Paylaş
Ressam olmaya nasıl karar verdiğini sorduğumda Kurtoğlu’nun yanıtı, “Galiba yaşam bizim çok da planladığımız gibi şekillenen ve devam eden bir durum değil. Ressam olmam, planlarım ve iradem dışında şekillendi. Önce anne oldum, daha sonra yarım kalan üniversiteyi tamamladım. Son olarak da sanat yolculuğum başladı. Oysa bu yolculuk daha önce başlamalıydı ama her şey planlandığınız şekilde gitmiyor hayatta. Bu süreçte ‘Hayatta hiç bir şey için geç oldu dememek lazım. Bir yerden başlamak gerekiyor’ dersini çıkardığım için de çok mutluyum. Resim iç dünyam ve dış dünyamı birleştiren bir dil, dolayısıyla dışa vurumcu bir tutumla her şey kendiliğinden akıp gidiyor” oldu.
Kurtoğlu’nun resimlerine baktığınızda karşınızda soyut yüzler görürsünüz. “Neden soyut yüzler?” sorusunu sanatçı şöyle yanıtlıyor:
“Öyle bir an gelir ki, tuvalin başına sadece kendi gözlerimden gördüğüm, kendi ruhumla hissetiğimi yansıtmak için otururum. Son derece özgür ve çılgın maceraların beni beklediğini biliyorum o an. Galiba anlaşılır bir dil, yani net bir yaklaşımla duygu düşüncelerimi aktarmak bana pek uygun değil. Eğer net ve anlaşılır ifadelerin kullanıldığı bir yaklaşımla duygumu aktarırsam resim bana göre ölmüş olacak, bir tür ölü doğum gibi. Oysa ben hep canlı kalsın, her an değişen insan ve duyguları gibi izleyicisine hep değişik zamanlarda değişik duygular aktarsın istiyorum.”
Kurtoğlu akrilik tercih eden bir sanatçı. Bazen fırça ile müdahale etse de çoğunlukla spatül tekniğini kullanıyor. Sanatçının resimlerinde ağırlıklı soğuk renkler kullandığını söyleyebiliriz. Kurtoğlu, renk seçimiyle ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Aslında renklerle aram çocukluğumdan beri hep çok iyiydi. Baktığım ve gördüğüm her şeyi leke olarak algılıyorum. Soğuk renkler için inanın özel bir çabam yok. Renk kullanımım galiba biraz resme başladığım günkü ruh halimle ilgili. Ama bu söylediklerimden soğuk bir karakterim olduğu çıkarılmasın.”
Kurtoğlu, resmin yanısıra edebiyatla da yakından ilgili. Şiir denemeleri yaptığını söyleyen sanatçı önceliğinin elbette resim olduğunu, “Sanat yolunda adanmış ve inanmış bir hayatı tercih ettiğimi söyleyebilirim. Yaşam ileride karşıma ne gibi sürprizler çıkarır, şimdiden bilemem. Ancak amacım mümkün olduğunca paletimi ve fırçamı kurutmamak” sözleriyle ortaya koyuyor.
VİRÜS NEDENİYLE ERKEN VEDA
Yukarıda okuduklarınız bu sezonun son yazısı oldu. Nedeni ise tüm dünyanın bir numaralı gündem maddesi olan koronavirüs salgını. Salgının kültür ve sanat hayatını da olumsuz etkilediği bir gerçek. Hemen şunu belirteyim, medya olarak toplum sağlığı ile ilgili sorumluluğumuz var. Bu nedenle, “Şu sergiyi kaçırmayın, bu sergiyi mutlaka görün, kentte şu etkinlikler var” diyeceğim veya tavsiyelerde bulunacağım bir ortam değil. Çünkü kalabalıklardan kaçınmamız şart. Bu süreçte sosyal aktivite olarak kendimizi izole etmemiz gerekiyor. Zaten birçok galeri kapalı. Bazıları ise online sergi düzenliyor. 20 Mart Cuma günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan genelgede de “Açık veya kapalı alanlarda düzenlenecek her türlü kültürel ve sanatsal toplantı ve aktivitelerin Nisan sonuna kadar ertelenmesinin uygun görüldüğü” vurgulandı. Nisan sonrasının ne olacağını şimdiden bilmemiz mümkün değil. Koronavirüs tehdidi nedeniyle bu sezon yazılara son veriyorum. Nisan sonrası olası etkinlikleri Hürriyet-Ankara’nın kültür sanat bölümünde görebilirsiniz. Eğer buralarda olursak önümüzdeki sonbaharda yeniden görüşmek üzere hepinize sağlık ve huzur dolu günler dilerim.
Paylaş