Paylaş
Merkez Bankası ülkedeki makroekonomik gereklilikler sanki ‘dışsalmış’ gibi, ‘kulağı düzden göstermeyi’ FED kararı sonrasına bırakmıştı.
Yarınki toplantısında bunu yapacak.
Ne mi yapacak? Nerdeyse Nisan ayından beri arasındaki makas açılan politika faizi ile efektif fonlama faizini tek çizgiye getirecek.
Sebebi iktisat birinci sınıf okuyan öğrenciler bile biliyor; o malum faiz takıntısı yüzünden.
Geçmişte olduğu gibi bu yıl da, yükseltemediği yüzde 7.50’deki ‘tabela’ faizini (politika faizi) hâlihazırdaki yüzde 8.85’lik efektif fonlama faizine yaklaştıracak. Şimdi tüm likidite ihtiyacını yüzde 8.85’e yaklaştırdığı bu yeni politika faizi üzerinden verecek.
Bu nasıl oluyor?
Merkez Bankası bankacılık sisteminin ihtiyacı olan kabaca 90 milyar TL’yi iki kanaldan veriyor; 60 milyar TL’ye yakınını yüzde 7.50’den bir hafta vade ile verirken, kalan 30 milyar TL’yi yüzde 10.75’den gecelik vadede veriyor.
Bunun ortalaması da yüzde 8.85’e geliyor. ‘Tabelaya’ bakan siyasetçi yüzde 7.50’yi görüyor.
Oysa faizlerin daha yukarıda olmasını isteyen ancak faizi yukarı çekemeyen Merkez Bankası yöneticileri, yan yollara giriyorlar; yüzde 7.50 ile verdikleri parayı kısarak, günün sonunda bankaların gecelik yüzde 10.75’den para almak için kendisilerine gelmesini sağlıyor.
Böylece de efektif faizi arzu ettikleri yere getiriyorlar.Ancak bu yöntemin çok sayıda sakıncası var.
En başta para politikası yürüten bir merkez bankası olarak, sinyal etkisini ve çapayı kaybediyor.
‘Kaşı’ yüzde 7.50’yi gösterirken, ‘gözü’ yüzde 10.75’i.Yarın toplanacak Para Politikası Kurulu en az iki adım atacak.
Biri, bugün yüzde 7.50 olan politika faizini yarın tahminimce büyük bir olasılıkla yüzde 9’a çekecek.
Gerekçesini de, efektif fonlama faizinin zaten yüzde 8.85’de olmasını, FED’in de 0.25 puanlık artırım yaptığını dikkate alarak bunu yüzde 9’a getirdiğini ilan edebilir.
Yani Ankara’daki siyasetçiye ‘Bakın FED’in yaptığı 0.25 puanlık artışın 0.15’ini yansıttık’ tesellisi ile sunulabilir.
Bu bir taraftan da, politika faizinin yüzde 7.50’den yüzde 8.85’lik efektif fonlama faizine getirilmesini bekleyen piyasa analistlerine göre ‘0.15’lik ilave sıkılaşmacı’ bir rol ortaya koymak olarak da sunulabilir.
İkincisi de, yüzde 7.25 ile yüzde 10.75 arasındaki faiz koridorunun daraltılması olacak.
Banka, bunun da simetrik biçimde daraltılacağını söylüyordu.
Tahminim bunun, bugünkü 3.5 puandan 3 puana daraltılarak; yüzde 7.75 ile yüzde 10.75 yapılması.
Asıl soru şurada; Merkez Bankası bu şekilde sadeleştirme yaparsa bir parasal sıkılaştırma yapmış olmayacak.
Oysa uzunca süredir enflasyonda ve fiyatlama eğiliminde belirgin bir bozulma var.
Dünyada petrol fiyatları ve emtia fiyatları düşerken Türkiye’de enflasyonun yükseldiği görülüyor.
Son iki aydır, çekirdek enflasyon göstergelerinin mevsimsellikten arındırılmış yıllık artış eğilimi yüzde 12’ye yakın bir hız gösteriyor.
Zamanında yapılması gerekenleri öteleyebiliyorsunuz ama sonuçlarından kaçamıyorsunuz.
Merkez Bankası, faizi artıramadığı için döviz kurunu feda etmişti. İşte o kur artışının ekonomideki sonuçları bir bir ortaya çıkıyor.
Merkez Bankası faizi artırmadı diye mali piyasada faizler olduğu yerde duruyor da değil.
Bankaların mevduat faizleri Merkez Bankası’nın yüzde 10.75’lik koridor tavanının üzerinde seyrediyor.
Ticari kredi faizleri ile fark ise çoktan açıldı.
Basit örnek; 2014 Ocak ayındaki 5 puanlık faiz artışı öncesinde Merkez Bankası’nın efektif fonlama faizi ile ticari kredi faizleri arasındaki fark 6 puana kadar çıkmıştı.
Banka faizleri 5 puan artırdıktan sonra düşmüştü.
Şimdi de, Merkez Bankası’nın sadeleştirme ile geleceği faiz ya da efektif faiz oranı ile ticari kredi faizleri arasındaki fark Eylülden bu yana yaklaşık 6-7 puan arasında seyrediyor.
Özeti; Merkez Bankası yine çoktan piyasanın gerisinde kaldı.
Bu yüzden de, ileriye bakan mali piyasa oyuncularına ışık tutamıyor.
Hele ki böyle bir zor uluslararası konjonktürde bunun önemli olduğu bir dönemde.
Umarım yarın bu tabloyu değiştirir.
Paylaş