Haluk Kırcı'dan mektup var

Uğur DÜNDAR
Haberin Devamı

Bahçelievler Katliamı'nda 7 genci öldürdüklerini itiraf eden Haluk Kırcı, cezaevinden mektup göndermiş.

Kırcı'nın mektubunu aynen yayınlıyorum. Daha sonra kendisine bazı sorular yönelteceğim.

‘‘SAYENİZDE CEZAEVİNDEYİM’’

‘‘Sayın Dündar, öncelikle geçmiş bayramınızı kutlar, esenlikler dilerim. Bildiğiniz gibi, 'biraz da sayenizde' yakalanarak cezaevine konuldum. Şimdilerde cezaevine yeniden alışmaya ve günlerimi bu ortamda değerlendirmeye çalışıyorum.

Size bu mektubu yazmamdaki nedene gelince: Günlerdir elinizdeki basın gücü ile bana saldırmanızın sebeplerini öğrenmek istiyorum. Tabii ki nedenlerini ben tahmin edebiliyorum, ama bu boyutta olabileceğini hiç tahmin etmiyordum. Şimdi size göre, 12 Eylül öncesinin tek sorumlusu benim, çetelerin tetikçisi benim, yurtiçi ve dışı olumsuzlukların sonucunda hep ben varım. Bu nasıl bir mantık ve nasıl bir mantalitedir?.. Yoksa hayalinizde yarattığınız Haluk Kırcı'yı bulamamanın ezikliğini ve şaşkınlığını mı yaşıyorsunuz? Neden beni hedefe oturtarak, hiç alakam olmayan ve cezasını fazlasıyla yattığım olayları da katarak, netice almaya kalkışıyorsunuz? Bu bitmeyen ve bitmeye de meyilli görülmeyen düşmanlığınız, nereye kadar devam edecek? Beni haksız ve mesnetsiz, daha ne kadar karalamaya devam edeceksiniz?

Unutmamanızı hatırlatırım ki, insanlar yaşadıkça hiçbir şey kapalı ve gizli kalmayacaktır. İşte günlerce yazıp çizdiğiniz ve bir hafiye gibi çalıştığınız halde, hakkımdaki suçlamaların asılsızlığı yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Hani milyon dolarlar? Nerede 'Yeşil'i para için katleden Haluk? Hani adam kaçıran, sorgulayan, çetenin katili Haluk Kırcı?

‘‘KİMSENİN ADAMI OLMADIM’’

Samimiyetle şunları söylemek istiyorum: 12 Eylül öncesi, kitabımda içtenlikle anlattığım sebeplerden dolayı, eylemlere katıldım ve sonuçlarını bizzat yaşayarak gördüm ve doğru olarak değerlendirdim. Cezaevinden çıktıktan sonra ise, hayatımı bu gördüğüm ve idrak ettiğim gerçekler üzerine bina etmeye çalıştım. Hiçbir kanunsuz eylemin içinde olmadığım gibi, kimsenin adamı ve kimse adına hareket etme gibi bir sıradanlığa da bulaşmadım.

Sizden hakkımda devam ettirdiğiniz asılsız ve mesnetsiz suçlamalarınıza, en azından hakkımdaki mahkemeler sonuçlanana kadar son vermenizi rica ederken, benim bir aile reisi olduğumu, çocuğumun bulunduğunu unutmamanızı istiyorum. Beni küçük düşürmek ve karalamak için başlattığınız çalışmaların, günü gelince sizi utandırmamaları dileğiyle selamlarımı sunuyorum.’’

HAKSIZ İTHAMLAR

Haluk Kırcı'ya mektubu için teşekkür ediyorum. Hiçbir ilgimin bulunmadığı bazı haberleri bana mal etme çabasını da cezaevi koşullarından etkilenmesine bağlıyorum.

Hapis yatması gerekirken, yıllarca her türlü ticari faaliyeti serbestçe yürüten bir kanun kaçağının kendisini ansızın demir parmaklıkların ardında bulması, o kişide psikolojik rahatsızlıklar ve hafıza bulanıklığı yaratabilir. Bu nedenle, haksız ithamlarını anlayışla karşılamaya çalışıyorum.

Araştırmacı gazetecilik ürünlerini sergilerken belge ve kanıtlara dayandırdığımızı, ayrıca habere konu olan kişiye ulaşmak için her türlü gayreti gösterdiğimizi en iyi bilmesi gerekenlerden biri Haluk Kırcı'dır. Susurluk'taki kazadan sonra ekibimizi sadece bir kez aramış ve açıklaması, ARENA programında aynen kullanılmıştır.

Bahçelievler Katliamı'nda 7 genci -farklı düşünüyorlar diye- eterle bayılttıktan sonra telle boğup kafalarına kurşun sıkan bir katilin yakalanmasına katkıda bulunmuş isem, bundan huzur duyarım. Çünkü bu korkunç katliamın sorumluları, cezaevinden firar edip kitap yazmakla, kendilerini kamu vicdanında affettiremezler.

CEVAP BEKLEYEN SORULAR

Haluk Kırcı, ‘‘Cezaevinden çıktıktan sonra hiçbir kanunsuz eylemin içinde bulunmadım’’ derken doğru söylemiyor. Şimdi Kırcı'ya soruyorum:

Bahçelievler Katliamı emrini veren, kader birliği yaptığınız dostunuz Abdullah Çatlı, Ahmet Baydar adlı kişiyle ortak iş kurmuştu. Botaş'tan ‘‘sludge’’ ihalesi alınırken Çatlı bir miktar teminat yatırmış, ancak işin başlamasıyla birlikte gelen paradan, koyduğu miktarı almıştı. Yani öldüğünde, Baydar'dan hiçbir alacağı kalmamıştı. Bu gerçeği bilmenize karşın, daha sonra Ahmet Baydar'a 25 bin dolarlık senedi, hangi yasaya dayanarak imzalattınız?

Bu tahsilat yetmiyormuş gibi, banka müdiresi Sema Adın'ı kaçırıp, parasını gasp ettikten sonra diri diri denize atarak öldürmekten sanık Abdülkadir Uslu'yu, 20 bin mark alması için Ahmet Baydar'a hangi yasaya sığınarak gönderdiniz? Eğer Baydar bu 20 bin markı vermiş olsaydı, bu eylemin yasal adı ne olacaktı?

Bir bayram tatilinde Abdullah Çatlı ve bazı özel harekâtçı polislerle Kuşadası'ndan kalkıp, Antalya'ya niçin geldiniz? Çatlı ve ekibinin ‘‘renkli’’ diyerek köşe bucak aradığı kişi ‘‘Yeşil’’ kod isimli Mahmut Yıldırım mıydı? Yeşil yanılıp bu grubun karşısına çıkmış olsaydı, ona hangi yasa(!) uygulanacaktı?

Kumarhaneler Kralı Topal'ın ölümüne rastlayan tarihlerde Abdullah Çatlı ve arkadaşları, hangi şirketteki büyük kasaya roketatar, Uzi tabanca ve el bombalarını bırakıp ortalıktan kayboldular? Bu süre içinde, Gonca Us'un ablası Arzu'nun evinde saklandılar mı? Hatta bir keresinde Arzu'nun evine üstü başı kan içinde gelen Çatlı, o sırada hangi yasal(!) işleri yapıyordu?

Kumarhanelerin Kuşadası'na taşınması projesi gündeme gelince Çatlı ile birlikte kaç kez bu tatil yöresine gittiniz? Çatlı'nın İstanbul'da bu konudaki temasları sırasında, hangi politika büyükleri ona ‘‘Reis’’ diye hitap ettiler? Bu faaliyetleriniz hangi yasal zemin üzerinde yürütülüyordu?

Haluk Kırcı'dan bu sorulara yanıt bekliyor, selamlar sunuyorum.



Yazarın Tüm Yazıları