Bu sezonki Beşiktaş-Adana Demirspor eşleşmesi, çok enteresan bir fikstür oldu gerçekten. İlk maç da hafta içi oynanmıştı, çünkü iki takımın Konferans Ligi play-off sınavları sebebiyle ertelenmişti o müsabaka. 27 Eylül Çarşamba gecesi Adana’da oynanan maçta 75’inci dakikaya 4-0’lık flaş bir skorla girmişti Adana ekibi.
O DEMiRSPOR ÇOK FARKLIYDI
Tabii ki o günkü Adana Demirspor’la bugünkü ekip çok farklı. Başarılı bekler Svensson-Rodrigues, orta sahalar Ndiaye-Belhanda ve santrfor Niang artık yoklar. Trabzonspor’un talip olduğu Yusuf Sarı’nın da ayrılması halinde, bu sezon toplamda 34 gol+asist katkısı yapmış 6 futbolcusuyla vedalaşmış olacak Adana ekibi. O yüzden de dün sol bekte Yusuf Erdoğan’lı, merkezde 20’lik Michut, sol açıkta 21’lik Nourani, santrforda 20’lik Yusuf Barasi’li bir takımla sahadaydılar.
Dünkü maçı elbette iki ayrı devre halinde incelemek lazım. İlk 45 dakikada Adana ekibi topa daha fazla sahip olan taraftı. Birinci-ikinci bölgeyi yürüyerek geçtiler zira Beşiktaş öne baskıya gelmedi.
Üçüncü bölgede denemeler yaptılar, tamamlayamadıkları hücumlarda da Beşiktaş’a ciddi geçiş fırsatları tanıdılar. İlk devrede topa Adana Demir sahipti ama kontra pozisyonları bulan taraf Beşiktaş’tı. Ben dün ilk 45 dakikayı izlerken Fernando Santos’un Yunanistan’ını anımsadım doğrusu. Temposuz maçlar. Blok halinde kapanan ve geçişlerle fırsat kollayan bir takım.
iKiNCi YARIDA SENARYO DEĞiŞTi
İkinci yarı kırmızı kartla başlayınca senaryo tamamıyla değişti elbette. Hikmet Karaman sol beke Abdürrahim’i koyup, kontra tehdidi Yusuf Erdoğan’ı öne atıp, bir bakıma 4-5-0’a döndürdü takımını. Fernando Santos’sa Tayfur/Ghezzal değişikliği yaparak aynen Pendik maçı ikinci yarısı gibi merkezi ikiye düşürdü ve Cezayirli’yi 10 numara rolünde kullandı.
Bu bölümde planları tutan tarafın Hikmet Karaman olduğunu söyleyebiliriz zira 45 dakika eksik oynadıkları bir maçtan bir puanla çıkmış oldular. Beşiktaş adına ikinci yarıda birkaç pozisyon olsa da, 11’e 10’ken dahi oyunu rakip ceza alanına yığıp, rakiplerini boğduklarını söyleyebileceğimiz bir tablo yoktu sahada.
Dün sporseverler için izlemesi keyifli bir ilk yarı oynandı Trabzon’da. Ki Trabzonspor’un Abdullah Avcı’lı 12 maçlık periyodunda çok az müsabaka için bunu söyleyebiliyoruz. Belli ki dün Trabzonspor, erken bir golle geriye düşünce ilk devrede daha fazla yansıttı potansiyelini sahaya. Topu Fenerbahçe müsabakasının aksine daha fazla talep ettiler, ilk devrede topla oynama oranı yüzde 50’ye 50 idi. Ön tarafa daha kalabalık gittiler, ilk devrenin sonunda şut istatistiği 6-6 dengedeydi, kornerlerde de 3-2’lik Trabzon üstünlüğü söz konusuydu.
UZUN OYNAMAKTA ISRAR EDiNCE...
Ancak uzun oynama ısrarları değişmedi, Uğurcan sahada Onuachu varmışçasına 50-60 metrelik toplar attı sürekli. Enis ve Mendy sağa giderek bu topları almaya çalıştılar ama çoğunlukla Abdülkerim, sonra da Davinson göklere hakim olarak büyümeden yok ettiler Trabzon’un şanslarını.
KAYSERi MAÇINDAKi MODELE SADIK KALDI
Okan Buruk’un dünkü stratejisiyse Kayseri maçının başarılı son 20 dakikasından esinlenmişti. Kayseri önünde son bölümde sol bekte Kaan’lı, sağ açıkta Barış’lı düzen atak sürekliliği sağlamış, zaten galibiyet de Barış’ın kazandırdığı penaltıyla gelmişti. Buruk o modele sadık kaldı, dün sol bekte Kaan, merkezde Kerem Demirbay, sağ açıkta Barış’ın yerlerini korudu. En uçta ise sürpriz rol Zaha’nındı. Hem Barış, hem Kaan, hem Kerem, hem de Zaha’nın dün gol ya da asist katkısı vermiş olmaları, Okan Buruk’un derbi stratejisinin başarısının kanıtı.
ZAHA KALiTESiNi GÖSTERDi
Zaha her ne kadar bu sezon inişliçıkışlı bir grafik sergilese de çok kaliteli bir futbolcu olduğunu hatırlattı dün gece. Maçın birinci dakikasından itibaren parmak uçlarının üstündeydi adeta. Hep canlıydı, istekliydi, hareketliydi. 13’te perdeyi açan golü attı, 27’de etkili bir kafası, 30’da bloklanmış bir şutu var. 60’ta düzgün bir vuruşla ikinci golü, 64’te ölçülü pasıyla üçü getirdi. Okan Buruk geçtiğimiz sezonun ilk yarısında İcardi’yi kulübede oturtup, en uçta Barış’ı kullanıp farklı kazanmıştı. Dün de Zaha’ya santrfor rolünü vererek farklı kazandı. Bu zaferlerin baş mimarı, doğru kararlarıyla Okan Buruk kesinlikle.
Beşiktaş, Santos tribünde ya da kenardayken çıktığı ilk 3 maçı tutkulu oyunla gol yemeden kazandı. Ancak bu müsabakalarda bir departmanda hiç test edilmedi: Rize de, Karagümrük de, Eyüp de derin bir defansif blokla kapanmadılar. Zaten Rize o gün Mocsi-Alikulov’suzdu, savunmayı gençlerle kurmuştu. Kalecileri dahil çok fazla bireysel hatayla oynadılar. Bu üç maçın ikisinde Beşiktaş ilk golü erken buldu ve yine karşısında sert-derin bir savunma bloğu yoktu. Ta ki düne kadar.
THiAM ADETA SOL BEK GiBiYDi
Dün Beşiktaş, Santos’la ilk kez kalesinde gol gördü. Ve ilk kez geriden gelen takım oldu. Pendik dün henüz 4’üncü dakikada golü bulunca kalan bölümde haliyle risk almadı ve Beşiktaş’ı sekizli bir derin blokla organize karşıladı. Pendik’in hem sahaya 4-4-2 ile çıkması, hem de parıltılı isim listesi ofansif bir kadroymuş izlenimi veriyordu ama Vieira hücumculara savunma yaptırmayı başardı dün. Sol açık Thiam adeta sol bek gibiydi. Thiam-Halil’in de yüksek pozisyon sadakatiyle 4+4’lük karşılama bloğunu neredeyse hiç bozmadan oynadı Pendik. Ön alanda da Thiam, Umut, Erencan gibi kaliteli oyuncularının varlığıyla hücumda olağanüstü verimlilik sağladılar. 4 güzel gol dışında 3-4 tane daha net pozisyon ürettiler.
O TAKIM TOPRAKTEPE’NiN ESERiYDi
Dikkatli okuyucular anımsayacaklardır, Beşiktaş’ın son iki galibiyetinde Santos’un strateji ya da oyun anlamında bir tesiri olmadığını dile getirmeye çalışmıştım. Rize’yi de, Karagümrük’ü de yenen Serdar Topraktepe’nin takımıydı. Bahtiyar-Tayyip savunma göbeğini o oturttu. Demir Ege’yi altı, Hadziahmetovic’i sekiz numarada kullanan oydu. Semih-Rashica kanatlarıyla Beşiktaş’ı bir hücum stratejisine kavuşturan da o.
BEŞiKTAŞ’IN EN TEMEL PROBLEMi BU
Ancak dün bir kez daha gördük ki, Beşiktaş’ın Semih-Rashica’nın geniş alan bulmaları, driplingleri ve şutları dışında bir hücum planı yok. Semih-Rashica şapkadan tavşan çıkarmadıklarında ortada tanımlanabilir bir oyun yok. Amir’le Oxlade’in de sezonu kapamalarıyla ligin belki de en gri, en renksiz orta sahası haline geldi Beşiktaş merkezi. Orta üçlünün neredeyse hiç katkısı yok üretime. Beşiktaş’ın şu anda temel problemi bu.
Kayserispor enteresan bir takım. Belki de bir tez konusu. 2021-22 sezonu bittikten sonra iki transfer döneminde tahtaları kapalıydı. Hiçbir oyuncu alamadıkları gibi, Onur Bulut, İbrahim, Yasir, Bertolacci gibi isimleri kaybettiler. Bu yaz döneminde yasakları kalkmıştı ama rakiplerine nispeten az transfer yaptılar: Boa Morte, Hasan Ali, Kartal oynuyor yenilerden. Üstelik yazın Gavranovic, Mensah, Emrah’ı, kışın da Thiam ve Kemen’i kaybettiler.
KAYSERiSPOR TEZ KONUSU OLMALI
Transfer tahtaları açıkken zorlukla ligde kalabilen Kayserispor, kapalıyken muazzam sonuçlar aldı. Geçen sezonun büyük bölümünde Avrupa kupaları kovaladılar. Bu yıl da yukarıdalar, güvenli bölgedeler, ilk devrede Galatasaray’a çelme takmış, Trabzonspor’u yenmişlerdi. Bir yüksek lisans öğrencisinin pekala tez olarak çalışabileceği soru şu: Acaba orta sınıf kulüpleri aşağıya çeken esas şey, bu kadar transfer yapabiliyor olmaları mı? Transfer yapmalarını engelleseniz daha mı iyi yönetilecek bu kulüpler?
RECEP UÇAR’IN ÖNEMLi ROLÜ VAR
Elbette dün Galatasaray’ı çok zorlayan Kayseri’nin bu sezonki çizgisinde Recep Uçar’ın önemli bir rolü var. Galatasaray’ın son iki rakibi Konya ve Sivas’ın aksine dün geriden pasla, örerek çıkma stratejisini tercih etti Recep Hoca. Galatasaray’ın presini kırdıklarında özellikle sağdan etkili akınlar yaptılar. Sarı kırmızılılar da zaman zaman o presten sonuç aldı, hatta 29’da iptal edilen golleri de böyle bir Halil baskısıyla gelmişti. Ancak Galatasaray aynen Sivas’ta olduğu gibi dün Seyrantepe’de de ikinci devrenin ilk bölümünde atak sürekliliği konusunda sorunlar yaşadı.
OKAN BURUK’UN SEÇENEKLERi AZDI
Okan Buruk’un kulübedeki seçenekleri yine azdı, elindeki tüm opsiyonları kullandı: Önce Halil’i çıkardı, Barış’ı en uca attı. Sol bekte Kaan’a, merkezde Berkan’la Kerem Demirbay’a dönüş yaptı. Tete’nin yerine genç Baran’ı soktu. Bu değişiklikler sonrası temposu artan ve devamlılık sağlayan Galatasaray kritik bir 3 puan çıkardı Seyrantepe’den. Fenerbahçe’ye 3 şut atan, Konya’ya karşı asist yapan, Sivas’ta gol atan Kerem Demirbay, dün de oyuna girdikten sonra hareketi artıran unsurdu bence.
Sumudica’nın Gaziantep’i ligde oyunu net tarif edilebilen, planlarında devamlılık olan birkaç kulüpten biri. Özellikle büyüklere karşı ya da deplasman oyunlarında derin bir blokla rakiplerini karşılıyorlar. 5’li savunma önünde 4’lü orta saha ile dokuzlu kuş sürüsü misali uyumlu bir savunmaları var. Bağları kolay kopmuyor. Bloklar kolay parçalanmıyor. Savunmada bütüncül duruyorlar.
Dün de Djilobodji’nin dönüşüyle sert üç stoperli modelleri, bekler Mbakata-Mustafa’nın da pozisyon sadakatiyle beş stopere benzeyen bir hal aldı. Fenerbahçe çoğunlukla topa sahip oldu, ikinci bölgeye rahat geldi. Ama üçüncü bölgeye bağlantıda kesintiler yaşadılar. Sarı lacivertliller sezon başından beri zaten ağırlıkla merkezden değil, kanatlardan hücum ediyor. Tadic ve (oynadığında) İrfan, Szymanski ve Fred’in sürpriz koşu yollarına paslar atıyor, sıkça böyle çözüyorlar rakiplerini. Dün Dzeko’nun kaçırdığı penaltı da zaten Fred’in böyle bir koşusuyla geldi.
CENGiZ ÜNDER iYi BiR ŞUTÖR AMA...
Ancak dün sağ açıkta İrfan değil Cengiz’in başlaması kurulum anlamında bir miktar aksaklığa uğrattı misafir ekibi. Cengiz önemli bir gol silahı. İyi bir şutör. Ancak İrfan’ın hem pasör özelliği daha yüksek, hem de ceza alanına ikinci santrfor koşuları söz konusu. Dün de Cengiz ne kadar iyi bir dripling ve şut tehdidi olsa da, alışılmış İrfan katkısını aradı Fenerbahçe ilk 1 saatte.
F.BAHÇE’NiN SÜRPRiZ GOL SiLAHI
Maçın kırılma anı da zaten 63’te İrfan Can’ın sahaya adım atışıydı. Sonraki 15 dakikada Fenerbahçe pas ritmini bir miktar artırdı, Tadic ve Szymanski’nin birer kenar ortasında ceza alanında sürpriz gol silahı olarak İrfan Can vardı. İrfan 65’te birinciyi vurdu, Nita kurtardı. 80’de ikinciyi vurdu, maçın da fişini çekti orada.
BiLDiĞiMiZ BONUCCi’DEN UFAK PASAJLAR iZLEDiK
Dün kazanan Fenerbahçe’de bir diğer manşet de, Serdar’ın sakatlığı sonrası Bonucci’nin beklenenden daha fazla dakika almasıydı. Dünkü maçın tek taraflılığı Bonucci’yi defansif olarak pek test etmedi. Ama hem uzun metrajlı pas denemeleri, hem de hücuma çıkıp sürekli gol aramasıyla kariyeri boyunca izlediğimiz Bonucci’den ufak pasajlar sundu yine.
Beşiktaş’ın Serdar Topraktepe yönetiminde Hatay-Kasımpaşa ve Rize ile oynadığı son 3 maçın hikayesi şöyle gelişmişti: Amir’in sekiz numara oynadığı Hatay-Rize maçlarında orta saha çok daha işlevseldi. Amir’in savunmanın hemen önünde “ön stoper” gibi oynadığı Kasımpaşa maçındaysa merkez fonksiyonsuzlaşmıştı. Dünkü maça da ön libero rolünde başlamasına şaşırdım Amir’in. 15’te de sakatlandı zaten. Ama Demir Ege’nin ön libero oynadığı son 75 dakikada Salih Uçan ve Gedson Fernandes’in hücum katkılarının daha fazla olduğunu söyleyebiliriz rahatlıkla.
SEMiH, BEŞiKTAŞ’IN HER ŞEYiYDi
Topraktepe yönetimindeki Hatay-Kasımpaşa-Rize maçlarının bir başka özelliği de hücumdaki ana planın Semih olmasıydı. Dün de Beşiktaş’ın kalbiydi-beyniydi, her şeyiydi Semih. Siyah beyazlıların neredeyse tüm hücumları Semih-Rashica ile kanatlardan geldi.
İlk devrede kenar ortalarında zaman zaman Emre Bilgin’in deneyimsizliğinin katkısıyla pozisyonlar buldular. İkinci yarıda 45-65 arasındaysa takımı da aldılar arkalarına. İkinci devrenin başında tutum değiştiren, daha fazla isteyen ve daha çok ısıran bir Beşiktaş vardı sahada. Bu da Semih’le Rashica’nın daha fazla topla buluşmalarını, 20 dakika sonunda da tabelaya iki gol yazmalarını sağladı.
DAHA iYi BiR TAKIM TESLiM ETTi
Evet önceki hafta Rize’de Fernando Santos tribünde, dün de kenardaydı. Ancak son 4 haftalık oyun, Serdar Topraktepe’nin oyunu. Bahtiyar’ı savunma göbeğine çeken o... Demir Ege’yi altı, Amir’i sekiz numarada kullanan o. Son 4 maçta 5 gol-2 asist katkısı yapan Semih’e koşulsuz güvenen o. Fernando Santos’a çok daha iyi bir Beşiktaş teslim ediyor Serdar Topraktepe.
Sivasspor son 10 günde önemli bir dönüşüm içinde. 1-0 kazandıkları İstanbulspor maçı sonrası Servet Çetin’le yollar ayrıldı, takımın başına Bülent Uygun geldi. Bu aralıkta sezon başından beri sürekli ilk 11 oynayan Yunus Emre Konak, Premier Lig’e transfer oldu. Galatasaray maçı öncesi de takımın belki en önemli iki oyuncusundan yoksun duruma geldiler: Son 6 maçta 6 gol atan santrfor Manaj cezalıydı dün.
SİVAS'TAKİ EKSİKLER DİĞER OYUNCULAR İÇİN FIRSAT OLDU
18 maçın tamamında ilk 11 oynayan ve 8 gol katkısı yapan Samu Saiz de transfer görüşmeleri sebebiyle kadroda yoktu. Bu eksikler başka futbolculara fırsat oldu adeta: Bülent Uygun, Hakan Arslan’a Kayseri önünde bu sezon ilk kez ilk 11 fırsatı verdi. Koita aylar sonra 11’e girdi ve Barrow da son 3 maçtır ilk 11’de. İki haftada kazandıkları 4 puanda bu üç oyuncunun da önemli katkısı oldu Sivas’ta.
KULÜBEDE TETE DIŞINDA AS HÜCUM OYUNCUSU YOK
Galatasaray ise Sivasspor’dan da daha fazla eksikle sahadaydı dün. 4 gün önce Konya maçında Galatasaray bu sezon ilk kez Davinson-Torreira-Icardi omurgasının tamamından yoksun oynamış, yine 89’a kadar 1-0’lık skorla gelmişti maç. Konya, durum 1-0’ken Galatasaray’a büyük tehditler yaratabilecek bir oyun oynayamadı. Sivasspor’sa o 1-0’ı bozabilince 1 puanı koparabildi Galatasaray’dan... Sarı-kırmızılıların son iki sezonda en önemli karakteristiklerinden biri 1-0’ı bulsalar dahi 2’yi aramalarıydı.
Dün 1-0’la 1-1 arası Galatasaray’ın vitesinin küçülmesi puan kaybında önemli faktör. 45’le 84 arası şut istatistiği 9-9. Kornerler de 3-0 Sivas lehine. Elbette bu küçülen vites için Okan Buruk’un da makul bir mazereti var. Kulübede iki maçtır Tete dışında as hücum oyuncusu yok. Maça layıkıyla müdahale edememe sebebi bu darlık.
Eğer Süper Lig’de bugün Galatasaray da Sivasspor’u mağlup ederse, zirvedeki iki takım birden ilk devreyi 50’şer puanla kapamış olacaklar. Süper Lig tarihinde yaşanmış hatta yaklaşılmış bir şey değil böyle ikili bir dominasyon. Şu ana kadar Fenerbahçe-Galatasaray ikilisi toplam 37 maça çıktılar, 31’ini kazandılar, sadece iki yenilgi aldılar. Eğer iki İstanbul devi, ilk devredeki performanslarını ikinci yarıda da tekrarlarlarsa bu iki takımın birden 100 puan barajına ulaşması anlamına gelecek. Ki Süper Lig’in 65 senelik tarihinde bir takımın ulaşabildiği en yüksek puan seviyesi 93...
KONYA 1-0 SONRASI DAĞILDI
Dünkü aldığı farklı sonuçla ilk yarıyı büyük bir ihtimalle lider kapatmayı garantileyen Fenerbahçe için İstanbulspor maçına benzer bir senaryo oluştu Konya önünde de. İki maç da ilk devrede koptu, iki müsabakada da tabelada 46:00 yazdığında Fenerbahçe 5 gol bulmuştu bile. Ancak İstanbulspor’un hafta sonu ortaya koyduğu oyun ve direnci çok daha iyiydi Konyaspor’a göre. Konyaspor dün özellikle 1-0’dan sonra dağıldı. İki golde Kahraman’ın, ikisinde de Adil’in hataları var. Ahmet Oğuz dağınık. Sanki Konyaspor hâlâ İlhan Palut’u anlamsız bir şekilde göndermenin bedelini ödüyor gibi.
KADRO GENiŞLiĞiNiN ARTISI
Fenerbahçe cephesindeyse İsmail Kartal’ın kadro genişliğinden faydalanma fırsatı bulduğu bir gündü dün. Türk futbolunda Ocak ayı yoğun geçiyor, iki hafta içinde lig, birinde de kupa oynayacak takımlar. İsmail Kartal da 7 müsabaka içeren bu ay içinde aynı oyunculara fazla yük binmemesi için farklı tercihler yaptı dün. Tadic-Cengiz’i kenarda başlattı, ikinci yarıya da Dzeko-Szymanski’siz çıktı. Özellikle yaşları itibariyle ekonomik kullanılmaları gereken Tadic-Dzeko cephesinde makul kararlar bunlar.
MiLLi TAKIM iÇiN SEViNDiRiCi
A milli takımın Haziran’daki Euro 2024 macerası öncesi güzel gelişmeler yaşanıyor bence son günlerde. Beşiktaş forveti Semih Kılıçsoy’un parmak ısırtan grafiği onu Almanya’ya götürebilir. Ayrıca Galatasaray ve Fenerbahçe’nin son maçlarında sağ bekte görev yapan Kaan Ayhan ve Mert Müldür’ün de form tutmaları Türk futbolu adına sevindirici.