Paylaş
Beşiktaş maçında protokol tribününde Şenol Güneş’e ayakkabısını fırlatan kadın taraftar, “Ben esasında başka tribündeydim, orada arkadaşlarım olduğu için protokol tribününe geçtim” dedi. Ve bu arada öğrendik ki, protokol tribünü biletleri parayla da satılabiliyormuş. Bu işte bir gariplik yok mu?
Bunda yadırganacak ne var? Üstelik Menekşe Güngör, “Trabzon-spor’un attığı gole sevinenlere ayakkabı fırlatmaktan gurur duyduğunu, yine olsa yine yapacağını!” söylüyor! Menekşe Hanım gurur verici(!) bu başarısından(!) sonra, Protokol Tribünü’nden, Şeref Tribünü’ne terfi bile edebilir! Çünkü onun yaptığı davranış, hemen her stadyumun Şeref Tribünü’nde görmeye alışık olduğumuz yüz kızartıcı suçlardan sabıkalı tiplerin yaptıklarının yanında yine de çok hafif kalıyor!
Sporda etik dersi verilmesi gerekir
Şerefli olanları tenzih ederek söylüyorum. Bakıyorsunuz bakanlığı sırasında rüşvet almaktan hüküm giymiş kişi, Şeref Tribünü’nde. Dolandırıcılıktan hapse mahkum olmuş bir başkası, hemen onun yanında!.. İroni bir yana, “Esprili tezahüratın ve taraftarlığın” kitabını yazan Çarşı Grubu’nun, bu ayakkabıcı hanımefendiye “Sporda etik” dersi vermesi gerektiğini düşünüyorum... Şenol Güneş’i linç etmeye kalkanların, Türkiye’nin gurur duyacağı ikinci bir Şenol Güneş’inin bulunmadığını unutmamaları gerekir!
İnan Kıraç’la kavga etme, söylediğini yap
- Galatasaray’da, Adnan Polat ile muhalifleri arasındaki ipler iyice gerildi. İnan Kıraç, “Adnan Polat derhal gitmelidir” dedi ve Ünal Aysal’ın başkan olmasını istediğini söyledi. Buna karşın 2. başkan Işın Çelebi de, “Galatasaray Abramoviç’lerle yönetilemez” dedi. Bu tartışmadan Galatasaray’ın artık bir yol ayrımına geldiği sonucunu çıkarabilir miyiz?
Adnan Polat, Galatasaray’ın yeni stadyumunun açılış gecesinde yaşanan olayların hemen ardından istifa etmediği için, bugün “zoraki başkan” durumuna düştü. Üstelik ne yazık ki, “İktidara yaranmak için taraftarını ihbar eden başkan” damgasını da yemekten kurtulamadı. G.Saray’a bir şeyler verebilmek için çırpındığından hiç kuşku duymuyor, ancak artık çok yıprandığını düşünüyorum. İnan Kıraç ise, sadece G.Saraylıların değil, eğitime ve spora gönül veren, hemen herkesin büyük saygı duyduğu çok değerli bir isim. Duayen G.Saraylı Kıraç’ın öneri ve görüşlerinin ardında art niyet arayanlar, Konfiçyüs’ün “Kötü düşünen kötüdür!” şeklinde tanımladığı zihniyeti temsil edenler. Bu aşamada Polat’a düşen, Kıraç’la kavga etmek değil, onun söylediğini yapmaktır.
Patron futbolcular kulüpleri batırıyor
- 1, 2, 3, 5 derken kulüplerimizin yabancı oyuncu kontenjanı 10’a kadar yükseldi. 10 sizce mantıklı bir rakam mı? Değilse neden? Türkiye için ideal rakam nedir?
Önemli olan sayı değil, kalite...Kalite de tek başına yeterli değil. Yabancı futbolcu, ülkesinin milli takımında oynayacak çapta da olmalı. Eğer çok sayıda yabancı futbolcu transfer etmek, başarının garantisi olsaydı, Beşiktaş bugün banko şampiyon adayıydı!
Yabancı futbolcuların neredeyse iki takım çıkaracak kadar çok olduğu Beşiktaş’ta herkes, topun kendisine gelmesini bekliyor. Topun olduğu yerde çoğalma, pres yapma, topluca hücuma kalkıp, hızla defansa dönme gibi, başarıyı getiren hareketleri, hemen hemen hiçbiri yapmıyor!..
Yani Beşiktaş’ta şef çok, Kızılderili yok! Koşanlar, çırpınanlar yine bizim yerli futbolcular. Pili bitmiş, ya da “şef” likten vazgeçmeyen yabancılar, geldikleri kulübü başarıya taşıyamadıkları gibi, yetenekli Türk futbolcuların yetişmelerini de engelliyor...Ayrıca yüksek maliyetli “patron futbolcular”, mali darboğazdaki kulüpleri, içinden çıkılmaz borç batağına sürüklüyor.
Fenerbahçe doğru yolda
- Sadri Şener, “Türkiye’nin 4’te 3’ü Trabzonspor’un şampiyon olmasını istiyor” dedi. Buna benzer sözleri Fenerbahçe’nin şampiyonluğu son maçlarda kaybettiği 2006 ve 2010 yıllarında Galatasaray ve Bursaspor başkanlarından da duymuştuk. Ne dersiniz Fenerbahçe’yi gene benzer bir sezon sonu mu bekliyor?
Trabzonspor’un sezon başından bu yana oynadığı güzel futbolu ve takım oyununu alkışlıyorum. Şampiyonluk yarışını, bileğinin hakkıyla sürdürüyor... Başkan Sadri Şener’e gelince...Tanıdığım kadarıyla Sadri Bey, zeki, kültürlü ve son derece esprili bir başkan. Şakaları bende modern Nasreddin Hoca çağrışımı yaratıyor!.
Trabzonspor’un sahadan galip ayrıldığı Beşiktaş maçından sonra hakem Tolga Özkalfa’nın yönetimini nasıl bulduğunu soran gazetecilere “Sayın Özkalfa çok iyi dişçidir!” diyerek, ince bir espri yapmıştı! “Türkiye’nin dörtte üçü Trabzonspor’un şampiyon olmasını istiyor!” şeklindeki sözlerini de, son “Sadri Şener fıkrası” olarak değerlendiriyorum!..
Şunu da hemen belirteyim. Fenerbahçe yönetiminin şampiyonluk yolunda serinkanlı tutumunu sürdürmesi ve ucuz polemiklerden özenle kaçınması gerekiyor.Yani yönetim doğru yolda...Taraftarının böylesine sevdiği, mensubu olmaktan gurur duyduğu Fenerbahçe’nin, bazı rakip takım başkanlarını niçin bu kadar kızdırdığı da başlı başına bir araştırma konusu olabilir.
Paylaş