Paylaş
Hande, sergiyi açtıktan sonra da resimden kopmadı. Aksine resme daha çok asıldı. Yakından takip ettiğim için, gelişmesine gerçekten şahidim. Özellikle resmin temeli olan desende ilerleyişi, duyduğu heyecan müthiş. Hande’nin bu aşamaya gelmesinde hocası ressam Hüseyin Arıcı’nın katkısı tartışılmaz. Kendisine “Hocanı yaz da, bu köşede yayınlayalım” diye kaç kez söyledim, ben de bilmiyorum. Yoğun gündem nedeniyle ha bire erteledi. Sonunda beklediğim yazı geldi. İşte noktasına virgülüne dokunmadan, Hande Fırat’ın kaleminden hocası Hüseyin Arıcı’nın “Merhamet” isimli sergisi.
MERHAMET ET!
“Kendimi tabuta sokacağım” dedi.
“Neden, nereden çıktı?” diye sordum.
“Merhamet et ve öldür beni. Canım yanarken yarattığım dünyayı izleyenleri, dünyamı eleştirenleri sevindirmeyeyim. Bir an önce öldür ki, acımdan faydalananları daha fazla güldürmeyeyim” yanıtını verdi.
Hocam, arkadaşım, sanatçı Hüseyin Arıcı, son sergisi “Merhamet”te can çekişen bedenini tabuta koyduğu resmini böyle anlattı. Fikir aşamasında, ilk anlattığında, yaparken ve bittiğinde kısacası her anında dondum kaldım. Onun için de süreç hiç kolay olmamış. Neler hissettiğini şöyle anlattı:
“Çok nevrotik bir duruma dönüştü benim için. Bende bu resim bitince ölecekmişim gibi bir paranoya yarattı. Saatlerce izledim resmi. Ben 16 yaşından beri hiçbir resmin karşısına geçip, gözlerim dolarak baktığımı hatırlamıyorum. Saatlerce izledim. Sonra ayağı bitirememiş olmam benim içimi rahatlattı. Yakın bir zamanda ölmeyeceğim dedim.”
* * *
Kendine merhamet istemesi aslında toplumun sanat ve sanatçıya bakışından kaynaklanıyor. Bir sanatçı günler, geceler boyu çalışıyor. Eserleri ortaya çıkıyor, sergi açılıyor. İnsanlar geliyorlar, bakıyorlar, gidiyorlar. Kimileri ise acımasızca eleştiriyorlar. “Merhamet” sergisinde sadece sanatçıya merhamet aramamış. Çiçeğe, kurbağaya, doğaya kısacası insanın tahrip ettiği, üzerine basıp geçtiği ya da çok kolay öldürdüğü her canlıya merhamet istiyor Hüseyin Arıcı. İsyanı en çok da insanın insana yaptığı kötülüğe ve tahribata. Bunu da şu sözlerle anlattı:
“Baktım ki altın yüzünden bir sürü insan öldürülüyor, petrol yüzünden bunca savaş çıkıyor ve son bulmuyor. O zaman bunlar yok olsun, bitsin her şey. Devam etmesin, bir kişi daha ölmesin böyle. Tabii insanoğlu yeni bir alternatif arar mı, onu bilmiyorum. Benimki burada biraz romantik bir fikir. Güzel olan her şeyin güzelliğini, masumluğunu koruması için bir yalvarma. Mesela küçük bir çocuğa bakıyorsun, bakmaya doyamıyorsun ama biliyorsun ki büyüyünce karamsar ve kötü bir dünyanın içinde olacağını da düşünecek. Çocuğun saflığını bir şekilde korumasını istiyorsun. Bunun için dilekte bulunuyorsun. Merhamet böyle doğdu benim için.”
* * *
Sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar durmadan çalıştı “Merhamet” için. Beni her ne kadar kendini tabuta soktuğu eseri etkilediyse de Hüseyin Arıcı’yı en etkileyen eseri ise “Güvercin” oldu. Adı; “Merhamet et ve aşık et beni de...” İki güvercin ve pislikleri... Hüseyin Arıcı hikâyesini şöyle anlattı:
“Aslında benim için şöyle bir özdeş; toplumun kadın ve erkek ilişkisine, erkek ve erkek ilişkisine kadın ve kadın ilişkisine her türlü ilişkiye kaba bir şekilde bakmasıyla alakalı. Hani bir pislikmiş gibi izlemesi. Oysa bu sevgi aslında çok doğal bir şey. Aslında bunun altında yatan küçük bir gerçek. Ama benim orada yarattığım şey, burada kontrollü olarak insanlara göstermek istediğim şey o çerçevenin içerisindeki aşk meyvesinin herkes tarafından çoğunluk tarafından nasıl algılandığının bir özeti aslında benim için.”
* * *
Sadece bir sanatçı değil Hüseyin Arıcı. Aynı zamanda her yaştan öğrencileri olan bir öğretmen. Üstelik saklamadan, korkmadan, bir kalıba koymadan öğretiyor. Sadece sanatını, bilgisini değil o güzel kalbini de paylaşıyor öğrencileriyle. O kalbin izlerini de “Merhamet”in manifestosunda buluyorsunuz.
“Bütün kainatın yaratıcısı... Bana ve yarattığın dünyana merhamet et. Beni affet. Nereye baksam kederle dolmuş. Gözlerim iyiyi görmüyor artık. Kaldır perdelerimi kurtulayım bu kasvetten.
Merhamet et ve aşık et beni de... Kumrular, güvercinler gibi dolanayım sevgilimin boynuna. İnsanlar, bizi izlerken doysunlar aşkımızın meyvesine, yarattığımız esere. Merhamet et ve hiç et beni. İçim de dışım da bir olsun artık. Bağışla beni ve bütün sevdiklerimi.”
“Merhamet et öpsün beni, merhamet et utandır beni, merhamet et bozulacak hiçbir şey kalmasın” diyerek isyan eden sanatçı Hüseyin Arıcı, Hacettepe Üniversitesi Resim Bölümü’nden mezun olmasının ardından aynı üniversitede heykel bölümünde yüksek lisans eğitimine başladı. Çok sayıda sergiye imza atan Arıcı, Ankara’da yaşıyor.”
KENTTE NE VAR?
YALÇIN Gökçebağ-15 Şubat’a kadar (Armoni Sanat/ Yıldız), Devrim Erbil-28 Şubat’a kadar (Ziraat Sanat/Next Level AVM), Zeki Çetinkaya-3 Şubat’a kadar (Fırça Sanat/Hilal Mah.), Erol Pelioğlu-Murat Tolga-29 Ocak’ta açılacak (Galeri Soyut/Yıldız), Hüseyin Yıldırım-31 Ocak’a kadar (Zülfü Livaneli Kültür Merkezi/Yıldız).
Paylaş