Paylaş
KIBRIS’ın altını üstüne getirdikten sonra net söyleyebileceğim şey Girne tepelerinde bulunan Bellapais Manastırı’nın Kıbrıs’ın en romantik köşelerinden biri olduğudur. Bellapais manastırının adını verdiği köy Girne’yi kuş bakışı gören bir yamaçta kurulu ve yazın en sıcak günlerinde bile adanın serin bölgelerinden. Bellapais adanın en güzel gün batımı manzarasına ev sahipliği yapan etkileyici ve romantik bir mekan. Manastırın içinde bulunan restoranda Girne ve tüm Akdeniz’i ayaklarınızın altına alacağınız bir manzara eşiliğinde unutulmaz bir akşam yemeğine imza atabilirsiniz. Gün batımını takiben ışıkları yanan Bellapais manastırı sizi hiçbir yerde bulamayacağınız bir atmosphere sürükleyecektir.
Kuzey sahillerinin tümüne hükmedebilen görüşü ve güzel dağ manzarası ile Kıbrıs’ta gotik mimarî tarzının görülmesi gereken en önemli yer ve eserlerinden biri olan Manastır’da günümüzde Bellapais müzik festivalinin düzenlendiği bir de konser salonu bulunuyor. Güzel ve romantik bir akşam yemeği için bundan daha iyi bir bulabilir misiniz?
TEMBELLİK AĞACI
Bellapais ya da yeni adıyla Beylerbeyi köyüne ilk gidişimde dikkatimi çeken girişindeki Tembellik Ağacı Kahvesi, (Tree of idleness) bir edebiyat başyapıtı olan “İskenderiye Dörtlüsü” romanının yazarı Lawrence Durrell’ın yazılarını yazdığı mekanın ta kendisi. Yazarın tembellik ağacı adını verdiği asırlık dut ağacının gölgesine sığınan köy kahvesi, gün boyu iskambil oynayıp sohbet eden köy ahalisinin tembellik hakkını bolca kullandığı bir mekan. Bursa’dan onca yol katederek Kıbrıs’a gelmiş biri için burada bir kahve içmeden olmaz . Ünlü yazar, hayatına yepyeni bir sayfa açmak için 1953 yılında kızı Sappho ile Kıbrıs’a geldiğinde, Bellapais’in muhteşem atmosferinden çok etkilenmiş. Huzursuz günlerin giderek arttığı adada üç yıl kadar yaşamını sürdürebilen yazar, ardında Kıbrıs’taki hayatı anlattığı “Acı Limonlar” (Bitter Lemons) adlı kitabını bırakarak adadan ayrılmış.
DEVASA VE GÖSTERİŞLİ
Limon ve nar ağaçları ile süslü Bellapais ya da bugünkü adıyla Beylerbeyi Köyü’ne asıl şöhretini kazandıran ise gotik orta çağ mimarisinin şaheseri sayılan Bellapais Manastırı. 12. yüzyıldan itibaren tam üç yüz yıl boyunca Kıbrıs’ta hüküm süren Fransız kökenli bir derebeyi sülalesi olan Lüzinyanlar tarafından inşa edilen yapı, köyün mütevazı görünümüyle keskin bir tezat oluşturacak kadar devasa ve gösterişli.
Bellapais Manastırı gotik mimari sanatının Yakın Doğu’da mutlaka görülmesi gereken en muhteşem eserlerinden biridir. Adanın en güzel turistik noktalarından biri olan, Girne’ye sadece 4-5 km uzaklıkta.
Manastırın ilk sakinleri, Selahaddin Eyyubi’nin 1187’de Kudüs’ü ele geçirdiği dönemde adaya göç eden Augustinian Mezhebi rahipleridir. Günümüze kadar ayakta kalarak ulaşan yapının büyük bir bölümünü Fransa Kralı III. Hugh 1267-1284 yılları arasında inşa ettirmiştir. Manastırın orta bölümünde bulunan avluyu dört bir yandan çevreleyen revaklar ve yemekhane ise 1324-1359 yılları arasında IV. Hugh döneminde ilave edilmiştir. Osmanlılar adayı ele geçirince Bellapais Manastırı Yunan Ortodoks Kilisesi’ne verilmiştir.
DÜNYACA ÜNLÜ
Bellapais Manastırı’nın girişinde ön avluya açılan kulesi sonradan inşa edilmiş bir kapı bulunmaktadır. Kapının mermerden yapılmış üst sövesinin üzerinde Kıbrıs, Kudüs ve Lüzinyan krallıklarına ait armalar bulunmaktadır. Servi ağaçları gölgesindeki ön avlunun diğer ucunda bulunan kilise, manastırın 13. yüzyıldan günümüze ulaşan en iyi durumdaki bölümüdür. Zamanında rahiplere lavabo vazifesi görmüş, Roma döneminden kalan iki mermer lahit arkasından yemekhaneye geçilmektedir. Papazlar yemek yerken, verilen vaaz için kullanılan kürsü hala tarihi özelliğini kaybetmeden durmaktadır. Yemekhanede gotik sanatının kusursuz bir örneğini görmek mümkündür. Deniz tarafındaki altı büyük ve doğu duvarındaki gül pencereden gündüz aydınlanmaktadır. Gece ise özel ışıklandırılmış görüntüsüyle Girne’den bile fark edilmektedir. Manastır’da özellikle yaz aylarında düzenlenen klasik müzik konserleri, çalınan müzik, tarihi mekanın tamamlayıcısı olarak ziyaretçileri, bir zamanlar derin koridorlarda beyaz pelerinli rahibelerin dolaştığı bu mistik yapıda gizemli bir yolculuğa çıkartır. Her yıl mayıs ayının son haftasında düzenlenen Bellapais Klasik Müzik Festivali dünyaca ünlüdür.
GECE BİR BAŞKA
Alt katta bulunan mutfak, mahzen ve tuvaletlere inen merdivene batı duvarındaki kapıdan ulaşılmaktadır. Manastırın idari işlerinin yürütüldüğü meclis odaları orta avlunun doğusunda yer almaktadır. Bizans kilisesinden geldiği düşünülen bir sütun meclis odasının ortasında yer almaktadır. Çalışma odalarının üst katında rahiplerin yatakhaneleri, kuzeybatı köşesinde de küçük bir hazine odası bulunmaktadır. Dış taraftaki kabartmalar gotik taş işçiliğinin en başarılı örnekleridir. Kabartmalar arasında iki vahşi hayvanın saldırısına uğrayan bir erkek, kitap okuyan bir kadın, iki deniz kızı arasında duran bir adam, dallarında bir maymun ve bir kedi bulunan armut ağacının altında kalkanlı bir erkek, pelerinli rahip figürleri bulunmaktadır. Bellapais Manastırı yazın 09.00-19.30 kışın ise 09.00-17.00 arasında ziyarete açık. Bellapais’teki mistik atmosferi özellikle geceyi, yaşamayan biri Kıbrıs’ı gördüm demesin.
Paylaş