Paylaş
Karaburun, Ocak-Şubat aylarında gittiğinizde alabildiğine sapsarı nergis tarlalarıyla kaplı; buram buram nergis kokan; ülkemizde organik tarım ve zeytincilik denince akla gelen ilk yerlerden biri olan; Akdeniz Foku’nun bulunduğu nadir yerlerden olan sıcak ve huzurlu bir yer.
Üzerinde yer aldığı Yarımada’ya adını veren Karaburun’un ilk yerleşim yeri olarak ne zaman seçildiği kesin olarak bilinmiyor ama yarımada Kalkolitik Çağ’dan itibaren insan yaşamına ev sahipliği yaptığına göre yerleşimin de bu doğrultuda olması beklenebilir. Tunç Devri’ne özel bazı eşyaların ve aletlerin Çakmaktepe Mevkii’nde (Karaburun Merkezinin yaklaşık 3-4 km. güneyi) bulunması Karaburun’un da çok eski bir yerleşim birimi olduğunu düşündürmektedir.
Karaburun’un bilinen en eski adı Mimas’ tır. Bu ismin nereden geldiğini mitolojik öykülerden bulabiliyoruz. İyonya döneminde şimdi Karaburun olarak adlandırdığımız yerde Stelar veya Stylarius isimli bir yerleşim yeri mevcutmuş. Eski haritalarda bu bölge Capo Calaberno –Calaberno burnu olarak zikredilmektedir. Yarımada’nın Türk egemenliğine geçmesinden sonra Ahurlu veya Ahırlı olarak anılan şehir Osmanlı döneminde Karaburun adını almıştır.
XVI. yüzyılın ünlü denizcilerinden Piri Reis, Kitab-ı Bahriye’sinde Yarımada’nın kıyıları hakkında ayrıntılı biçimde bilgi vermektedir.Ve gene XVII. yüzyılın ikinci yarısında Karaburun’u ziyaret eden Evliya Çelebi Karaburun kazasının, İzmir Mollası’nın arpalığı olduğunu, içinde bir cami, bir hamam ve 7 dükkan bulunduğunu ve ayrıca etrafının zeytinlik ve bağlık olduğunu belirtmektedir.
KESKİN VİRAJLARA DİKKAT
Karaburun kelimesi Caleberno (okunuşu: kaleberno) dan bozularak gelmiş olabilir. Ancak Türkçede Kara sözcüğünün kuzey Ak sözcüğünün de güney anlamlarında kullanıldığı düşünülürse, Karaburun ve Akburun ( Eşendere Mevkii’nde) isimlerinin çıkış nedeni de anlaşılabilir.
İzmir’in en küçük ilçesi Karaburun, yapılaşmanın görülmediği birçok koyu ve doğasıyla, Türkiye’nin bilinmeyen cennetleri arasında yer alıyor aman öyle de kalsın. İzmir ile arasındaki 130 kilometrelik yolun keskin virajlarla örülü olması nedeniyle bakir kalan ve ulaşım sorunları bulunan Karaburun, yarımada üzerindeki 1 belde ve 13 köyün merkezi konumunda.
Güneyde Datça Yarımadası’na benzer coğrafi yapısıyla gizli cennetleri barındıran Karaburun Yarımadası, doğa harikası koy ve plajları bünyesinde barındırıyor. Karayoluyla ulaşımın olmadığı birçok koyu sadece tekne turlarıyla görmek mümkün. Bölge bu özelliğiyle yaz sezonunun en canlı döneminde bile tenha kalmayı başarabiliyor.
DALIŞ TURİZMİ POTANSİYELİ VAR
Karaburun merkezindeki ikisi mavi bayraklı dört plajın yanı sıra, merkezden uzaklaştıkça sakinleşen Esendere, Saipaltı, İğdealtı, Büyükkent, Dolungaz, Yıldızkent, Akçakilise, Yeniliman ve Kumbükü plajlarına sahip bulunuyor. Açık denize bakması nedeniyle çevrenin en temiz denizine sahip Karaburun, balıkçılık ve dalış turizmi konusunda önemli potansiyeller barındırıyor. İzmir-Çeşme karayolunun 55. km.sinden ayrılan bir yolla, Gülbahçe, Balıklıova ve Mordoğan yerleşmelerinden sonra ulaşılan Karaburun ilçe merkezi, aynı adlı yarımadanın kuzeyinde yer alıyor.
Karaburun yarımadası, 200’ün üzerinde kuş türü, Ada Martısı ve Akdeniz Foklarının yaşama ve üreme alanıdır. Nesli tükenmekte olan Akdeniz Foklarının ülkemizde Foça’dan sonra barındığı ender yerlerden biri de Karaburun kıyılarıdır.
Bugün Ege Bölgesindeki en bozulmamış doğal alan olan Karaburun yarımadası, geleneksel yöntemlerle ve hiçbir kimyasal ilaç kullanmadan yapılan tarım uygulamaları, henüz yapılaşmaya kurban gitmemiş sahil kesimi bölgenin en imrenilecek özellikleri... Hemen karşısında bulunan çok sevdiğim Sakız adasını görmekte bana hoş bir duygu veriyor.
Karaburun’da her yıl yaz aylarında çeşitli şenlik ve festivaller düzenlenmete olup ayrıca ilçenin adını farklı platformlarda duyuran Karaburun Bilim kongresi ve ocak ayında düzenene Nergis çiçeği festivali dikkat çekmektedir.
Karaburun ile karşı kıyı arasında dostluk köprüsü
Karaburun ve karşı kıyı arasında oluşturulmaya çalışılan dostluk, geçmiş yıllarda yapılan bazı etkinliklerle pekiştirilmeye çalışıldı. Karaburun kökenli Yunanlılar ile iki yıl önce geliştirilen ilişkilerle başlayan süreç karşılıklı dostluk gezileri ve birlikte düzenlenen etkinliklerle gelişiyor.
Yaz aylarında Yunanistan’ın Kavala kentinden yola çıkan bir grup yelkenli tekne, “dostluk ve barış” yolculuğu için Karaburun’a ulaştı.Limni adası üzerinden önce Foça’ya gelen 24 yelkenci Karaburun ve Foça Belediye Başkanları ve Karaburun’dan gelen Türk-Yunan dostluk grubu tarafından karşılandılar. Ertesi gün Karaburun’da Karaburun Belediyesi ve Karaburun Yelken Klubü öncülüğünde aralarında Karaburun balıkçılarının da bulunduğu onlarca irili ufaklı tekne, misafirleri denizin ortasında konvoy halinde karşıladılar. Kavala Belediyesi’nin desteğiyle gerçekleşen bu yolculuğun amacı iki ülke arasındaki denizin Türkiye ve Yunanistan’ı birbirinden ayırmaktan çok birleştirmeye aracı olduğunu, deniz ve denizciliğin barış ve dostluk için çok önemli olduğunu vurgulamaktı.
Yaz aylarında ise Karaburun Türk-Yunan Dostluk Günleri olarak gerçekleşen buluşmalarda İzmir, İstanbul ve Atina’dan gelen müzik ve folklor grupları dostluk için ortak ezgileri ve dansları sergilediler. Pandemi sürecinde bu etkinlikler şimdilik azalmış olsada Nergis festivalini 2022 ocak ayında dört gözle bekliyoruz.
Zeytinde “Hurma”yı, çiçekte “Nergiz”i, sebzede “Enginar”ı, kendine has özellikleriyle sadece bu yarımadada bulmak mümkün. Yüzlerce şifalı otu, onlarca çeşit kekik ve adaçayını, doğanın eşsiz hediyesi yüzlerce kır çiçeğini, Karaburun Yarımadası bünyesinde barındırıyor.
HOMEROS, MİMAS VE NARSİSUS
Mitolojik hikayelerin neredeyse tümü Ege’de geçer. Tanrılar burada savaşır, kahramanlar burada karşılaşır ve buralara gömülür. İlçede yapılan arkeolojik kazı çalışmaları ile ulaşılan eserler de buraya yerleşimin ne kadar eskilere gittiğinin işaretlerini veriyor. Antik hikayelerin çoğunu bize anlatan, İlliada ve Oddise’nin yaratıcısı ünlü antik şair Homeros da bu topraklarda doğdu ve yaşadı. Homeros’un bugün Yunan edebiyatı olarak okunan eserleri hep Anadolu’nun, yaşadığı toprakların hikayesidir. Karaburun eski adı Mimas’la Yunan Mitolojisi’nde de sıkça yer alır. Homeros’un ünlü eseri “Odyssea”’da Rüzgarlı Mimas (Windy Mimas) olarak geçen “Mimas Dağı”, bugün Bozdağ diye adlandırdığımız dağdır. Bu dağın eskiden Mimas olarak adlandırılmasına neden olan hikaye ise söyler: Tanrılarla savaşan gigantların (devler) başında yer alan ve tanrı Zeus’u çok zorlayan Mimas isimli dev, üzerine erimiş demir, çelik ve bakır dökülerek öldürülür ve bir daha uyanmaması için bu dağın altına gömülür. Ayrıca, Karaburun Yarımadası’nın ne denli rüzgar aldığı ve tarih boyunca bu rüzgarı kullanarak, sayısız değirmenler yapıldığı düşünülürse aradaki ilişki kolayca kurulabilir. Yakın bir gelecekte bu özelliğin, “Rüzgar Enerjisinden” yararlanılarak elektrik üretilecek projelerin hayata geçirilecek olması da bu ilişkinin günümüzdeki devam ettiğini gösteriyor.
İlliada ve Oddise’ nin yaratıcısı ünlü şair Homeros, yine bu topraklarda doğmuş ve yaşamış. Yunan Mitolojisine göre Tanrıların tanrısı Zeus’ un kıskanç karısı Hera, çapkın kocası Zeus’un ölümlü kadınlar ve tanrıçalarla ilişkilerini gözetlemek ve kendisini haberdar etmek üzere, yüksek tepelere iki gözcü yerleştirdiğinde; bunlardan biri olan İris’i (Thaumantia da denilen İris, tanrıların habercisi olan tanrıçadır) de Mimas’a göndermişti. Bugünkü İris Gölü adını buradan almıştır.
NERGİS ÇİÇEĞİNİN HİKAYESİ
Nergis’in hikayesi , yıllarca aşık bir peri kızının aşkına karşılık bulamaması nedeniyle ölmesini ve aşık olduğu erkeğin tanrılar tarafından cezalandırılmasını anlatır.Mitolojiye göre; “Kendine aşık olanlara aldırmayıp onlara karşılık vermeyen güzel bir peri kızı Ekho, bir gün ormanda avlanan bir avcı görür. Hikaye budur ki, Narkissos adındaki bu avcı, çok yakışıklıdır. Narkissos’u bir defa gören her kimse onun dillere destan güzelliği karşısında büyülenirmiş. Peri kızı Ekho bu yakışıklı avcıya ilk görüşte aşık olur. Ancak avcı Narkissos bu sevgiye karşılık vermeyerek peri kızından kaçar. Ekho ise böyle bir davranışla karşılaştığı için, kara sevda ile içine kapanarak hayatını kaybeder. Kendisinin ölümüne neden olan Narkissos için de “O da benim gibi sevsin ve o da benim gibi kavuşamasın.” diye ah eder. Peri kızının vücudundan arta kalan kemikleri sarp kayalara dönüşür, sesi ise bu kayalarda “echo” dediğimiz yankılara… Ne zaman birisi dağlara, taşlara doğru seslense Ekho’nun sesini duyduğuna inanılır. Peri kızı Ekho da yüzyıllardır acısını başkalarının sesiyle dile getirir.
Olimpos Dağı’nda yaşayan tanrılar bu duruma çok sinirlenirler ve Narkissos’a büyük bir ceza vermeye karar verirler. Günlerden bir gün, Narkissos avdayken aç, susamış ve yorgun bir şekilde nehir kenarına gelir. Nehirden su içmek için eğildiğinde sudan yansıyan kendi yüzünün güzelliğini fark eder. Daha önce görmediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir. Kendi güzelliğine o kadar hayran kalır ki gözlerini yansımasından ayıramaz. Narkissos artık kendine aşık olmuştur. Narkissos kendisini izlerken orada ne su içebilir ne de yemek yiyebilir, aynı Ekho gibi o da günden güne tükenmeye başlar ve orada kendini seyrederek ömrünü tüketir. Onun öldüğü gün tam da yansımasını seyrettiği yerde beyaz sarı, mis kokulu çiçekler açar. Efsaneye göre Narkissos öldükten sonra da vücudu nergis çiçeklerine dönüşür.”
Ayrıca Narkissos adını narsizme, tıp biliminden aşina olduğumuz narkoza, bir çiçeğe vermiştir. Bence bu sonbahar mevsimi yaklaşırken, şimdidien göznüz çiçekçilerde olsun bir demet nergis aldığınızda Ekho ile Narkissos’u anımsayın…
Nergis çiçekleri, Karaburun için ayrıcalıklı bir yere sahip. Ülkenin birçok yerinde kış aylarında yoğun kar manzaraları var iken; kış mevsiminde Karaburun’da nergis çiçeği tarlaları basar. Öyle güzel bir kokudur ki bu, aklınızdan çıkmaz. Aralık başından Şubat sonuna süren bu dönem mutlaka yaşanması gereken bambaşka bir Karaburun zamanıdır, Ege’ye sadece yaz aylarında gidenlere duyurulur. Karaburun’un simgesi haline gelen nergis çiçeğini dünyaya tanıtmak amacıyla bugün Karaburun Nergis Festivali her yıl ocak ayında düzenleniyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Karaburun Belediyesi tarafından nergis çiçeğini dünyaya tanıtmak amacıyla düzenlenen Karaburun Nergis Festivaline çoğunlukla İzmirliler katılıyor.
Paylaş