Paylaş
“Tuvalin başına geçmeden önceki ruh haliniz nedir?” sorusuna bu yanıtı veriyor Remzi Taşkıran. İstanbul’un tarihi ve doğal güzellikleri, ara sokaklarındaki yaşam, çoğunlukla Taşkıran’ın fırçasından tuvale yansıyan kompozisyonlar olarak sıralanabilir. Taşkıran, sergilerine hazırlanırken günü birlik yaşam kaygılarından uzaklaşıp sanatının özgün temalarını oluşturmaya özen gösteriyor. Özellikle yöresel izlenimlere dayalı resimlerinde günlük çabalarının dışında, özgün resimlere imza attığı gözlemleniyor. Dolayısıyla Anadolu’nun değişik köşelerinden peyzaj ve insan figürleri Taşkıran’ın eserlerinde kendisini gösteriyor. Taşkıran’ın geçmişte bir söyleşisinde dile getirdiği sanata bakışı, ona göre hala geçerliliğini koruyor. Şöyle diyor Taşkıran:
“Bana göre sanat, duygu ve düşüncenin yetenek avantajıyla dışa vurumudur. Benim gibi eğitim almadan sanat yeterliliği olanlara ‘Allahtan vergili’ deniliyor, doğrudur. Çünkü ben rüyalarımda bile resim yapardım. Sanat bana göre para kazanma mesleği olmamalıdır yaşamın döngüsü ve profesyonellik bunu gerektiriyor. Resim yaparak geçiniyorum. Eğer hiç resim satamasaydım yine de resim yapardım. Nasıl ki canlılar yemeden yaşayamazlar, sanatçılar da üretmeden asla yaşayamazlar. Sanatla yaşama karşı her türlü duygu ve düşüncelerimizi ifade edebiliriz, olumlu ve olumsuz yönleri eleştirebiliriz. Sanat bir dışa vurum eylemidir. Sanatçı doğayı aynen taklit etmemeli, görünmeyeni görmeli ve hatta tamamen doğadan bağımsız kendi iç dünyasını soyut temalarla estetik bir biçimde ifade etmelidir. Ruhunu ve yüreğini ortaya koymalıdır.”
Taşkıran aynı zamanda ilginç bir yaşam öyküsüne sahip ressamlarımızdan. Doğduğu Adıyaman’da, ailevi nedenlerden dolayı küçük yaşta verildiği Adıyaman Yetiştirme Yurdu’nda 18 yaşına kadar devlet korumasında kalmış. Bu sırada resime olan ilgisinin öğretmenleri tarafından fark edilmesiyle, resim yapması için yönlendirilmiş. Yetiştirme yurdundan ayrılmasından sonra zor bir dönem geçiren Taşkıran, askerliğini yaparken resim yapmayı daha da geliştirmiş, askerliğini tamamladıktan sonra da İstanbul’da bir süre basın ressamlığı yapmış. Taşdemir’in eserlerini Ankara’da çoğunlukla Star Galeri’de bulabilir, Bilkent’teki RC Müzayede’deki satışlardan temin edebilirsiniz.
GENÇLERİN PARİS ÇIKARMASI
Dünyanın en önemli sanat merkezlerinden birisi olan Fransa’nın başkenti Paris bu yıl da genç nesil Türk ressamlarına ev sahipliği yaptı. Dışişleri Bakanlığı ile Paris Büyükelçiliği’nin katkılarıyla Türk ressamlar Louvre Müzesi-Carrousel du Louvre, Salle de Notre salonunda 1909 yılından bu yana gerçekleştirilen “Uluslararası Plastik Sanatlar” sergisinde yer adı. Hakan Esmer, Serdar Leblebici, Nurhilal Harsa, Filiz Pelit, Derya Ülker, Akın Yıldırım, Ayhan Çetin, Ercan Ayçiçek ve Savaş Karagözlü Louvre’da eserleri sergilenen ressamlarımız oldu. Paris Büyükelçisi Hakkı Akil ve eşi İnci Akil’in ağırladığı ressamlarımız, Türk resminin uluslararası sanat platformlarında kararlı ve nitelikli duruşunu, sanatçı heyecanı ve sorumluluğuyla yerine getirmenin mutluluğunu yaşadılar.
İKİ ÜZÜCÜ HABER
Geçen hafta Türkiye’de gravür sanatının öncü isimlerinden olan Mürşide İçmeli’yi kaybettik. 1960 yılında gittiği Madrid’te özgün baskı dalında ihtisas yapan İçmeli, Gazi ve Bilkent üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalıştıktan sonra emekli olmuştu. Tanınmış ressamlarımızdan Nevzat Akoral’ın da eşini kaybettiğini öğrendim. İçmeli ve Akoral ailelerine başsağlığı ve sabır diliyorum.
KENTTE NE VAR?
Alev Özas Kadim- 5 Ocak’a kadar (Çankaya Sanat/Yıldızevler), Mahmut Karatoprak- 16 Aralık’ta açılacak (Nurol Sanat/Güvenevler), İsmail Yıldırım- 30 Aralık’a kadar (Sevgi Sanat/ Çankaya), 10. yıl natürmort sergisi- 19 Aralık’ta açılacak (Stillife/Yıldızevler), Merih Ateşoğlu- 15 Aralık’ta açılacak (Ziraat Kuğulu), Yusuf Demirtaş- 31 Aralık’a kadar (Krişna Sanat/K.dere), Canan Atalay- 16 Aralık’ta açılacak (Atlas Sanat/Çankaya), Serkan Küçüközcü-28 Aralık’a kadar (AG Sanatevi/Çayyolu), Emine Ermiş- 31 Aralık’a kadar (Galeri Z/Samanpazarı), Yavuz Bozkurt- 20 Aralık’a kadar (Galeri N/GOP).
Paylaş