Paylaş
Gerisi emekleme halinde.
Bugün itibariyle; Türkiye’de ihraç edilen özel sektör tahvillerinin hacmi 45 milyar TL. Bunun 25 milyarını bankalar, 11.7 milyarını leasing ve faktöring şirketleri, 8 milyarını ise diğer şirketler ihraç etti.
100 milyon TL’lik tahvil ihracı olan Denizlili bir firma (Aynes Gıda), içinde bulunduğu mali koşullar nedeniyle 26 Ocak’ta iflas erteleme talebiyle mahkemeye başvuruyor ve tedbir kararı alınıyor. Şirketten asıl bankalar alacaklı. Bir de nitelikli yatırımcılara yapılan ihraçtan tahvil borcu var.
İflas erteleme, mali durumu bozulan anonim ve limited şirket olarak kurulan sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, iflas masasına oturmadan önceki bir durak; ‘borca batık’ şirketler için, alacaklıların hücumuna karşı bir yasal ‘koruma kalkanı’ temelde. Amaç, şirket faaliyetlerine devam edebilsin, borçlarını ödesin ve düze çıkabilsin.
Şirket 2 Şubat’ta, tahvillerin vadesi gelen faizlerini ödeyemeyeceğini açıklıyor.
Şirketin tahvilleri kredi dereceleme kuruluşu JCR tarafından uluslararası düzeyde BBB- olarak henüz 2 Aralık’ta teyit edilmiş. Yani ülke notu kadar not verilmiş. JCR yetkilileri “bugün de gelseler, o bilançoya aynı kredi notunu verirdik” diyor. ‘Dereceleme metodolojisinin, kreditörlerin kendi pozisyonları ile ilgili durum değişikliğini kestiremeyeceği; bu pozisyon değişikliğinin, şirketi likidite krizine soktuğu’ anlatılıyor.
Alacaklılar arasında kamu bankaları da var. Politik arenadaki spekülatif yakıştırmaların, bazı bankalarının şirkete dönük pozisyonunu değiştirdiği (kredisini çağırma), bu yüzden de şirketin kendini korumak için erteleme talebinde bulunduğu anlaşılıyor.
Şirketin ihraç ettiği tahvillerin tamamı nitelikli yatırımcılarda; yatırım fonları ve portföy yönetim şirketlerinin varlığı olarak bulunuyor. Yani dolaylı olarak küçük yatırımcının parası buraya yatırılmış demek. İflas erteleme başvurusu sonrasında, borsa yönetimi tuhaf biçimde Perşembe günü bu tahvilleri borsa kotundan çıkardığı için tahvillerin fiyat oluşumunun önü kesildi. Oysa şirket fiilen iflas etmiş durumda değil. Bıraksalar fiyat bir yerde oluşacaktı.
Bu da başka bir mekanizmayı tetikledi; fiyat oluşmadığı için yatırım fonları ve emeklilik fonları SPK’nın tebliği gereği davranmak zorunda kaldılar. O tebliğe göre de; bu tahviller eğer fonun portföy değerinin yüzde 1’nin altında ise hepsi zarara atılacak. Eğer yüzde 1-5 arasında ise 30 güne yayarak zarar yazılacak. Bu ise zararı gelişmelerden haberi olmayan ‘sona kalan’ fon yatırımcısının sırtına yüklemek demek. Yatırımcıları koruması gereken kurumun düzenlemesi bunu öngörüyor. Öyle ya örneğin 100 TL’lik zarar 100 kişilik bir fona 30 günde yayılacaksa; ilk hafta 50 kişi fonu satıp çıkarsa geriye kalan 3 haftada haberi olmayan 50 kişiye 75 TL’lik zarar yüklenecek demektir.
Piyasa uzmanları 2015 başlarında, henüz tahvil ihracı yapalı birkaç ay geçmiş olan GÇS Metal’in iflas ertelemeye gitmesini örnek gösteriyorlar. SPK ise sorularıma verdiği yazılı yanıtta dürbünün tersinden bakmayı tercih etmiş; GÇS,
Egeli&Co. ve Aynes’i örnek göstererek, bunların gecikmeyle de olsa borçlarının ödenebilme olasılığı olduğunu, ödenmeyenlerin tutarının bugüne kadar yapılan ihraçlara oranının çok düşük olduğu anlatılıyor.
SPK’nın her iki alanda da bu konuda ev ödevini zamanında yapmadığı açık. Sadece sonuca değil, başlangıcına da bakmak gerekiyor; şirketlerle ilgili güdümlü söylenti yayanları seyredip, suç duyurusu bile yapamıyorsanız sorumluluğunuz var demektir.
Hazırlığı yapıldığı söylenen ‘dereceleme alma zorunluluğu’, ‘banka garantisi’ gibi ‘zorla güzellik’ sağlama çabası, tersine sonuçlar verir, bu pazarın ‘kapısına’ kilit vurur. Tahvil borçlanması sermaye piyasasının derinleştiren araçlar. Bu alandaki küçük bir ‘sinek’, sistemik risk yaratabilir. Yatırımcının güveni sarsılabilir.
Paylaş