Uğur Meleke

Kalecilerden bile az koşan adam

22 Haziran 2018
Messi'nin kat ettiği mesafe bazı kalecilerin bile altında. Arjantinli yıldızın istatistikleri ruh halini de yansıtıyor. Messi kendisini takımın çok ama çok üzerinde görüyor. Bu da hem onun hem de takımın dengesini bozmuş durumda.

Gruplarda ilk maçlar tamamlandığında, 32 takımda (kaleciler dışında) sahaya ayak basan tüm futbolcular içinde en az koşan isim, Messi imiş. İlk maçlarda Rus Golovin 69, Mısırlı Hassan 65 sprint yaparken, Messi 17 sprintte kalmış. Ronaldo İspanya karşısında bir sprintte 34 km/saat hıza ulaşırken, Messi’nin ulaştığı en yüksek sürat 25 km/saat... Sanırım en acısı da şu: Top kendi takımında olmadığında Messi’nin kat ettiği toplam mesafe sadece 1420 metre. Bu mesafe, tüm saha içi oyuncuların, hatta Rui Patricio gibi bazı kalecilerin bile altında.

Elbette kimse Messi’den Mascherano kadar koşmasını, adam kovalamasını ve mücadele etmesini beklemiyor. Bunun farkındayım. Ancak belli ki Messi’nin istatistikleri, ruh halini de yansıtıyor: Messi, kendini takımının çok ama çok üzerinde görüyor. Bu da hem Messi’nin, hem takımın dengesini bozmuş.

Aslında Ronaldo da, Salah da benzer duygularla oynuyorlar. Ancak Mısır zaten Salah+10, Portekiz de Ronaldo+10 olmaya mahkûm. Portekiz zaten Ronaldo’suz son derece sıradan bir ekip. Ama Agüero’lu, Higuain’li, Dybala’lı, Icardi’li, Di Maria’lı bir nesli, Messi’nin gölgesine sığdırmaya çalışırsanız, gerçeklikten uzaklaşıyorsunuz. Sahada sırtında bin ton yük olan Messi, değerli olduklarını hissetmeyen Agüero’lar, Higuain’ler, kulübede çürüyen Lo Celso’lar, Dybala’lar var. Arjantin bir futbol takımı olmaktan bir mutsuzluk mangası haline dönmüş.

Sampaoli bir şeyler kazanmak istiyorsa, yükü paylaştırması şart.

HÜSNÜ ABİ Mİ MESSİ Mİ?

Hernan Crespo, “Messi’nin tarihin en iyisi olması için kupaya ihtiyacı yok” demiş. Sanırım yeni moda bu: Dönem yıldızımıza koşulsuz bir aşk besliyor, tarihi hiçe sayıp onu “tüm zamanların en iyisi” ilan ediyoruz!

Sporda 'yetenek ölçer' diye bir cihaz henüz icat edilmedi. Ben de (Maradona hayranı olmama rağmen) Messi’nin tarihin en yeteneklisi olduğunu düşünüyorum ama bu onu 'tüm zamanların en iyisi' yapmaz. Sporda 'en iyi' olmak kupayla, madalyayla, başarıyla ölçülmek zorunda. Sporun tabiatı bu.

Yazının Devamını Oku

Turnuvanın en iyi takımı “Ronaldo” mu?

21 Haziran 2018
Turnuvada öne çıkan birkaç takım var: Çerişev’in yıldızlaştığı Rusya, kontra atak ustası Meksika, yıldızlar topluluğu Belçika, Griezmann’lı Fransa, Kane’li İngiltere ve “Portekiz”li Ronaldo(!)

Dün gündüz saatlerinde Portekiz-Fas maçını izlerken bir İngiliz gazeteci arkadaşımla konuşuyordum. “Portekiz’i görünce, İngiltere’yi sadece Kane’in takımı olarak adlandıranların haksızlık yaptığını düşünüyorum” dedi Marcus. “İngiltere en azından topu Kane’e getirmek için bir şeyler yapıyor. Portekiz’se Ronaldo’ya topu bile layıkıyla getiremiyor. Kaos yoluyla buluyor fırsatları Ronaldo

Gerçekten de Rusya’2018, bazı yıldızların sırtına büyük baskılar yükleyen bir turnuva olarak hatırlanacak sanırım. Messi’li Arjantin, Kane’li İngiltere, Ronaldo’lu Portekiz... Hatta “Portekiz”li Ronaldo aslında bu... Ronaldo turnuvanın şu ana kadar en iyi futbolcusu değil, en iyi takımı adeta. Lâkin Portekiz’in Ronaldo dışında bir oyun opsiyonu üretemeyecek kalitede olması da Ronaldo’yu rahatlatıyor aslında. Çünkü Ronaldo bir şeyler yaparsa kral olacak. Yapamazsa kimse ona kızamayacak, zira takımın kapasitesi bu.

Ama Messi üstündeki baskı muazzam. Çünkü Icardi dışarıda kalmış, Dybala, Higuain kulübede. Sampaoli tapuyu gereksiz yere Messi’nin üzerine yapmış ve bu durum, Barcelonalı’nın üstüne tonlarca yük bindiriyor. Oysa Tite aynı hatayı Neymar’da yapmadı, Neymar’a zaten iyi olan bir takımın değerli bir parçası olduğunu hissettirmeyi başardı. Tek başına bir takım olduğunu değil.

Sampaoli’nin de yapması gereken buydu aslında. Arjantin, Messi’yi memnun etmek için kurulmuş bir takım olmamalıydı. Bu tavır, Messi’yi de verimsizleştirdi bence.

RUSYA’DA DA UBER KRİZİ VAR

Moskova büyük bir şehir. 12 milyon civarında bir resmi nüfusu var ama bir o kadar da günlük işçi ağırladığı tahmin ediliyor. Yani gündüzleri Moskova, 20 milyonun üstünde bir insan topluluğuna ev sahipliği yapıyor.

Taksi/Uber çatışması Rusya’da da bizimle eşzamanlı olarak yaşanıyor. Hükümet, tam 14 Haziran’da, yani Dünya Kupası’nın başladığı gün Uber’i yasaklamış. Uber yazılımı hâlâ telefonlardaki varlığını sürdürüyor ancak uygulamayı kullanarak araç çağırdığınızda yine sarı taksiciler geliyor. Yani Uber, taksicilere miras kalmış artık Rusya’da.

Yazının Devamını Oku

Kimse santrfor oynamak istemiyor

20 Haziran 2018
90’lar-2000’ler doğumlu bu yeni jenerasyonun çok azı stoper ya da santrfor olmak istiyorlar. Kimse büyük risk almak istemiyor, herkes orta sahada bir yerlerde olmayı tercih ediyor!

Almanlar’ın harika bir nesli var, ama aralarında ideal bir santrfor yok. Werner için bu turnuva çok erken, Gomez için de sanki biraz geç. Portekizliler Ronaldo’yu santrfora devşirerek kullanıyorlar. Fransızlar, Griezmann gibi multi-fonksiyonel bir forveti en uçta tercih ediyorlar. Brezilya, Tite gelip Jesus montajını yapana kadar uzunca bir süre santrfor sıkıntısı çekmişti. İtalyanlar da, Euro 2016’ya orta sınıf bir Brezilyalı’yı devşirerek gitmişlerdi. Futbolun devleri santrfor bulamıyor, çünkü yeni jenerasyon bu pozisyonu tercih etmiyor. Kimse stoper veya santrfor olmak istemiyor, kime sorarsanız orta sahada hünerlerini gösterme peşinde!

Bu tablo içinde dünkü Japon Milli Takımı, farklı bir yerde duruyor Dünya futbolunda. Ben bir Muto hayranıyım, Mainz’lı santrforu çağdaş futbolun 9 numara prototipi sayabilecek kadar beğenirim. Okazaki zaten Japon futbolu efsanesi. Ancak dün onların önünde tercih edilen Osako da muhteşem bir top oynadı Kolombiya karşısında. Olağanüstü çalışkandı, baskıda liderdi, top saklamada ve dağıtmada eşsiz bir performans ortaya koydu. İyi futbolunu golle de süsledi sonunda.

Japonlar, çalışkan ve sabırlı milletlerinin küçük bir demosu gibi oynadı dün Kolombiya karşısında. Sınırlarını bilen, soğukkanlı bir futbol. Umarım Süper Lig’e Nagatomo gibi birçok Japon oyuncu gelir; Muto gelir, Haraguchi gelir, hatta Rusya’da olmayan Kiyotake gelir de bu çalışkan milletin çalışkan futbolcularını daha yakından izleriz hepimiz.

GÖNÜLLÜLERLE DERTLEŞTİK

Her büyük turnuvada olduğu gibi Rusya’da da yükün büyüğünü gönüllüler çekiyor. Kimisi stat içi yol gösteriyor, kimisi metroya yönlendiriyor, kimisi yeme-içmenize ön ayak oluyor. Binlerce gönüllü, onlarca farklı görev ifa ediyorlar Rusya’da. Daha önce kötü organizasyon tecrübelerim oldu, Güney Afrika’ya gidememiştim ama Euro 2012’de Ukrayna’daki kargaşayı yaşadım mesela. Ama Rusya’nın Ukrayna’dan aşağı kalır yanı olmayınca, konuyu gönüllülerle konuşmak istedim. İlk konuştuğum gönüllüler, kendilerine sağlam bir sözleşme imzalattıklarını ve tecrübelerini kimseyle paylaşamayacaklarını söylediler. Ama Fan Zone’da bir grup gönüllüyle (futbol maçlarına katılmak yoluyla) arkadaş olup dertleşme fırsatı buldum.

Doğal olarak bu işten para kazanmıyorlar. Çorabından montuna kadar, birer takım kıyafet verilmiş gençlere. Bazıları günde 8 saatten fazla çalışıyorlar (11-12 saat çalışan var). Yalnız işleri 8 saati geçenler, 2 öğün yemek yiyebiliyorlarmış.

GÜNÜN SÜRPRİZ ADAYI

20

Yazının Devamını Oku

Kenarda ‘video güreş hakemi’ olsaydı!

19 Haziran 2018
Dün 5 saat içinde iki farklı üçlü savunma uygulaması izledik Rusya’da: Martinez’in 3-4-2-1’i yıldızlarını kısıtlayan cinstendi. Southgate’in 3-3-2-2’siniyse sevdim. Takıma akışkanlık katmış.

CHELSEA’de Conte’nin Hazard’ı serbest oynatma ısrarı, Willian’ı verimsizleştirdi. Belçika’da da Martinez’in 3-4-2-1’inde yine kaleye yakın olan Hazard; uzak olansa De Bruyne! Bence futbolda en iyi diziliş, oyuncu listenizden en iyi verimi aldığınız diziliş. Ve Belçika’nın bu çok kaliteli kadrosu, başka bir dizilişle sanki daha verimli olabilirdi.

Southgate’in 3-3-2-2’si ise daha fonksiyoneldi bence. Elindeki kalitelileri verimli kullanmaya daha uygundu. Eğer dün kenarda bir “video güreş hakemi” olsa ve Harry Kane’i 2 kez kündeden aşıran Tunuslular’a penaltıları çalsa, İngiltere işi erken bitirecekti zaten.

Yine de bu kupada teknik adamlardan ve taktiklerden bahsediyor olmak mutluluk verici... 2006 Dünya Kupası’nda Almanya’yı kim çalıştırmıştı hatırlıyor musunuz? Almanya Milli Takımı öncesi hiç tecrübesi olmayan Klinsmann. Hollanda’da da Van Basten görevdeydi. O da futbolu çoktan bırakmış ve herhangi bir üst düzey görev yapmamıştı.

Son 15-20 yılda milli takımlarda genelde iki tip hoca çalıştı: Ya, doz aşırı deneyimliler. 20 kulüp dolaşmış, yaşlandığı için Rehhagel-Aragones gibi vites küçültenler... Ya da Klinsmann-Van Basten gibi büyük futbolcu-deneyimsiz hocalar. Bu tercihler, milletler arası futbolun standardını düşürdü uzunca bir süre: Garanticiler, 1-0 ustaları makbuldü dünyada.

Şu sıralardaysa durum biraz farklı. Milli maç sayılarındaki artış ve Uefa Uluslar Ligi’nin başlaması, milli takımları daha cazip hale getirmiş durumda.

 

ÜLKELERİNDE POPSTAR GİBİLER

Brezilya

Yazının Devamını Oku

Sahadaki futbolcuların hiçbiri, Sane’den iyi değildi

18 Haziran 2018
Luzhniki’de Almanya’yla Meksika arasında bir Dünya Kupası klasiği oynandı. Her iki takımın da isteği, arzusu, kalitesi üst düzeydi ama bence tek bir eksik vardı sahada: O da Sane.

Kupada bugüne kadar oynanan maçlarda sanırım en iyi 45 dakikayı sergiledi Meksika. Sahaya tamamen ne yaptıklarını bilerek çıkmışlardı, orta sahada Almanlar’dan daha kalabalıklardı. Hem akan oyunda hem duran top dönüşlerinde öyle iyi ‘geçiş oyunu’ pasajları sergilediler ki, maçı izliyorsa Jurgen Klopp’u kıskandırmışlardır.

Bu bölümde Meksikalılar’ın özellikle duran top dönüşlerindeki stratejilerinin altını çizmek gerek: Almanya’nın frikik ya da korner organizasyonu dönüşlerinde 2 değil 3 adam bıraktılar ileride. Ve muazzam iletişim beceriyle Lozano, Vela ve Javi Hernandez darmadağın ettiler Alman savunmasını. Khedira ile Kroos’u tanımasak, Alman ön liberoların iki acemi genç olduklarını düşünebilirdik doğrusu.

İkinci devreyle birlikte büyük turnuva tecrübesi çok olan Almanlar, doğal olarak ortak oldular oyuna. 2002 finalinden beri sahaya çıkan en deneyimli Alman takımı topa daha fazla sahip oldu, üçüncü bölgede daha fazla gözüktü ama eksik olan bir şey vardı oralarda: Beklentilerin dışına çıkacak, rakip savunmayı şaşırtacak bir hareket. Tribünleri heyecanlandıracak bir ekstra. Almanya, bu tarz ekstraları yapabilecek bolca futbolcuya sahip. Ama bence tüm bunların en heyecan vericisi Leroy Sane. Manchester City ile muhteşem bir sezon geçiren Sane, dünkü maçı evinden izledi. Ve bence dün sahaya çıkan hiçbir oyuncu, Leroy Sane’den daha iyi değildi.

Löw, göreve geldiğinden beri belki de en kötü kararı verdi Sane’yi evde bırakarak.

GIANNI INFANTINO GALİBA HAKLI...

Dünya Kupası bir Avrupa ülkesinde (hatta iki kıtalı bir ülkenin Avrupa bölümünde) düzenleniyor. Ama kupaya heyecanı getirenler Amerikalılar. Moskova’da neredeyse hiçbir yerde hissetmediğimiz Dünya Kupası havasını önceki gün Arjantinliler sokakta hissettirmişlerdi. Dünse Meksikalılar (maçlarının 90 bin kişilik statta oynanmasının da avantajıyla) çok daha kalabalıktı ve Moskova’yı inletti.

Rusya ile Arabistan arasındaki güç farkını gören dünya spor kamuoyu, kupanın 48 takıma çıkmasıyla ilgili endişelerini dile getirmişlerdi. Oysa Dünya Kupası sadece kaliteyle ilgili bir konu değil. Dünya Kupası, farklı kıtalardan farklı sporseverleri ve farklı futbol kültürlerini bir araya getiren bir araç. FIFA Başkanı Infantino, bir ‘Kulüpler Dünya Kupası’ hayal ediyor ve yoğun itirazlar söz konusu. Bence Meksikalıları, Arjantinlileri, Avrupalılarla daha fazla karşılaştıran bir model, hayal edilmeye değer...

GÜNÜN SÜRPRİZ ADAYI

Yazının Devamını Oku

Tite: Nasıl öğrenileceğini öğrenen adam

17 Haziran 2018
“Öğrenmeyi öğrendim” diyen Tite, evindeki kupada Almanlar’dan 7 yiyip komaya giren Brezilya’yı iyileştirmeye çalışıyor.

Tite, şu sıralar Brezilya’da neredeyse Neymar kadar popüler. Reklamlara çıkıyor, dönüşüm temalı konferanslar veriyor. Çünkü ülkeye 7-1 travmasını atlatmanın yolunu gösterdi. Brezilya, Amerika’94’ü kazanırken 7 maçın 5’inde kalesini gole kapamıştı. Turnuva boyunca da sadece 23 dakika mağlup oynamıştı. Finalde de İtalya’yı saf dışı edip, 24 yıllık kupa özlemine son verdi. Kore-Japonya 2002’de de durum çok farklı değildi: Kupaya giderken 7 maçın 4’ünde kalelerini kapadılar, 27 dakika mağlup oynadılar. Yani Brezilya’yı zafere götüren esas detay hücum değil, savunma becerisiydi.

FUTBOLCULAR AVRUPAİ’YDİ AMASonraki 16 yıl boyunca Ronaldinho, Adriano, Robinho, Kaka ve Neymar gibi büyük yıldızlara umut bağladılar ama kupayı kazanmak eskisi kadar kolay değildi. Brezilya, futbolun Avrupa’da yaşadığı dönüşümü bir türlü yakalayamıyordu. Futbolcular “Avrupai”ydi ama hemen hemen hiçbir Brezilyalı hoca Avrupa’da şans bulamıyordu. Bu kadere aslında Tite de dahil...

TİTE, NASIL AVRUPALILAŞTI?ASLINDA Tite’nin de CV’sine baktığınızda çok parlak bir tablo yok. O da diğer Brezilyalılar gibi ülkenin bir köşesinden bir köşesine savrulmuş, İtalya ya da İspanya Ligi’nde akla bile gelmemiş. Ama Avrupa’yı bolca ziyaret etmiş, Guardiola’nun-Klopp’un antrenmanlarına katılmış. Milli takımda da görev ona geldiğinde hiç duraksamadan koyulmuş işe.

FUTBOLCULARA ÖĞRETİYORDURTite, Avrupa’da hiçbir kulüp çalıştırmamasına rağmen, Brezilya’yı nasıl bir Avrupalı gibi yönettiği sorulduğunda şöyle yanıtlamış bu suali: “Evet belki Avrupa’da herhangi bir kulüp çalıştırmadım. Ama ben, nasıl öğrenileceğini öğrendim orada.” Nasıl öğrenileceğini öğrenen adam, şu sıralar öğrencilerine de muhtemelen nasıl öğrenileceğini öğretiyor.

SAVUNMA 20 METRE İLERİDETite, ilk 11’e sadece Paulinho-Jesus montajı yapmasa da Brezilya’nın oyununu nasıl değiştirdi öyleyse? Dunga dönemindeki sorun, hücumda kaptırılan toplarda. Savunma ile hücum arasında olağanüstü bir mesafe oluşuyor ve Brezilya rahat kontra fırsatlar veriyor.Tite dönemindeyse savunma 20 metre daha önde kuruluyor. Takım daha kompakt. Brezilya, Klopp’un Liverpool’u gibi kaptırılan toplarda daha kalabalık. Bu da Brezilya’yı Avrupalılaştırıyor.

GÜNÜN YILDIZ ADAYIMilinkovic-Savic, eski hocayla yaşadığı sorunları atlatmış ve milli takıma adapte olmuş görünüyor. En büyük şansı arkasındaki Matic-Milivojevic güvencesi. Sadece bugünün değil, turnuvanın yıldız adaylarından biri.

GÜNÜN SÜRPRİZ ADAYI

Yazının Devamını Oku

Rusya'da iyi takımlarla, iyi organizasyonlar karşı karşıya

16 Haziran 2018
Şu sıralar Rusya’da birkaç iyi takım var, birkaç da iyi organizasyon... İyi takımların yıldızları var; ama iyi organizasyonların yürekli oyunu, bazen o yıldızlara yaşam şansı vermiyor.

Şu sıralar Rusya’da birkaç iyi takım var, birkaç da iyi organizasyon... İyi takımların yıldızları var; ama iyi organizasyonların yürekli oyunu, bazen o yıldızlara yaşam şansı vermiyor.

Uruguay, Dünya Kupası’na iyi takım apoletiyle gelenlerden. Mısır’sa iyi organizasyon. Cuper, dörtlü savunma ve beşli orta saha bloğu arasında mesafeyi hiç açmayan, üçüncü bölgeye manasız baskıya gelmeyen ama ikinci bölgede ısıran bir takım yaratmış.

Dün ilk bir saatte Uruguay’da bazen Godin, bazen de Bentancur oyun kurmaya çalıştılar ama orta yuvarlak çevresine geldiklerinde etrafları öyle bir sarıldı ki, bir türlü topu faydalı şekilde üçüncü bölgeye aktaramadılar. Mısır şüphesiz ki Salah’ın takımı. Onun ilk 11’de başlayacağı maçlar farklı olacaktır. Ama Mısır futbolunun esas kimliğini, Elneny-Hamed göbeği belirliyor. Muazzam bir orta saha savunması yapıyorlar ve dün de Hamed sakatlanana kadar mükemmele yakın iş çıkardılar. Hamed sakatlandığındaysa el Uruguay’a geçti.

Bir benzer tabloyu da akşam saatlerinde Soçi’de izledik: İspanya harika bir takım, Portekiz ise kontra atak tabanlı iyi bir organizasyon. İspanyollar kesintisiz iyi futbol hayal ediyorlar, Portekizliler’se bir anlık konsantrasyon eksikliğinde kontra atak ya da frikik fırsatını bekliyorlar. Ronaldo ile de o fırsatları mükemmel değerlendirdiler.

Bu İspanya belki 2010-2012 takımı kadar kusursuz tiki-taka oynayamıyor ama o yıllarda sahip olmadıkları bir şeye, Diego Costa ile direkt hücum alternatifine sahipler. Diego Costa, kısa boylu-çabuk paslaşan bu takıma bir “kısayol tuşu” ekledi adeta. Dün de hücumda farkı o kısayol tuşuyla, Diego Costa seçeneğiyle yarattılar.

PANAMALI ÇOCUĞUN HAYALİÜç farklı ev sahibi, 48 takım, 80 maç, üçlü gruplar... 2026 Dünya Kupası’nın diğerlerinden çok farklı olacağını tahmin etmek pek zor değil. 80 maçın 60’ının, özellikle de çeyrek finaller sonrasının tamamen Amerika’da devam edecek olması, dev coğrafya dezavantajını bir miktar bertaraf edecek. 48 takımın futbol kalitesini düşüreceği bir gerçek ama şunu unutmamak gerek: Dünya Kupası, Şampiyonlar Ligi gibi kalite odaklı bir turnuva değil.

Dünya Kupası’nın esas amacı, farklı milletleri ve farklı futbol kültürlerini bir araya getirmek. Tanıştırmak ve çarpıştırmak. Arjantin-Suudi Arabistan veya Fransa-Trinidad Tobago maçının çok kaliteli olmayacağını herkes tahmin edebiliyor zaten. Ama siz Panama’da doğan futbolsever bir çocuğa bir gün Ronaldo ile karşı karşıya gelme hayalini bile kurduramıyorsanız, sporun temel amacından sapmış oluyorsunuz zaten. 48’li Dünya Kupası’yla ilgili esas problem de kalite değil bence.

48’Lİ KUPANIN ESAS PROBLEMİ

Yazının Devamını Oku

Video hakem kenara gidilmeyince güzel

15 Haziran 2018
Dün, 200’e yakın ülkeden milyarlarca insanın izlediği bir futbol müsabakasında video asistan hakem kullanıldı ve kimse yaralanmadı, kimse ölmedi! Üstelik video hakeme başvurulmadı bile!

4. sanayi devriminin futboldaki yansımalarının en popüleri, video hakem uygulaması. Yıllardır zaten birçok spor müsabakasında faydalanılan bu teknolojinin futbolda da kullanılmaya başlanması çok doğal. Kullanılmaması anormal olurdu zaten! Sadece gol-penaltı-kırmızı kart-kimlik kargaşası gibi kritik konularda video asistan hakeme başvurulacak. Her pozisyonda masaya danışma mecburiyeti yok, son karar da her zaman elbette sahadaki hakemde.

4 YARDIMCISI VARDün zaten Arjantinli hakem Fabian Pitana gerek ilk golde, gerekse Golovin-Hawsawi pozisyonunda video asistanlara danışmayarak süper bir ders verdi bu uygulamadan çekinenlere! Yeni durumu şöyle özetleyebiliriz aslında: Orta hakemin artık üç değil, dört yardımcısı var. Bir tanesi de (ekibiyle birlikte) Moskova’da masada. Hepsi bu. Kulaklıkta bir ekstra hakem var, o kadar.

Dünkü maçın temposu düşüktü; Suudi Arabistan gerek ağır çekimi andıran yavaşlığı, gerek savunmadaki sarsaklığıyla maçı Rusya için çok kolaylaştırdı. Turnuva öncesi yıldız adayları arasında gösterilen Golovin, kendisinden umutlu olanları yanıltmadı. Rusya’nın üç golünde baş rolde onun zekâsı var. Elbette önümüzde daha sert ve çekişmeli maçlar, daha ağır tartışmalı pozisyonlar olacak. VAR da tartışılacak bolca...  Ama bence VAR uygulaması, orta hakem kenara gelip monitöre bakmadığı sürece harika. Yine tartışmalar olabilir, yine yanlış kararlar verilebilir. Ancak eskiye göre daha az hata olacağı kesin.

LOPETEGUI’Yİ ZLATAN’A BENZETTİMİspanya Futbol Federasyonu Başkanı Rubiales, Lopetegui’nin Real’e imza attığını öğrendiğinde saat 17:45’miş. Saat 17:50’de de Real Madrid’in resmi internet sitesi, bu bilgiyi bütün dünyayla paylaşmış zaten. Yani Lopetegui’nin işvereni futbol federasyonu, İspanyol Hoca’nın anlaşmasını tüm dünyadan sadece 5 dakika önce öğrenmiş.

Rubiales’e göre mesele “aldatılmış hissetmesi” değil. Daha 20 gün önce Lopetegui’nin kontratının 2020’ye uzatılmış olması da değil. Evet, Lopetegui, bu federasyonun yaptığı en iyi işti; o imza Euro 2020 projesinin de bir parçasıydı. Ama Rubiales’in esas kabullenemediği şey, üslup: “Futbolda her karar alınabilir ama bunun doğru yolla ve doğru üslupla yapılması gerekir.”

İtiraf etmeliyim ki, Lopetegui’nin yönteminden fena halde rahatsız oldum. Rubiales’e de olağanüstü hak verdim. İsveç Federasyonu’nun Zlatan’ın küstahlıklarına karşı tavrını çok sevmiştim, İspanya’nın tavrını da destekliyorum tüm kalbimle.

GÜNÜN SÜRPRİZ ADAYIBütün Dünya bugün 15’te Salah’ı sahada görmek istiyor ama Cuper’in onu 90 dakika riske etmek istememesi anlaşılabilir. Bu durumda Mısır’ın en güçlü bölgesi, Elneny-Hamed’li merkez orta sahası vitrine çıkabilir.

GÜNÜN YILDIZ ADAYI

Yazının Devamını Oku