Paylaş
Öyle görünüyor ki; Merkez Bankası da siyasetçilerin gölgesinde, olan bitene ‘deve kuşu duruşuyla’ devam edecek. Ankara’daki çaba şu; ‘olan olacak, bari birden olmasına engel olalım’. Aynen döviz kuruna bakışta olduğu gibi; ‘kur yükselecek, bari aniden olmasın’. Bu yüzden, politika faizi olan haftalık repo ve gecelik faizler enflasyonun altında tutulurken, başka bir işlev için var olan ama birkaç aydır para politikası için kullanılan pencerenin faizi yükseltiliyor; ‘yarın hemen faizi düşürebilirim’ mesajı veren bir duruşla. Ankara’daki siyasetçiler böyle ‘geçici olduğu sunulan’ bir durumun da ‘büyümeye destek’ olduğunu sanıyor. Ama öyle değil; piyasanın ihtiyacı olan likiditenin yüzde 90’ı saat 16 sonrasında bankaların eline geçiyor.
Merkez Bankası ‘geçici bir durum’ gibi sunarken yüzde 11’lik geç likidite penceresini 51 gün boyunca kullandı. Şimdi de buna 26 Nisan’a kadar 41 gün boyunca kullanacağını ilan ediyor. Soru şu; normal koşullarda arızi olarak kullanılan bu aracı ‘geçici’ vurgusuyla 3 ay boyunca kullanacaktınız da neden politika faizini arttırmıyorsunuz? Bankaların efektif fonlama faizini yükselttiniz de, bunu tabelaya yansıtmayarak kimin gözünü boyuyorsunuz? Bundan nasıl bir yarar umuyorsunuz?
Şimdi, Merkez Bankası mevcut fonlama kompozisyonu ile giderse; kabaca 10 milyar TL’yi yüzde 9.25’le, geriye kalan kabaca 80 milyar TL’yi yeni faiziyle yüzde 11.75’le verirse bankaların ortalama borç alma (fonlama) maliyeti, düne kadar yüzde 10.80 iken şimdi yüzde 11.50’ye yaklaşacak.
Ocak toplantısına girerken bankaların Merkez Bankası’ndan yaptığı borçlanmanın ortalama maliyeti yüzde 9 iken, şimdi yüzde 11.50’ye çıkıyor. Sorarsanız ‘geçici’.
Faizleri geçici yükselttiğini örtük biçimde açığa vuran Merkez Bankası, enflasyondaki gidişatı gerçekten de, ‘geçici’ mi görüyor? Toplantı metnine bakılırsa kur yükselişinin gecikmeli yansıması ve gıda fiyatlarındaki baz etkisi nedeniyle yükselişin kısa vadede devam edeceğini öngörüyor. Bunun için de ‘sıkılaşmanın’ güçlendirildiği, yani 0.75 puanlık artış vurgulanıyor. En çarpıcısı şu; ekonomideki ‘toplam talep gelişmeleri enflasyona düşüş yönünde katkı vermektedir’ sözünü metinden çıkarmış.
Bankanın önceki toplantıda, gelecekteki duruşuna dair söylediği söz “para politikası kararları enflasyon görünümüne bağlı olacaktır” iken, bu kaldırılıp yenisi konmuş; “enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş sürdürülecektir.” Geçen ay ‘ne kadar sıkılaştıracağım belli değil’ anlamına gelirken, şimdi ilave faiz artırımı sonrasında ‘sıkılaşmayı ne kadar sürdüreceğim bilmiyorum’ diyor. Soru şu; madem belirgin bir iyileşme konusunda Merkez Bankası ‘ufku’ göremiyor, neden ‘eğreti duruş’ gösterip, politika faizini yükselterek, yani faizi ‘tabelaya’ kalıcı olarak yansıtarak güçlü bir mesaj vermiyor?
Yanıt şurada galiba; Merkez Bankası da farkında ki yerli yersiz en kısa sürede faizi indirme eğiliminde olacak bununla da yeni bir döviz zıplamasına neden olabilecek. Olan şuraya oluyor; Merkez Bankası’nın ‘eğreti para politikası’ yüzünden enflasyon beklentileri çapalanamıyor, bu da uzun vadeli faizlerin kalıcı biçimde düşeceğine inancın altını boşaltıyor. Normal koşullarda, siyasetçilerin arzu ettiği; uzun vadeli faizlerin düşmesi yolunda bizatihi Merkez Bankası’nın bu duruşu bir engel oluşturuyor.
Paylaş