Paylaş
Ankara kökenli ünlü ressamımız Yalçın Gökçebağ da bu isimler arasında yer alır. Bilmeyenleriniz olabilir, Gökçebağ bir süredir çalışmalarını İstanbul’daki atölyesinde sürdürüyor. Ama Ankara’da birlikte çalıştığı Armoni Sanat’tan kopmuş değil. Çok sık olmasa da Ankara’ya gelip burada sevenleriyle buluşuyor. Ancak pandemi nedeniyle son dönemde Ankara’nın Yalçın hocaya olan hasreti bayağı uzadı. Neyse bu hasret Gökçebağ’ın Armoni Sanat’ta 22 Ocak Cuma günü açılacak sergisiyle sona erecek. Sergi nedeniyle bir anlamda Armoni Sanat’ın kurucularından Aynur Pehlivanlı da ölümünün 5. yılında anılmış olacak.
Hem özel tanışıklığımız, hem de sergi nedeniyle Yalçın hoca ile sık sık telefonda görüşüyorum. Gökçebağ eskiden Ankara’da çalışırken, sergi için hazırladığı resimlerin hemen tamamının yapılışına bizzat şahit olurdum. Bu kez ben de sergileyeceği resimleri ilk kez göreceğim. Hocanın söylediğine göre bu sergide eserlerin çoğunluğu 60x80 santimetre ebatlarında olacak. 100x120 santimetre gibi daha büyük boyutlar da sergilenecekmiş. Yalçın hocanın sergiyle ilgili telefonda bana anlattığı diğer bilgileri şöyle özetleyebilirim:
“Bu sergide de klasik tarzım olan tepeden bakışlı hasat ve çay tarlaları var. Ancak sanatseverler bu kez örneğin hasat çalışmalarımda değişik motifler de görecekler. Biliyorsunuz benim bir de Anadolu köylerinde ‘okucu’ diye bilinen, düğünlere at arabalarıyla davetli olarak gidenleri içeren eserlerim vardır. Daha önceki çalışmalarımda at arabaları resmin arka planında dizilirlerdi. Yeni çalışmalarımda ise izleyici bu kez at arabalarını resmin ön planında görecekler. Bu sergide de izleyici için sürpriz olacak bazı yeniliklerim var diyebilirim. Anadolu’nun köylerini resmetmeyi seviyorum. 1950-1960’ların köy hayatını bulursunuz benim resimlerimde. Ne motorlu taşıtlar, ne de estetikten yoksun çirkin yapılar vardır eserlerimde. Anadolu’nun saf temiz yanını anlatmaktan hoşlanıyorum. Çünkü o hayatı yaşadım. Köylerde birine su gelecekse iş bölümü yapılır, kendi aralarında köylüler organize olur ve önce birinin sonra diğerinin suyu getirilir, tarlası sürülür, hasadı yapılır. İmece diye bildiğimiz usul. Aslında bize de, eski köy enstitüsü olan ve köy enstitülerinin eğitim sisteminin aynen sürdürüldüğü Isparta Gönen Köy Öğretmen Okulu’nda da buna uygun bir eğitim verildi. Bu da resimlerime yansıyordur mutlaka.”
Gökçebağ resimde bir ışık ustası. Resimlerini yakından ayrıntılı izlediğinizde ışığın nereden geldiğini kolayca anlayabilirsiniz. Gökçebağ’ın bu ustalığı eserlerine üç boyutlu bir hava da katıyor. Gökçebağ’a göre Türkiye’deki ışık dünyanın hiçbir yerinde yok ve ona göre bu sanatçılar için bir şans. Sanatçı, “Biz dünyanın en güzel ışığına ve rengine sahip ülkelerinden biriyiz. Bence bu ışığı ve renkleri iyi kullanmak gerek. Ben kendime ait bir yöntemle, Anadolu’daki yaşamı, doğayı, bu ışıkla, bu renklerle yansıtmaya çalışıyorum” diyor. Gökçebağ’ın bir diğer özelliği kendi tekniğini kendi fırçalarıyla yaratması. İki binden fazla fırçası olan Gökçebağ, fırçalarını çeşitli kimyasallara yatırdığını, kendisinin incelttiğini, fırçalarını keserek kafasında önceden kurguladığı resmin konusuna uygun hale getirdiğini söylüyor.
Bugün resimleri en çok aranan ve eserlerinin fiyatı her geçen gün artan Gökçebağ, Gazi Eğitim Enstitüsü’ndeki Adnan Turani, Refik Epikman, Turan Erol, Mürşide İçmeli, Niyazi Akalay gibi hocalarının üzerindeki emeğini hiçbir zaman unutmuyor. Yalçın hocanın unutmadığı bir diğer isim de eski Cumhurbaşkanlarından Fahri Korutürk’ün eşi, kendisi de ressam olan Emel Korutürk. Gökçebağ, Emel hanımı şöyle yad ediyor:
“Evde kurduğum atölyem vardı, sergi açacak kadar eser oluşunca Zafer Çarşısı’nda sergi açtım. Burada tanıştığım rahmetli Emel hanım beni yüreklendirdi, destekledi, evime geldi, benden resim aldı, yakınlarının da almasını sağladı. Beni köşke davet etti, ‘Bak köşkte senin çok sevdiğin ağaçlar, bahçeler var, gel burada çalış’ dedi. Düşünsenize, gidip Çankaya Köşkü’nün bahçesinde resim yapıyorum, kimse bana karışmıyor. Bu desteğin bana çok ciddi yol açtığını düşünüyorum.”
Türkiye’de Gökçebağ ile ilgili uzun uzadıya yazı yazabilecek nadir kişilerden biri olduğumu düşünüyorum. Ama yerimiz doldu. Son sözüm: Bu sergiyi kaçırmayın.
KENTTE NE VAR?
DEVRİM Erbil-28 Şubat’a kadar (Ziraat Sanat/Next Level AVM), Bora Saraçoğlu-25 Ocak’a kadar (ÇSM/Çankaya), Zeki Çetinkaya-3 Şubat’a kadar (Fırça Sanat/Hilal Mah.), Aykut Öz-24 Ocak’a kadar (CerModern/Sıhhiye), Orhan Umut-Nurettin Akkaya-Behzat Feyzullah-27 Ocak’a kadar (Galeri Soyut/Yıldız), Orta Rota-27 Ocak’a kadar (ÇSM/Çankaya), Funda Şişci-26 Ocak’a kadar (ÇSM/Çankaya), Sadık Aslan-27 Ocak’a kadar (ÇSM/Çankaya), Papirüs-22 Ocak’a kadar (Platform A/Taurus AVM), Hüseyin Yıldırım-31 Ocak’a kadar (Zülfü Livaneli Kültür Merkezi/Yıldız), Ayşegül Türk-25 Ocak’a kadar (ÇSM/Çankaya).
Paylaş