Paylaş
GEÇEN pazar akşamı, televizyonda sadece çok meraklılarla, uykusu kaçanların seyredebildiği spor programlarına bakıyorum. (Genç kitleye ve genellikle ertesi gün işe gidecek erkek seyircilere seslenen spor programlarının böylesine geç saatlerde ekrana getirilmesinin nedenini izah edebilecek bir TV yöneticisi varsa, lütfen beri gelsin!)
FENERBAHÇE'YE VURMA MODASI
ATV'de Faik Çetiner'in ‘‘Bizim Stadyumu’’nda ünlü konuklar var. Bakalım bu ünlüler futbol konusunda neler söyleyecekler diye merak ederken, Zeki Alasya söz alıyor ve başlıyor son günlerin modası gereği, Fenerbahçe'ye vurmaya... Fenerbahçe'ye sataşmak adeta yeni bir spor dalı haline geldi. Anlayan da vuruyor, anlamayan da... Hele ‘‘deşifre’’ olmuş ünlü bir yalancı var ki, Fenerbahçe ile ilgili palavraları okuyanlara ‘olmaz ki, böyle de atılmaz ki’ dedirtiyor.
Sevgili Zeki Alasya da Fenerbahçe'de yönetim kurulu oluşturulurken büyük hatalar yapıldığını ve futboldan anlamayan kişilere görev verildiğini öne sürüyor. ‘‘Örneğin’’ diyor, ‘‘Uğur Dündar futboldan ne anlar?’’ Bunları söylerken dudaklarında müstehzi bir gülücük, çevresindeki diğer ünlü konuklara bakıyor! Aklı sıra mizah yapıyor (!). Onların kahkahaya boğularak sözlerini onaylamasını bekliyor.
‘‘Evet Uğur futboldan ne anlar? Eh Uğur'a futbol sahasını gösterseler, kaleye bakıp 'İşte bu kale' diyebilir. O kadar!’’
Ancak konuşma Zeki Alasya'nın umduğu etkiyi yapamadığı gibi, Müjdat Gezen ve Faik Çetiner'in tepkisini çekiyor. Faik Çetiner lafa girip, ‘‘Uğur Dündar'ın futboldan anlaması zorunlu değil ki! Prensiplerin oluşmasında üstüne düşeni yapar, önemli olan da budur!’’ diyor.
Peki bunlar olup biterken ben ne yapıyorum? Gülsem mi, yoksa Zeki Alasya'nın haline ağlasam mı diye düşünerek bu talihsiz konuşmayı hayret ve ibretle izliyorum.
O sırada telefon çalıyor. Hattın diğer ucundaki kişi, yıllar önce TRT'de birlikte spor programları hazırladığımız bir arkadaşım. Sesi çok öfkeli:
-‘‘Ağzının payını ver şu Zeki Alasya'nın!’’
-‘‘Sinirlenme... Nasıl olsa oradakilerden biri, gereken yanıtı verir!’’
Ama konukların hiçbiri, Zeki Alasya'ya dönüp ‘‘Yahu sen ne diyorsun? Uğur Dündar TRT'de yıllarca spor programlarını hazırlayıp sunmadı mı?’’ diyemiyor.
Programın sunucusu olarak, orada bulunmayanların haklarının savunulmasında büyük sorumluluk üstlenen Faik Çetiner bile susuyor... Böylece bir anlamda Alasya'nın sözlerini onaylayarak başka bir konuya geçiyor.
Bu yazıyı kaleme alabilmek için canlı yayına telefonla bağlanıp Zeki Alasya'ya hak ettiği yanıtı vermedim.
AHKÁM KESME UZMANLARI
Son yıllarda TV'lerdeki bazı canlı yayınlarda ve tartışma programlarında tuhaf bir alışkanlık oluştu. Derinliğine bilemedikleri, araştırma zahmetine katlanmadıkları konularda bile bilgece konuşup, ahkám kesmeyi seven bazı uzmanlar (!) orada bulunmayan veya o anda yanıt verme durumunda olamayan kişilere sataşmayı, alışkanlık haline getirdiler.
Bu üsluba ve alışkanlığa tüm yayıncıların, özellikle o tür yapımları hazırlayıp sunanların şiddetli karşı çıkmaları gerekiyor.
Peki bunu sağlamak için ne yapılabilir? Çok basit: Programdan önce sunucu konuklarını uyarır ve ‘‘Burada bulunmayan kişiler hakkında yorum yapmayalım!’’ der, olur biter... İsteyen programın disiplinine uymayı kabul eder, istemeyen çeker gider!
Eğer programını seyrettirme çabalarını takdir ettiğim Faik Çetiner bu uyarıyı yapmış olsaydı, Zeki Alasya da hakkımda yalan yanlış konuşma olanağı bulamazdı.
ALASYA'NIN UNUTTUKLARI
Yalan yanlış diyorum, çünkü Zeki Alasya'nın, benim TRT'de yıllarca spor programları hazırlayıp sunduğumu, İngiltere'de BBC Televizyonu'nda, o sırada dünyanın bir numaralı futbol naklen yayın yönetmeni olan Alec Weeks'in yanında staj yaptığımı, televizyonda ‘‘Futbol Okulu’’ programlarının yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendiğimi, futbol maçlarının filmlerini seslendirdiğimi, olimpiyatların naklen yayınında yönetmen, yapımcı ve yorumcu olarak görev aldığımı, kısacası sporun içinden geldiğimi bilmesi gerekir.
Ancak kötü niyetli olması, ya da hafızasını yitirmesi halinde aksini söyleyebilir.
TRT'nin sporda altın yıllarına imza atan Arman Talay, Okan Uysaler, Adil Örs (Allah üçünü de nur içinde yatırsın), Güneş Tecelli, Tarcan Gönenç, Yılmaz Tekin Onay, Altan Aşar, Güngör Sayarı gibi ustaların oluşturduğu ve benim de içinde yer aldığım ekipçe hazırlanan spor-aktüalite programlarını, Zeki Alasya nasıl unutabilir? Çünkü Zeki Alasya-Metin Akpınar ikilisi, zaman zaman bu programlara parodileriyle katılır, seyirciyi kahkahadan kırıp geçirirlerdi.
Şimdi aynı Zeki Alasya, seyircinin gözünün içine baka baka ‘‘Uğur Dündar futboldan ne anlar?’’ diyebiliyor.
Vah Zeki Alasya vah!
Ayrıca diyelim ki, ben futboldan hiç anlamıyorum.
Fenerbahçe Yönetim Kurulu'nda görev alabilmek için mutlaka futboldan anlamak mı gerekiyor, Sevgili Zeki Alasya?
30 yıllık mesleki birikimim, tertemiz çizgim ve yöneticilik deneyimlerim, bu görev için yetip de artmaz mı?
SPOR VE ÇAĞDAŞ YÖNETİCİLİK
Kaldı ki 2000'li yıllarda futbol kulüplerini bu spordan anlayıp batıranlar yerine, şirket yapılaşması ve rantabilitede başarı gösteren profesyonellerin yönetmeleri gerektiği, tüm dünyada benimsenen çağdaş anlayış değil mi?
İşte biz de bunu gerçekleştirebilmek için görev aldık.
İlk aşamada takım kurup, yönetmeyi değil, bu işi en iyi şekilde becereceğine inandığımız Mustafa Denizli'yi renklerimize bağlamayı yeğledik.
Şimdi hedefimiz, başka büyük kulüpler gibi borç batağına saplanma tehlikesiyle karşı karşıya olan güzide kulübümüzü, kár eden ve her yönüyle örnek alınabilecek kurumsal bir yapıya kavuşturabilmek... Ona şanlı geçmişine yaraşır bir gelecek sağlayabilmek...
Bunun için futboldan çok anlamak gerekmiyor Sevgili Zeki Alasya...
Çağımızın ufkuna bakıp, oradaki doğruları görmek yeterli.
Paylaş