Uğur Vardan

Bir intikam defilesi...

3 Temmuz 2021
Sinema salonları nihayet açıldı, mutluyuz. Dev perdede film izlemeyi özleyenler ‘Cruella’yla açılış yapabilir. Film, ‘101 Dalmaçyalı’dan hatırlanan Cruella de Vil karakterinin modacı olma çabalarını ve annesinin intikamını alma mücadelesini şenlikli bir öyküyle anlatıyor.

Aykırı bir çocuk olan Estella, haksızlığa karşı öfkesini her daim dışa vuran bir kişiliğe sahiptir. Nihayetinde eylemleri sonucu okuldan ayrılmak durumunda kalır. Annesiyle birlikte Londra’da yeni hayata yelken açmak isterlerken büyük bir acı yaşar, hayattaki tek varlığını kaybeder. Koca kentte yalnız olduğunu düşünürken karşısına iki küçük hırsız çıkar, onlara katılır; artık bir çetenin sağlam üyesidir. Büyür, normalleşmek, geleceğini moda tasarımcısı olarak çizmek ister. Ve kimi hamleler sonucu bu konudaki en önemli figür konumunda olan Barones von Hellman’ın ekibine dahil olur.

‘Cruella’ filmi, ‘101 Dalmaçyalı’ adlı klasiğin kötü karakteri Cruelle de Vil’in köklerinde geziniyor. Dodie Smith’in romanına dayanan bu metin daha önce bir animasyon (1961) ve bir de film (1996) olarak sinemaya uyarlanmıştı. Craig Gillespie imzalı son hamleyse zamanı 70’ler Londra’sına taşımış ve punk-rock döneminin çizgileri eşliğinde anlatmış. Öykü temel olarak bir intikam meselesi üzerine kurulu; annesinin kendi hatası yüzünden öldüğünü düşünen Estella, meselenin farklı bir boyutu olduğunu anlıyor ve yeni bir hedef doğrultusunda mücadelesine başlıyor. ‘Yetenek Avcısı’ (‘Million Dollar Arm’), ‘Zor Saatler’ (‘The Finest Hours’) ve en önemlisi ‘Ben, Tonya’ (‘I, Tonya’) gibi filmlerle tanınan Craig Gillespie, görsel olarak son derece etkili bir şekilde inşa ettiği dönem Londra’sında çift kişilikli bir kahramanın izini sürüyor. Estella, yeni kimliği Cruella’yla birlikte Barones von Hellman’a karşı yıpratıcı bir mücadeleye soyunuyor. Zeki eylemlerle basının ve de tabii ki kamuoyunun dikkatini çekiyor, yeni bir moda ikonu olarak yükseliyor.

KARANLIK TARAFA KAYIYOR

Filmi iki Emma sürüklüyor. Genç yetenek Emma Stone, Estella-Cruella karakterinde karşımıza gelirken Barones’i de Emma Thompson oynuyor. Emma Stone, giderek karanlık tarafa kayan bir karakteri başarıyla canlandırıyor. Emma Thompson ise kibirli, hırslı ve Makyavelist Barones’i abartılı, yer yer karikatürize ama istenen etkiyi veren bir performansla inşa ediyor.

Cruella’nın kötülüğünü daha makul ölçülerde sunan bu yapım, salonlara geri dönme yolunda fena bir seçenek gibi durmuyor. Renkli, esprili, oyunculukları kayda değer bir yapımsa aradığınız, ‘Cruella’ sizin için uygun bir randevu diyebiliriz. Ayrıca filmin soundtrack’i çok iyi...

SALONLARDA ‘AKSİYON’ VAR...

Evet, sinemanın bir aksiyon sanatı olduğunu düşünenlere, salona adrenalin yükseltici görüntüler izlemek için gitmek isteyenlere haftanın en önemli seçeneği elbette ki ‘Hızlı ve Öfkeli 9: Hız Efsanesi’ (‘F9: The Fast Saga’). Bu upuzun serinin son halkasını Justin Lin yönetmiş. Daha önceki adımlarda; 4, 5 ve 6’da da kamera arkasına geçen Tayvan kökenli yönetmen, işinin ehli bir zanaatkâr.

Yazının Devamını Oku

Kartal Tibet... Önce bol bol kılıç salladı sonra kameraya geçti

3 Temmuz 2021
Kartal Tibet belleklerimize aktör, yönetmen ve dirayetli bir kişilik olarak dokundu ve hayat sahnesinden çekildi. Tüm sevenlerinin ve sinemamızın başı sağ olsun diyoruz...

1970, Ağustos ayı olmalı... Okulların açılmasına çok az bir süre kalmış ve ben, ‘ilkokul bir’ öncesi metinlerini hecelediğim ‘Ayşegül’ dışında yeni bir dost ediniyorum. Sonrasında ilk olarak Hürriyet’in sayfalarında bant olarak yayımlandığını öğrendiğim ‘Tarkan’, bu yeni yoldaşım. Rahmetli Sezgin Burak’ın yarattığı karakter, artık dergi olarak çıkmaya başlamış. Her sayısını merakla bekliyorum. Hızlı okumayı asıl olarak ondan öğreniyorum... Hun İmparatoru Âttila’nın hizmetindeki Tarkan külliyatına, ‘Maryo’nun Kuşları’yla başlayıp bütün serüvenlerini çocukluğum boyunca su gibi ezberliyorum.



Derken kendisinin suretini beyazperde de görüyorum. Filmin vizyona çıktığını öğreniyorum ve hemen rahmetli pederle sinemanın yolunu tutuyoruz. Büyük bir hayranlıkla izliyorum karşımdaki yapıtı. Bir yandan da çocuk aklımla Tarkan’ın iki kaşı arasına düşen perçemi olmuş mu, bıyıklar benzemiş mi, giysileri, çizmeleri vs. çizgi romandaki gibi mi türü sorularla geçiyor ilk buluşma...

Yazının Devamını Oku

Biraz ‘hareket’lenelim...

26 Haziran 2021
Haftaya sinemalar açılıyor. Kitleleri salonlara yeniden, büyük stüdyo yapımı aksiyonlarla çekme çabası var. Bunun somut göstergesi de ‘Hızlı ve Öfkeli’ serisinin dokuzuncu adımı olan ‘F9’. Biz de bu vesileyle aksiyon sinemasının öne çıkan yapımlardan bir derleme oluşturduk. Belki bu listeden kimi yapıtları yeniden izleyerek önümüzdeki haftaya kadar antrenman yapmış olursunuz!

1. BÜYÜK HESAPLAŞMA / HEATBir ipte iki efsane

Her eyleminden kusursuzca sıyrılan bir hırsız ve çetesiyle onların peşine takılan bir dedektif... Sinema tarihinin iki büyük ikonu, Robert De Niro ve Al Pacino’yu ‘Baba’ serisinden sonra hacimli rollerle karşımıza getiren bu suç aksiyonu, Michael Mann’in usta rejisiyle unutulmaz bir yapıta dönüşür. İki ana karakterin buluşup kahve içtikleri sekans, filmin doruk noktasıdır...

2. SON ULTİMATOM / THE BOURNE ULTİMATUMHafıza yerine gelirken...

İlki 2002’de çekilen ve Robert Ludlum’ın karakterini modernize ederek günümüze taşıyan ‘Bourne serisi’, şimdiki zaman politik dengelerinde dolaşırken meselelere doğru noktalardan yaklaşıyor ve örgütünden bağımsız bir ajan tipolojisini de gerçekçi çizgilerle sunuyor. Ana karakterin kaybettiği hafızasıyla yavaş yavaş buluşmasını anlatan ve Paul Greengraas imzasını taşıyan son adımsa üçlemenin de en iyi filmi. Seriyi Matt Damon sürüklüyor.

3) SEVGİNİN GÜCÜ / LEONTutunamayanlar

Yazının Devamını Oku

Festivalimiz sinema salonlarına döndü

19 Haziran 2021
İstanbul Film Festivali sinemalara geri döndü. Festival filmleri Atlas 1948 Sineması’nda ve Kadıköy Sineması’nda 4 Temmuz’a kadar seyircilerini bekleyecek. Biz de yapımlar arasından ‘mutlaka izlenmeli’ dediğimiz 10 filmi seçtik.

 

KÜÇÜK ANNE / PETİTE MAMAN

Benim annem, küçük annem

Sekiz yaşındaki Nelly, çok sevdiği büyükannesinin kaybının ardından annesi Marion’ın büyüdüğü eve gider. Yakınlardaki ormanda gezinirken Marion adında yaşıtı bir kızla tanışır. Céline Sciamma, son filminde etkileyici bir büyüme hikâyesi anlatıyor.

MADALENA

Susma, haykır!

Beyaz kıyafete bürünmüş bir şekilde bulunan trans kadın Madalena’nın cesedi ve birbirlerini tanımayan ama onunla ilgisi olan üç kişinin hikâyesi... Yönetmen Madiano Marcheti, ilk uzun metrajında trans birey cinayetlerinde başı çeken ülkesi Brezilya’ya eleştirel bir bakış atıyor.

Yazının Devamını Oku

Teşekkürler Süper adam... Bugün senin günün!

12 Haziran 2021
Bugün, Dünya Superman Günü. Biz de bu vesileyle çizgi roman sayfalarından sinemaya geçen bu popüler kültür ikonunun hikâyesinde dolaşalım, dünyayı kurtarma çabalarını hatırlatalım, filmlerini analım dedik. Buyurun, hep birlikte uçalım!

Lise 2’deyim. Sakarya-Arifiye’de Öğretmen Okulu’nda yatılı okuyorum. Hafta sonları bazen ‘evci’ çıkıp İzmit-Tütünçiftlik’teki akrabama gidiyorum. Sitelerindeki sosyal tesiste sinema var ve birçok filmi İstanbul’la aynı zamanda gösteriyorlar. Bir hafta sonu (Kasım 1979) programda ‘Superman’ var. Çizgi romanının müptelasıyım. Filmin öyküsü güzel, çekimleri güzel, efektler o dönemin koşullarının çok üzerinde; mest oluyorum. Okula dönüşte teneffüste, yemek sırasında herkese filmi anlatıyorum; “Nasıl uçuyor”, “İnandırıcı mı” türünden soruları da sanki ben çekmişim gibi cevaplıyorum.

Bizim kuşak için önemli bir fenomendi ‘Superman’. Çizgi romanı Türkiye’de yeni yayımlanmaya başlamış, ardından da filmi gelmişti. Oysa doğduğu topraklar açısından eski bir figürdü. Onu yeniden gündeme getiren 1978 tarihli, Richard Donner imzalı yapımdı. Fiziken role ‘cuk’ oturan Christopher Reeve’nin canlandırdığı bu üstün yaratık, iç ve dış mihraklara karşı dünyayı koruyor, kolluyordu.

KÖKLERİ DİNSEL MİTOLOJİDEN...

Bu aşamada bir özgeçmiş taramasına gidelim: Kripton adlı gezegen yok olma aşamasındadır. Lara Lor-Van ve Lor-El çifti oğulları Kal-El’i hayatta kalabilmesi için bir kapsüle koyup Dünya’ya gönderirler. Uzun bir yolculuğun ardından Kansas’a bağlı Smallville adlı kasabada iner kapsül. Burada bebeği bulan Kent çifti onu sahiplenir, büyütür. Zamanla Clark adını verdikleri bu çocuğun muhteşem güçlere sahip olduğunu fark ederler. 18 yaşında köklerine ait bilgilerle karşılaşan Clark, daha sonra üniversite eğitimi için Metropolis’e gider ve mezuniyetin ardından, burada Daily Planet adlı gazetede muhabirliğe başlar... Sonrasında meslektaşı Lois Lane’le tanışır, âşık olur, başta Lex Luthor olmak üzere birçok düşmana karşı mücadele eder.

‘Superman’, 1933’te Jerry Siegel ve Joe Shuster adlı iki genç tarafından yaratılır. Başlarda bu kahraman yeterli ilgiyi görmez. 1938’de ikili revizyona gider ve karakterleri ‘süper’leştirir. Kırmızı pelerini ve üzerinde koca bir ‘S’ harfi bulunan mavi taytıyla hızlı ve güçlü biridir artık o. Başlarda uçamasa da sonra bu özellik de eklenir portföyüne. Yahudi asıllı Siegel ve Shuster, kahramanın gezegeninden kaçışını ve büyüdükten sonra asıl kimliğiyle buluşmasını, başta Hz. Musa’nın firavundan kaçırılıp Nil Nehri’ne bırakılması süreci olmak üzere dinsel mitolojiden alır. Yaratıcıları çizgi romanın haklarını 1938’de DC Comics’e 130 dolar karşılığında satarlar. Yıllar içinde Superman’in şöhreti artar ama ikili bundan yararlanamaz. Uzun süren hukuksal mücadeleler sonucu DC Comics kendilerine yıllık 35 bin dolar maaş bağlamayı kabul eder.

‘Superman’e dönersek... ‘Sivil’ kimliği olan Clark Kent ismi dönemin iki ünlü oyuncusu Clark Gable ve Kent Taylor’ın karışımıdır. Yeri gelmişken altını çizeyim; Superman’den Clark Kent’e dönüşmek için sadece bir gözlük takmak yeter. Niye  kimse bu benzerliği fark etmez? Bu, çizgi romanı okuduğum yıllardan beri anlamadığım bir durumdur. Anlayanına da rastlamadım! Bu güçlü karakterin zayıf noktasıysa geldiği gezegene ait bir şeydir; Kriptonit taşı. Özellikle yeşil renkte olanı bütün güçlerini kaybetmesine neden olur. Onu ‘memleket toprağı’ etkisiz hale getirir.

BİZİM NESİL REEVE’İ SEVER

Superman, temelde ABD’nin  kültürel ikonudur. ‘Büyük Buhran’ sonrası piyasaya sürülmüş, umutları tükenmiş bir halkın çizgi roman kategorisindeki moral ve güç kaynağı olmuştur. Teleskopik görüşü, ısı saçan bakışları, kızılötesi ışınları görebilme kabiliyeti, süper işitme özelliği, süper hızı ve gücü vardır. Öte yandan maceraları sadedir. Bu yanıyla da demode görünür. Zaten bu yüzden de yeni nesillerin tercihi daha çok ‘Marvel dünyası’nın üyelerinden yanadır. Stan Lee’nin çocukları daha çok sevilir; çizgi romanları, filmleri daha çok ilgi görür.

Yazının Devamını Oku

Bu dünya bizim, tüketmeyelim…

5 Haziran 2021
Bugün Dünya Çevre Günü... Lakin insanlık ‘çevre’sine dikkat etmiyor! Üzerinde yaşadığımız ve bizden öncekilerden devraldığımız gezegeni, ona ait güzellikleri tüketiyor. Doğanın kestiği faturalar, kimi acı dersler ve hatırlatmalar da çare olmuyor. Bu vesileyle kimi gerçek olaylara dayanan, kimi kurgusal ekolojik meselelerin altını çizen filmleri derledik...

1- Dersu Uzala

‘DOĞA’MIZA GÖRE DAVRANALIM!

Doğu Sibirya’nın dondurucu ikliminde gözlemleri, refleksleri, doğayla kurduğu ilişki ve gösterdiği mükemmel uyumla, araştırma yapan Rus kâşif, botanikçi, yazar ve yüzbaşı Vladimir Arsenyev’e rehberlik eden özel bir kişilik… Gerçek bir hikâyeden sinemaya uyarlanan yapımda büyük usta Akira Kurosawa insanı doğadan uzaklaştıran modern dünyaya etkili mesajlar yollar. 1975 tarihli bu unutulmaz klasik Sovyetler Birliği’nde çekilmişti.  

2- Karanlık Sular / Dark Waters

DEĞİRMENLERE KARŞI…

Bileşimlerinde yüksek oranda zararlı madde kullanan, kimi deneylerinde insan hayatını hiçe sayan, çevredeki birçok

Yazının Devamını Oku

İnsanlığımızı kaybettiğimiz zamanların filmleri

29 Mayıs 2021
İkinci Dünya Savaşı insanlık tarihinin gördüğü en büyük yıkımlardan biriydi. 1939’da başlayan bu bela 1945’te Alman ordusunun nisandan başlayarak mayıs sonuna kadar Müttefik Kuvvetler’e ve Sovyetler Birliği’ne teslim olmasıyla Avrupa’da sona erdi. Bu vesileyle sinema tarihinde yer etmiş İkinci Dünya Savaşı filmlerini derledik.

1. Gel ve Gör / Idi i SmotriMASUMİYETİN YİTİRİLİŞİ

Savaş ortamında kaybedilen masumiyet ve insanlık... Nazilere karşı direnç gösteren Belaruslu partizanların yanında yer alan 16 yaşındaki Flyora adlı bir gencin tanıklığında, Rus yönetmen Elem Klimov adeta cehennemi tasvir eder. Dehşet, acı, korku, yitip giden değerler ve insanlığımız; ‘Gel ve Gör’ sinema tarihinin savaş olgusu üzerine yapılmış en etkileyici filmlerindendir... 

2. İnce Kırmızı Hat / Thin Red LineCEHENNEMDE ÇOK DEVRE

Amerikan sinemasının ‘ruhani’ yönetmeni Terrence Malick, 1998 tarihli başyapıtında çok karakterli bir yapı kuruyor ve Guadalcanal’da savaşan askerler eşliğinde ortamın dayanılması zor psikolojisini perdeye taşıyor. Filmin kadrosunda James Caviezel, Adrien Brody, Sean Penn, George Clooney, Nick Nolte, Ben Chaplin, John Travolta, John Cusack gibi isimler var.  

3. Schindler’in Listesi / Schindler’s List

Yazının Devamını Oku

Dikkat, kan aranıyor!

22 Mayıs 2021
Bram Stoker’ın, Eflak Prensi Voyvoda Vlad’dan yola çıkarak yazdığı ve soylu bir vampirin öyküsünü anlattığı ‘Dracula’ adlı romanı, 26 Mayıs 1897’de yayımlanmıştı. İşte bu tarih, Dünya Dracula Günü olarak kutlanıyor. Biz de bu vesileyle sinemadaki vampirlere göz attık ve kan emici yaratıkları anlatan yapımları derledik.

1- Vampirle Görüşme / Interview with the Vampire

 

SONSUZLUK VE YALNIZLIK

Eşini kaybeden ve bir türlü toparlanamayan varlıklı bir adam... Yalnızlığına çare aramak isteyen bir vampir tarafından ısırılır ve sonsuzluğun bir parçası olur. Lakin kan ihtiyacı için insanları öldürmekten kaçınır... Anne Rice’ın romanından sinemaya uyarlanan
Neil Jordan imzalı yapım; dostluk, ihanet, yalnızlık gibi temalarda geziniyordu. Filmde Tom Cruise, Brad Pitt, Kirsten Dunst, Antonio Banderas gibi yıldızlar yer alıyordu. 


Yazının Devamını Oku