güçlerden bahsediyor ve ‘Derin futbol’un, başarılarını baltalamak için çalıştığını ima ediyor. O halde ne geliyor akla; sanırım şu: Bakmayın yaşadığı kaosa, perde arkası odaklar Beşiktaş’ın şampiyonluğu için uğraşıyor. Ya da ‘Anadolu ihtilali’ sürsün isteniyor; bütün bu gayretler Bursaspor’un ikinci şampiyonluğu için… Yani Süleyman Demirel’in o ünlü deyimiyle “Var mı başka izah tazı?”

Haberin Devamı

‘Öteki’ olmanın önemi

AKLIN sürekli geri plana itildiği duyguların, aşırı sevinç ve öfkenin hâkim olduğu bu coğrafyada futbol da benzer bir geleneğin uzantısı olarak kendi mecrasında akıyor. Bu genel bir kural... Lakin bu kuralın dışına taşmayı göze alanlar geçmişte de vardı, şimdi de olmalı. Mesela 1996’daki o ünlü Trabzonspor-Fenerbahçe maçından sonra konuk takım 2-1’lik galibiyetle şampiyonluğa uzanırken golcüsü Aykut Kocaman, “Koca bir sezon uğraşıyorsunuz ama bütün emekleriniz tek maçla heba oluyor. Galibiyetimize seviniyorum ama Trabzonlu arkadaşlarım için de üzülüyorum” diyerek bize bu oyunda ‘öteki’ olmanın da önemini hatırlatmıştı. Bu cümleleriyle vurulduk Kocaman’a. “Takım tutmak kadar adam tutmak da önemli” dedik ve sonraki kariyeri boyunca bu son derece futbol figürüyle hesaplaşırken hep o ana, o açıklamalara gitti yüreğimiz. Keza Konyaspor’un başındayken bir Fenerbahçe maçında Anelka’nın elle attığı gol sonrası, bir kere daha çizgisinde ne kadar tutarlı olduğunu göstermiş ve demişti ki: “Arkadaşlar bu sistemden bu düzenden bıktım. Bu sistem bu düzen düzelmek için bir kurban istiyor. Dayanacak gücüm kalmadı ve teknik direktörlük hayatımı bu maçla birlikte noktaladım.” Allah’tan bu kararından vazgeçti, sevindik çünkü sisteme karşı ayakta duracak her bir taş önemliydi ve Kocaman’ın bu uğurda verecek daha çok mücadelesi vardı.

Haberin Devamı

Kazananın elini sıkmak

‘Büyükler’in dışında biçimlenen bir teknik adamlık kariyerinde yeniden kendisini var eden ama ‘Egemenler’in tarafında yer alan camiasına tekrar döndü Kocaman. Lakin bu son sefer, sürekli çelişkilerle dolu bir serüvenin ifadesi oldu. Hele de işin için ‘3 Temmuz süreci’ girince mesele bambaşka boyutlara taşındı ve o dönemin tanığı olan herkes gibi Kocaman’ın da psikolojisi bozuldu elbet. Neyse, gelinen nokta itibariyle son problemli açıklama malum, ‘Saha dışında da Galatasaray’ ifadesiydi. Bir kere benim için idealdeki Aykut Kocaman, kazanmayı da kaybetmeyi de bilen bir futbol figürüdür. İşte bu mantığın devamında da son açıklaması asıl olarak bu futbol ikliminde kendisine umut bağlayanları hayal kırıklığına uğratmıştır. Çünkü bu iklim, ‘Kazananların kültürü’yle yoğurulmuştur ve kaybedeni yüceltmez. Lakin Kocaman biz romantikler için kaybetse de yaşaması gereken bir kimliktir. Bu yüzden kazananın da kaybedenin de elini sıkmasını bilmesi gerektiğine inandığımız Kocaman (ki öyle olduğuna eminiz) kaybedince niye böyle bir açıklamaya soyunmuştur, bu bize tuhaf geldi.
Evet, naif olmanın zamanı değil, futbol bizim romantizmimizle ayakta duracak bir oyun olmaktan çoktan çıktı. İşin içinde milyonlar dönüyor, kazanmak elbette çok önemli. Hele ki bu topraklarda en çok ‘Kazanma kültürü’yle yoğurulmuş, özellikle Aziz Yıldırım döneminde her ‘Şampiyonluk dışı sonuç’la kapı önüne konulmuş teknik direktörlerin sayısı hayli kabarık bir camiada kaybetmek elbette insanın psikolojisini bozar.

Haberin Devamı

6222 sayılı kanun var

Ama gelin işin tüm felsefi ve romantik tarafını bir kenara bırakalım ve hukuki sularda yüzelim: Madem Kocaman’ın da Aysal’ın da ‘Derin futbol ortamı’na ilişkin çok ciddi iddiaları var, işte size kapı gibi 6222 sayılı kanun. Diyor ki bu kanun, “Varsa bu delilleriniz, müracaatlarınızı yapın. Bu iddialar araştırılsın.” Ülkede hukuk ve adalet sistemi çok inandırıcı yapı arz etmiyor ama yine de önce bu kapı denenmeli derim. Ve sonrasında eklerim: Gerçekten de her iki camianın da ileri gelenleri sürekli sahneye koydukları bu oyundan sıyrılsın ‘Bu maskeli balonun sahte yüzleri’ konumundan çıksınlar. Mahkeme yolu açık, sürekli sahaya sürdükleri “Günü gelince açıklayacağım” teranesi bizleri fazlasıyla yordu.
Son olarak Aykut Hocam’a naçizane şuhu hatırlatmak istiyorum: Fenerbahçe’nin 18 şampiyonluğu var, Galatasaray da muhtemelen 19. şampiyonluğuna uzanacak. Ama asıl tarih dışarıda yazılıyor. Boş ver içerideki çekişmeyi, Avrupa Ligi’nde yarı final önemli bir başarıydı, mümkünse bu serüveni finalle hatta ‘Şampiyonluk’la taçlandır. İçerideki çekişme bir yere gitmiyor, yüzyılı aşkın bir süredir aynı filmin ana aktörleri olarak herkes yerli yerinde duruyor. Ama Avrupa’da atılan her yeni adım ‘Tarih’ oluyor. Bir tarih de sen yazıver…

Yazarın Tüm Yazıları